ÖĞRENEN, ÖĞRETEN OLABİLMEK…               

1560

Öğrenen, öğreten olabilmek var olabilmemizin gereği… Öğrenmeden öğretebilmek gayri mümkün… Öğretirken bile öğrenebilmek bir basamak ötesi… Öğrenme, doğumla başlayan ölümle sona eren süreç/vetire… “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” (Hz. Ali) sözünü hatırlayalım… Öğrenmenin kesintiye uğraması veya durması kabul edilebilir bir durum olamaz… “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır.” (Hadis-i Şerif)… İki günü birbirinden farklı kılabilmek için aklımızı kiraya vermemeliyiz; akıl tutulmasından kaçınmalıyız… Şükretmek, zikretmeden olmaz; zikretmek, fikretmeden olmaz… Öğrenmek, öğretmek, uygulamak ve davranış haline getirmek; neticesi eğitim/terbiye demek… Medenî olmak, edep sahibi aydın (münevver, entelektüel)olmak; eğitim/terbiye ile kabil… Öğrenme ve öğretme olmadan, eğitim; havası boşaltmış oyun topu misâli…  Havasız oyun topu ile nasıl ve ne kadar oyun oynanabilir? Bu, oyunda oyuncular (öğrenenler, öğretenler) oyunbozan olmamalı… Oyuncular, oyunu (öğrenmeyi, öğretmeyi) zevkli hâle getirmeli… Öğrenen, öğreten olabilmek… Öğrenim, eğitim, edep, velhâsıl, kaliteli ve anlamlı sürdürülebilir bir hayat… Birbirini bütünleyen safhalar… Bütün mesele, hayatboyu öğrenen ve öğreten olabilmekte…

Nasıl mı yaşayalım? Cevabı çok net: “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma. Yoksa helâk olursun.” (Hadis-i Şerif)…  Öğrenen ve öğretene düşen “Allah’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Bana fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.” (Hadis-i Şerif) demek olmalı… Beyinlerimize ve yüreklerimize nakşedip uygulamamız gereken hakikat:  “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” (Alak, 96/1-5)… Hayatboyu öğrenen ve öğreten olmanın ölçüsü kutsal öğretide gizli… “Bir saat ilim öğrenmek, gece sabaha kadar ibadet etmekten, bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan kıymetlidir.”… “En üstün sadaka, ilim öğrenip sonra da onu başkasına öğretmektir.” (Hadis-i Şerif)… Düşünerek, irdeleyerek öğrenme, aklımızın gücünü geliştirir… Düşünerek öğretme iki defa öğrenmeye eş değer bir ahvâl… Öğrenmenin ve öğretmenin sınırlarını belirlemek ise kendimizi nasıl ve ne kadar geliştirmek istediğimizle ilgili… Bir şeye ait her şeyi öğrenme gayretimiz olmazsa, her şeye dair bir şeyler öğrenebilmemiz de mümkün olamaz… Öğrenmek akıntıya karşı yüzmek; öğretmek hem akıntıya karşı yüzmek hem hedefe doğru yüzmek çabası…  Önemli olan öğrenenin ve öğretenin sürdürülebilir ilerleme çabasının devam etmesidir… Öğrenme ve öğretme; irâdeye, sebata, intizâma, mekâna ve zamana bağlı… Önce kendi gideceğimiz yolu öğrenmekle başlamalıyız öğrenmeye… Yolu bulunca, yola koyulunca bütün yollar hedefe çıkar, elbette… Ömür biter, yol bitmez, öğrenen olabildikçe hayat yolunda… Kadük uygarlık düzeyinden çıkıp kadim medeniyet ayarlarımıza dönerek çağdaş uygarlık düzeyini aşabilmek için yola devam…  Düşünmeden öğrenmenin, bizi robotlar ve tüketenler hâline getireceğini öngörebilelim ki sonrasında öğrenen ve öğreten bireyler olarak doğru, isâbetli ve üretim odaklı düşünebilelim… Düşünmeyi başarabilmek için de ivedilikle zihinlerimizde köpek balıklarına ihtiyaç var belki… Böylece akletmeyi aklederek başkalarının istediklerini ve gerek duyduklarını ve faydasız olanları değil, kendi istediklerimizi ve ihtiyaç hissettiğimiz şeyleri öğrenebiliriz ve kendimizi sürekli geliştirebiliriz… Bildiğimizi zannettiklerimizi tekrar ve doğru referanslarla öğrenebiliriz… Öğrenme sürecinde/vetiresinde, bildiğimiz zaman bildiğimizi ve bilmediğimiz zaman da bilmediğimizi idrâk edebiliriz… Öğrenme, ucu açık bir süreç/vetire… Bu, bize ne kadar bilirsek bilelim, az bildiğimizi gösterir… Ne kadar çok öğrenirsek o kadar çok mütevazı oluruz… Birçok şeyi orta derecede öğrenmektense, az şeyi tam öğrenmeyi tercih etmek, en akıllıca olanı… Zaten yaşayarak öğrenmek, kaçınılmaz bir bedel olacak bize… Sürekli öğrenmeye göstereceğimiz çaba bizi diri tutacak, bilgili yapacak, daha zeki ve tesirli kararlar vermemizi sağlayacaktır… Hızlı öğrenebilmemiz, sorumluluk taşımayı yük görmediğimizde olabilir… Eksilerimizin-eksiklerimizin farkına varıp yeni şeyler öğrenebilirsek öğrenme ve öğretme tutkumuzu daima canlı tutabiliriz… Bu, öğrenmeye talep olmasına ve içimizdeki öğrenme isteğini harekete geçirebilmeye endeksli bir hâl… Başarılı olmanın yolu, gereken bilgileri öğrenmeyi sürdürebilmektir; hâdiselerin sebeplerini araştırmaktır; sorgulamaktır, bilinçli olmaktır ve öğrenmeyi öğrenebilmektir…

Meselâ halk oyunları oynarken kaslarımızı çalıştırarak öğreniriz (motor öğrenme)… Bazı şeyleri tecrübe ederek (deneme-yanılma ile) öğreniriz… Tepki vermediğimiz bir duruma ödül ya da ceza alınca tepki vermeye başlarız (koşullanma ile öğrenme)… Düşünerek, hatırlayarak, yeni bilgileri zihnimizde depolayarak ve eski bilgilerle bağlantılar kurarak, kavrayarak, model alarak, nesnelerle değil sözcükler ve kavramlar ile (sözel öğrenme) ve farkında olmadan öğreniriz (bilişsel öğrenme)… Öğrenme sonunda az ya da çok davranış değişikliği meydana gelir… Bununla birlikte her davranış değişikliği bir öğrenme değildir… İçgüdü, refleks veya şans eseri gerçekleştirilen davranışlar öğrenme olarak telâkki edilemez… Doğuştan sahip olduğumuzu düşündüğümüz açlık, susuzluk, cinsellik, annelik vb. duygularımız vücudumuzu harekete geçirmekte… Bu davranışların bazıları, öğrenme ile ilgili olsa da çoğu doğuştan gelmekte… Öğrenmede olgunlaşma ve motivasyon/isteklendirme önemli… Hülâsa, öğrenebildiğimizde değişim olur… Değişim olduğunda gerçek öğrenme gerçekleşir… Gerçek öğrenme sabır gerektirir… Sabrı öğrendikten sonra, öğrendiklerimizi uygularken seçeneklerimizin çoğaldığını görürüz… Hata ve yanlış yaparak kalıcı öğrenilir… Lâkin hataları ve yanlışları davranışlarımıza sabitlemeden, doğrulara aman vermeyi öğrenmek gerek… “Edebi kimden öğrendin?” diye sorulduğunda, Lokman Hekim’in verdiği cevap: “Edepsizlerden öğrendim. Onlarda gördüğüm bütün fenalıkları terk ettim, böylece bu edebi elde ettim.”… “Ben, terbiyeyi, terbiyesizlerden öğrendim.” (Ebül’ald Ma’ari 973-1057)…  

Düşünce, hâfıza ve davranış fonksiyonlarımızda azalmaya sebep olan demans (hâfızayı, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen bir grup semptom/belirti) türü beyin hücrelerimizin yok olmasına yol açan ilerleyici bir nörolojik hastalığa (Alzheimer’a) yakalanmak, belki de, öğrenmeyi terk etmekle ilintili… Doğru ve güzel konuşabilmek için doğru ve güzel dinlemeyi öğrenmek; doğru ve güzel dinleyebilmek için öğrenme isteğine sahip olabilmek; doğru ve güzel yazabilmek için güzel ve doğru okuyabilmek;  doğru ve güzel okuyabilmek için doğru ve büyük düşünebilmek gerek, vesselam… Maalesef “Çok öğreniyor az biliyoruz, en az da doğru olanı.” (Goethe)… Etkili ve doğru iletişim olmadan, sözlerimiz askıda kalmaya mahkûm… 24 Kasım Öğretmenler Gününde eli öpülesi öğretmenlerimize, okurlarımıza, Türkiye sevdalılarına selam, sevgi ve saygılarımla.

Zafer NEFER, 25.05.2022 19.58, Kütahya




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *