İNSAN İNSANA İYİ GELMELİ..

824

Kahramanmaraş merkezli 11 şehrimizi derinden sarsan, yıkan yüzyılın deprem felâketinde 2 haftayı geride bıraktık.

Vefat sayısı 41 bini aştı. İnşaallah daha fazla kaybımız olmaz. Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar, kederli ailelerine ve tüm ülkemize baş sağlığı, sabır ve metanet diliyoruz.

Ülkemizin hatta dünyanın bir numaralı gündemi Türkiye’deki deprem felâketi.

Televizyonlar, haber ajansları top yekûn medya dünyayı canlı yayınlarla anlık bilgilendiriyor.

Bilim insanları görüş, düşünce ve uyarılarını paylaşıyor.. Gazeteler ve köşe yazarları haber ve yazılarında depremi konu ediniyor. Naçizane son iki yazımızda bizler de, tabii olarak, depremi yazarak acıları paylaştık.

**

Bu haftaki yazımızın konusu farklı olsun istedim. Ne olabilir diye düşünürken arşive de bir göz atma fırsatım oldu. Bundan 4 yıl  önce 19 Şubat yine bir Salı günü, içerisinde duygu yüklü bir hikâyenin de yer aldığı “Vefa” üzerine bir yazımın olduğunu gördüm. Gündemden pek de kopuk olmadığını (kişisine göre değişebilir) gördüm. Bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

**

 “ Vefa..

Sözlükte “sevgi, dostluk, bağlılıkta sebat, sözünde durmak.” diye ifade ediliyor.

İbrahim Tenekeci vefayı kısa ve öz olarak çok güzel tarif etmiş. Diyor ki: “Vefa kendini bilmektir. Dönüp bakmaktır, unutmamaktır.

…..

Böyle kişilere de “vefakâr” deriz.

Vefa duygusu, az ya da çok, her insanda vardır.

Bir Vefa Hikâyesi..

Sokakta giden yaşlı bir adama bisikletiyle bir şahıs çarpar, yaşlı adam hafif şekilde yaralanır. Hadiseye şahit olan çevredekiler adamı hemen hastaneye götürürler..

Görevliler acil müdahale eder, kırık-çıkık ve görünmeyen yaralanma ihtimaline karşın röntgenini çekeceklerini söylerler.

Yaşlı adam huzursuzlaşır. Acelesi olduğunu ve röntgen istemediğini ifade eder.

Hemşire merakla yaşlı adamın acelesinin sebebini sorar.

Yaşlı adam :

Eşim huzurevinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı yapmaya giderim, gecikmek istemiyorum.” der..

Hemşire;

Eşinize haber gönderip, biraz gecikeceğinizi bildirelim.” deyince…

Yaşlı adam:

Ne yazık ki, eşim Alzheimer hastası. Hiç bir şeyi anlamıyor, hatta benim dahi kim olduğumu bilmiyor ! “ der.

Hemşire:

Madem eşiniz sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz ? “ deyince;

Yaşlı adam:

Ama ben onun kim olduğunu biliyorum !” der.

**

Sözü Nilüfer’ in  “Vefa”  şarkısının sözleriyle bitirelim.

Hasret her şeyden acıymış,       

Sen gidince anladım.                  

Vefa bir semtin adıymış demiştin, unutmadım. “




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *