OSMANLI

1846

Selçuklu ya da Selçuksuz, Osmanlı ya da Osmansız… Türk olmadan, dünyanın çivisi çıkmış… Kızılelma, sömürü için değil, insanlığa adâlet ve hizmet için gerekli… Köklerimizden koparıldığımız ve kadim medeniyet değerlerimizden uzaklaştırıldığımız için virâne haline gelen ruh dünyamızın ve ruh sağlığımızındurumu belli… Türkiye Cumhuriyeti’mizin kökleridir, tarihteki Türk Devletleri… Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216), Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216), Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469), Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552), Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745), Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835), Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983), Uygur Devleti (M.S. 745-1368), Karahanlılar (M.S. 940-1040), Gazneliler (M.S. 962-1183), Büyük Selçuklu İmparatorluğu (M.S. 1040-1157), Harzemşahlar (M.S. 1097-1231), Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502), Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501), Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858), Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922)… Tarihimizden, köklerimizden koparak istiklâlimizi ve ikbâlimiziteminat altına almak mümkün değil… Her bir Türk Devleti, bir önceki Türk Devletinin devamı… Bunun en güzel cevabı, Cumhurbaşkanlığı forsu[1]… Forstaki 16 yıldız, tarihteki 16 büyük Türk imparatorluğunu; ortadaki güneş, Türkiye Cumhuriyeti‘ni simgelemekte…

Osmanlı Devleti (Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye), Oğuz Türklerinden Osman Gazi‘nin 1299 27.01. tarihinde kurduğu Osmanoğlu Hanedanı’nın hükümdarlığında Orta Çağ’dan Yakın Çağ’a kadar varlığını sürdürmüş… Bugünkü Türkiye’nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuş bir beylik iken, 1453 yılında 2. Mehmed‘in Konstantinopolis’i fethedip Bizans İmparatorluğu’na son vermesiyle imparatorluk hâline gelmiş… 1517 yılında, 1. Selim (Yavuz Sultan Selim)‘in Büyük Mısır Seferi sonucunda İslam hilâfeti Osmanlı Hanedanı’na geçmiş ve bu tarihten sonra gelen her padişah, aynı zamanda halife olmuş; en geniş sınırlarına 1683 yılında ulaşmış; Orta Avrupa’nın bir bölümü ile Balkanlar’ın tamamı, Kuzey Afrika’nın bir bölümü, Hicaz, Mezopotamya, Kafkasya’nın bir bölümü ve Anadolu üzerinde hâkimiyet kurulmuş… 1699 yılında Karlofça Antlaşması sonrası gerileme dönemine girilmiş ve 01.11.1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile birlikte yıkılmış… “Avusturya ile Rusya, Osmanlı Devleti’yle sürekli savaş halinde olmuştur. Avusturya ile Rusya, müzakere edilen her konuda devletin iç işlerine karışarak 600 yılda yıkılamayan Osmanlı’yı 6 yılda yıkmıştır. ’93 Harbi’ olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı’nın sonunu hazırlamıştır… – 9 padişahın 6’sı darbeyle tahttan indirildi. 3 padişah da öldürüldü yani cinayete kurban gitti. Bu darbeci anlayış, Osmanlı’nın sonunu getiren en önemli sebeplerden biridir.” (Sakarya Üniversitesi -SAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu)… Osmanlının yıkılma sürecinin hızlanması 1833 yılında Amerikan yayılmacılığı ile başlamış… Osmanlı’nın nüfuz alanının kırılması için her türlü faaliyetler devreye sokulmuş… Osmanlı topraklarında misyonerlik çalışmalarıyla Amerikan emellerine hizmet edecek ‘adam kazanma’ başlatılmış… Eğitilmiş papazlar, Osmanlı’nın kontrolünde bulunan kutsal toprakları geri almak üzere öğretmen, subay, rahip, danışman, barış gönüllüsü vb. sıfatlarda ve kılıklarda Osmanlı topraklarına gönderilmiş… Din ve milliyet farkını kışkırtan derin çalışmalar yapılmış; bizden birileri gibi içimize girmişler… Sonuç mâlum… Unutmamız gereken, 1901-1909 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletlerinin 26. Başkanlığını yapan Theodore Roosevelt’in sözü: “Dünya’da ezmek istediğim iki güç var, İspanya ve Osmanlı…” Osmanlı ve İspanya, ABD’nin ‘süper güç’ olmasını engelleyen güçler… İspanya, ABD’nin Yeni Dünyaya (Orta ve Güney Amerika’ya); Osmanlı ise Eski Dünyaya (Asya, Afrika ve Avrupa’ya) yayılmasına engel güçler…

31 Mart Vakası (31 Mart 1909), İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne, iktidara tam hâkim olmak ve Sultan 2. Abdülhamid’i etkisiz hâle getirmek için bir bahane olmuş… İttihatçılar, kendilerinin sebep olduğu bu isyanın faturasını padişaha keserek 2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini kararlaştırmışlar[2]…  Sultan 2. Abdülhamid Han, iftiralarla dolu bir fetva ile 27 Nisan 1909’da tahttan indirilmiş… Hâl’ fetvasının ilk metnini Elmalılı Hamdi (Yazır) Hoca kaleme almış… Fetva Emini Hacı Nuri Efendi Meclise davet edilmiş ve onayı istenmiş… Fetvada hâl’ gerekçeleri olarak şunlar sıralanmış: “İmamü’l- Müslimin olan Zeyd, bazı mesail-i mühime-i şer’iyyeyi, kütüb-i şer’iyyeden tayy ü ihrac ve kütüb-i mazkureyi men’ ü hark ü ihrak ve beytü’l-mal’de tebrir ü israfla müsevvek-i şer’i hilafında tasarruf ve bila-sebeb-i şer’i katl ü habs tağrib-i raiyye ve sair guna mezalimi itiyad eyledikten sonra salaha rücu’ etmek üzere ahd ü kasem etmişken yemininde hanis olarak ahval ü umur-u müslimini bi’l-külliye buhtel kılacak fitne-i azime ihdasında ısrar ve mukatele ika etmekle men’a-i Müslimin Zeyd-i mezburun tagallübünü izale ettiklerinde bilad-ı İslamiye’nin cevanib-i kesiresinden mezburu mahlu’ tanıdıklarına dair ahbar-ı mütevaliye vürud edüb mezburun bekasında zarar-ı muhakkak ve zevalinde salah melhuz olmağın Zeyd-i mezbure imamet ve saltanattan feragat teklif etmek veya hal’ etmek suretlerinden hangisi erbab-ı hall ü akd ve evliya-yı umur tarafından ercah görülür ise icrası vacip olur mu? El-Cevap: Olur. Ketebehu el-fakir es-Seyyid Muhammed Ziyaeddin ufiye anhu” (Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer-i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa, yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra, doğru yola yemin etmişken sözünden dönse, Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun zora dayanan tutumunu ortadan kaldırıp, İslam memleketlerinin pek çok yerlerinde metbuu/hükümdarlığı tanınmadığına dair haberler gelip yerinde kalmasında zarar ve ayrılışında iyilik olduğu düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hâl etmek şekillerinden hangisi erbab-ı hâl ve akd tarafından uygun görülmüşse, bu kararın uygulanması yerinde ve gerekli olur mu? Cevap: Olur.) Bu fetvayı kaleme alan Elmalılı Hamdi Yazır, “Hayatımda yaptığım en büyük hata, Sultan Abdülhamid’in hal’ine karışmamdır.” diyerek pişmanlığını dile getirmiş… Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Abdülhamid ile ilgili şu itirafta bulunmuş: “Sultan Abdülhamid Han’ın hal’ edilmesi kararını destekledim. Ancak, 6 ay sonra anladım ki Abdülhamid’in siyasetteki ağırlığı bütün meclise denk ve hatta meclisten fazla idi.”… Osmanlının yıkılma sürecinde, İttihat ve Terakki’nin lideri Enver Paşa memleketi terk ederken Talat Paşa’ya şu itirafta bulunmuş: “Sultan Abdülhamid’i hal’ etmekle hayatımızın en büyük hatasını işledik. Kendisini çok yanlış anlamışız.”… Hâl’ kararını tebliğe gelen heyet üyelerine (Ermeni Aram Efendi, Laz Arif Hikmet, Selanik mebusu Yahudi Emanuel Karasu ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani)’ye Abdülhamid Han’ın verdiği cevap: “Ben 33 sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım. Bu memleketi nasıl buldumsa, öylece teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak Cenab-ı Hakk’ın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki düşmanlarım bütün hizmetime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak da oldular. Hâkimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah’tır… Bu memleketi benden sonra 10 sene idare etsinler, 100 sene idare etmiş sayacağım.”… Abdülhamid Han, 10 Şubat 1918’de İstanbul’da (Beylerbeyi Sarayında) hayatını kaybeder…  Netice vahim… 27 Nisan 1909 ile Osmanlı’nın teslim olduğu 31 Ekim 1918 arasında sadece 9,5 yıl süre geçmiş… Thomas Edward Lawrence (16 Ağustos 1888 – 19 Mayıs 1935 -takma adı ile Arabistanlı Lawrence), Birinci Dünya Savaşı sırasında, Medine kuşatmasında, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı düzenlenen Arap Ayaklanmasında (1916-1918) Arapları kışkırtmada ve Suriye/Sina-Filistin Cephesi’nde (1915-1918) İngilizlerin galip gelmesinde etkili ve başarılı olmuş… İttifak Devletleri, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorluğu… İtilaf Devletleri, Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya ve Hicaz…  Bu savaşta İttifak Devletleri ordularına Cemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Cebesoy, Mersinli Cemal Paşa, Fevzi Paşa, Refet Paşa, İsmet Paşa, Friedrich Kreß von Kressenstein, Gustav von Oppen Erich von Falkenhayn ve Otto Liman von Sanders komutanlık etmiş; İtilaf Devletleri ordularına ise Sir John Maxwell, Edward Bulfin, Archibald Murray, Edmund Allenby, Harry George Chauvel, Philip Chetwode, Sir Edward Chaytor, Emir 1. Faysal ve Thomas Edward Lawrence komutanlık etmiş…  Suriye-Filistin cephesinin çökmesi üzerine, Birinci Dünya Savaşında mağlup olunmuş ve Osmanlı için savaşı sona erdiren Mondros Mütarekesi, Limni’de 31 Ekim 1918’de imzalanmış

Osmanlı Haftasında (21 Ocak – 27 Ocak), TRT tarafından ve ülke çapında 1999’da yıl boyunca düzenlen 700. Kuruluş yılı kutlama etkinliklerini hatırlayalım…  Özümüzle, tavrımızla her hâlimizle babacan olalım; millî olan savunma sanayimizle gurur duyalım, ülkemizin güçlenmesini istemeyen emperyalistlere ve içimizdeki uzantılarına yaranmak için millî hassasiyetlerimize dokunanlara fırsat vermeyelim, …Osmanlının devlet yapısı-yönetimi, mimarisi, şiiri, kültürü, sosyal hayatı vb. hususlarla ilgili yapılan etkinlikleri… Yapılan etkinlikler, yıllarca sürdürülen redd-i miras politikalarının son bulması mı? Ya da kadim medeniyet değerlerimize rücu etmemiz mi? Reddedilemez hakikat, 20. yüzyılda Osmanlı mirası olan topraklar üzerinde toplam 45 yeni devletin kurulmuş olması… Osmanlı mirasının bedelini ödeyen ve ödemeye devam eden, Osmanlının devamı ve vârisi olan tek devlet, ülkemiz-vatanımız Türkiye Cumhuriyeti… Osmanlıyı ve mâzimizi bilmeden âtiye yelken açabilmek, kesilmiş çınarın kütüğüne oturtulmuş içi su dolu tasta/saksıda kâğıttan yapılmış yelkenliyle seyrü sefer yapmak gibi… Selçuk’uz, Osman’ız, Fatih’iz… İlim-irfan, edep-terbiye, teknoloji hedefimiz… Tek, var olsun güçlü, büyük, donanımlı, medenî-ilerleyen-gelişen ve tam bağımsız vatanımız-ülkemiz, Türkiyemiz…  Selam, sevgi ve saygılarımla.  

 [1] https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/resmi-simgeler/fors/                   

[2] https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/abdulhamid-tahttan-neden-ve-kim-tarafindan-indirildi/4  




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *