ŞAİRLERİN DİL GÜZELLİĞİ RUHA ZEVK VERİR

359

 Çok geçmeden yine yeni okulum Kütahya İmam Hatip lisesin’de yöneticiliğe başladım. 2002 yılında 28 Şubat post modern darbesi rüzgarında önce yöneticilik görevimden alındım. Sonra Yenidoğan İlk Öğretim Okuluna iradem dışı naklen tayin edildim. Orada 4 ay çalıştım. İlk aklıma gelen de ilk okul öğretmenliğine çok hevesli olmuşumun tahakkuk etmesi oldu. Gelişmeler çok sevdiğim öğretmenliğimi 2002 yılında emeklilikle noktalamayı gerektirdi.

 52 yaşındaydım. Ülkeme hizmet etmek heyecanım ve sorumluğum hiç heyecan kaybetmeden sürüyordu. Özel Kırklar kolejinde aynı yıl yönetici olarak göreve başladım. Çok geçmeden 2002 yılı erken milletvekilliği seçimi gündeme geldi. Ailemle çocuklarımla ve dostlarımla istişare sonucu Adalet ve Kalkına Partisinden aday adayı ve akabinde aday oldum. Ve 2002 seçimlerinde Allah’ın takdiri, aziz milletimizin ve Kütahyalı hemşerilerimin teveccühü ile milletimin evi Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimi temsil etme sorumluluğunu yüklenmiş oldum.

 2007 yılından beri de her imkân ve şerait içinde milletime hizmet etme gayretim sürüp gitmektedir. Bana; eğitim ve siyaset alanında aziz milletime ve kıymetli hemşerilerime hizmet etme ve insanımı yakinen tanıma fırsatı veren Mevla’ma şükür, milletime ve hemşerilerime minnet ve teşekkürlerimi sunuyorum.

   Y.K: Altıntaş İlçemizin okumuşu çok bir köyünden çıkmış uzun yıllar bir eğitimci, yönetici, akabinde siyasetçi olarak ülkemize ve Kütahya’ya hizmet ettiniz bu konudaki duygularınızı alabiliriyim?

  A.G: Yusuf Bey, ellili altmışlı yıllarda çıkmaz sokak gibi imkanları kıt; fakat insanların ufku dağ gibi olan Yüylük köyümüzde tahsil durumu fevkalade yüksektir. Bizler köprü olduk. Genelde o günlerde okuma fırsatını yakalayan her kardeşimiz başarılı olma yolunda gayret gösterdi ve başarılı olduk.

 Öncü motor ve müteharrik güç de ilk öğretmenimiz kendi köyümüzden akrabamız, çalışkan, başarılı, yol gösterici, gerçekten eğitimci Allah gani gani rahmet eylesin Ramazan Tetik hocamızdı. Anlaşılması için ifşada bir sakınca yok. Mesela benim ilk kravatımı onun bağlayıp, kendi eliyle bana taktığı belki de kendi kravatıydı. Ben o kravatı dört ay boyu hiç çözmeden kullanmıştım. Bu fedakârlık, bu iltifat ve benimsemek bende çalışmak ve gayretten başka ne getirebilirdi ki…

 Bizler çok tatlı yarışırdık. Ailemizde eğitime hevesli komşularımız da teşvik ediciydi. Babalar da tatlı bir yarış içindeydi. Takdir vardı. Kıskançlık yoktu. Bizi başarılı kılanda bu hasbi takdir ve teşvik ortamıydı. Her bir arkadaşımız girdiği uğraşlarda hep başarılı olmuşlardır. Eğitim, siyaset, ticaret, hukuk, sağlık hep ilgi alanımız içindeydi. Hemşerilerimizin de hep takdirlerine mazhar olmuşlardır. Suyumuz da huyumuz da iyidir. Köyümüzün suyundan içen de milletvekili olur diye bir şayia yaygındır. Milletvekili İshak Gazel de has yeğenimdir. Dayısı olurum.

 Eğitimci ve siyasetçi Alaettin Güven kimdir sorunuza gelince: Siyaset insan yönetme sanatı. Eğitim ve siyasetin temel taşı insan. Ve her ikisi de insani bir faaliyet. Eğitimci olarak çalıştığım okullarda öğretmenlikle birlikte yöneticilik yaptım. Tekrar ne olmak istersin deseler” yine öğretmen olmak” olur cevabım.

 Eğitim, insanı adamı etme sanatı. Ortaokul sıralarından başlayan bir memleket ve millet sevdası idealiyle yetiştik. İmam-Hatipli demek milletin öz kültürüne, inanç ve değerlerine sahip çıkarak durmadan dinlenmeden yorulmadan çalışmak demektir diye çalıştık çabaladık. Okumalarımız, Arkadaşlarla fikir teatilerimiz hep bu minval üzere sürüp gitti. Siyaset ülke yönetimi olduğuna göre ondan uzak kalmamız olamazdı. Ülke meselelerine milletimiz bir ferdi ve evladı olarak hep duyarlı olduk. Sivil toplum çalışmalarına da hep hizmet sorumluluğu penceresinden baktık ve değerlendirdik. Siyaseti uzaktan takiplerimiz bizi bilfiil içinde olmamıza hazırladı ve heyecanla, samimiyetle ve hasbilikle kendimizi içinde bulduk. Hizmetin dışında hiçbir şey ilgi alanımıza girmedi şükür. Umut olmak, çare bulmak çalışmaları gerçekten heyecan vericiydi. Çözdüğünüz bir problem mutluluk kaynağı oldu hep. Aldığınız bir dua dünyalara bedeldi.

 Siyasetten ne elde ettiniz derseniz çok şey. Başta milletimizi yakinen bütün şümulleriyle tanıma fırsatı buldum ve tanıdım derim. Milletin bakışı, duruşu, feraseti, olayları değerlendirmesi ve çözüm yolları pratiği, fıtratını örf adet ve inancıyla beslenme yürüyüşünü görme fırsatı buldum.

 Sana inandığını gözlerinde görebiliyorsun. Bazan bakışırken ağlamaya başlamanın anlam ve keyfiyetini çözmek için, o vaziyetin içinde olunca anlayabiliyorsun. En sevdiğim şeylerden biri vatandaşla gönül birliği içinde sessiz ve söze ihtiyaç duymadan konuşabildiğimiz zamanlar olmuştur. Milletimiz her şeyden önce adam yerine konulmayı istiyor. Bunu sezdiği anda mutluluğu tavan yapıyor. Tabii senin de. Bu anlaşma iletişim gizli ahitleşmeye dönüşüyor. Çözüm başlıyor. Dua başlıyor. Ardından gönlü açılıyor. Derdi açılıyor. Ve sohbet sofrası kuruluyor.

 Öğretmenlik mesleği ulvi bir meslek. Daha öncede ifade ettiğim gibi tekrar icrayı sanat eylemem gerekse yine öğretmen olurum. Zaten öğretmenliğin emekliliği yoktur. Öğretmenliğimde hiçbir dersten önce işleyebileceğim konuya göz atmadan derse girdiğimi hatırlamıyorum desen mübalağa etmiş olmam. Konu ile kaynak eserleri mümkün olduğu kadar sınıfa taşır, öğrencilerimle paylaşırdım. Öğrencilerimden oluşan 50 yaşları geçmiş bir grupla sohbet meclisi kurmuş oluyoruz. Tabi simalar tanıdık fakat isimler gidip geliyor. Neyse tanışırken ismini söyleyen bir öğrencim detay girerek ” hocam Lise birinci sınıfta Siyer dersimize giriyordunuz. Beni de Mustafa Asım Köksal’ın sekiz ciltlik eserini her ders kütüphaneden getirip öğretmen masasının üzerine koymakla görevlendirmiştiniz” deyince akan sular durur.

 Adı geçen eser kaynak eserdi. Ve sahasında 1400 Hicri yılda dünya birinciliğine layık görülmüştü. Öğrenci hiçbir şey yapmasa o derste sadece onu görsel olarak zihnine kazısa ilerde ilk akla gelen eserlerden olacak ve alıp okuyacak. Eğitimci değiştirmek için önce kendi değişecek. Günün şartlarını iyi özümleyip doğru çözümler üretecek. Eğitim araç gereçleri, sosyal hayat, davranış biçimleri hızla değişiyor. Eğitimci temel değerlere sadakatle değişimi de yakalamak zorunda. Bizim öğrenciliğimizde kılık kıyafette şapka başat bir öğeydi. Şimdi yok. Biz öğretmenlerimize çarşı pazarda şapka ile asker selamı verirdik. Faydasını askerde gördüm. Temel eğitimde öğrenilecek esasları meğer biz Beden Eğitimi dersinde en doğru şekilde öğrenmişiz. Bugün öğretmenliğe başlasam öğretmenlik arına yaptıklarımın yüzde seksenini atar yüzde yirmisinin başka yöntem metot ve öğretim esasları koyarak yoluma devam ederim.

Y.K: Daha önce Yeni Kütahya gazetesinde yazdığınızı hatırlıyorum

 A.G: Yusuf Bey Yeni Kütahya Gazetesinde yazı yazdığımı hatırlattınız. Doğrudur. Rahmetli Ahmet Yaylıoğlu dostumla Ekspres Gazetesinde başlayan dostluğumuz sürüp gitti. Hayatımızın o penceresini de şöyle açıp bakalım isterseniz.  1984 yılı Kütahya İmam Hatip Lisesinde göreve başladığımda Ekspres gazetesinden de bir teklif aldık. Ramazan boyu bir sayfa hazırlamamız talebi vardı. Bu şahsen benim için heyecanlı bir yolculuktu. Ekspres Gazetesi yetkilileriyle oturduk genel esaslarda mutabakata vardık ve çalışmaya başladık. Bizim birkaç arkadaşla bu işi üstlenerek götürmemiz önerisine ben öğrencilerimizin de şiir, hikâye, fıkra gibi çalışmalarını, özlü söz, ayet ve hadislerle katkıda bulunmalarının kültürel ve sosyal faaliyet olarak uygunluğunu dile getirdim.

 Ve 1985 Ramazan ayında ” Kutlu Ramazan Ayı” adı altında sayfamızı yayınlamaya başladık. Bu Ramazan sayfası hazırlığı epeyce sürdü. Geçenlerde Milli Eğitim Müdürü öğrencimiz Hasan Başyiğit’i birkaç arkadaşımızla ziyarete gittik. Sohbet arasında müdürümüz ” hocam mahalli gazetelerde Ramazan Sayfası hazırlık dokümanlarını gazeteye götürme ve yayınlanan sayfaları getirme görevini bana vermiştiniz” dediğinde heyecanlanmıştım. İyi ki yapmışız dedim.

 Olay şu idi. Öğrencilerimizin ürünleri doğrudan sınıf başkanları marifetiyle seçici kurula gelirdi. Onları tekrar gözden geçirir ve uygun olanları seçerdik. Seçilen eserlerin sayfa dizaynı benim elimden geçerdi. Ve bir büyük kâğıda onları yapıştırır Hasan’a verir o da gazeteye götürürdü. Aynı sayfada kendi yazılarım da yayınlanırdı. Yayınlanan eserler okulumuzun ayrı ayrı binalarında duvar gazetesi şeklinde öğrencilerimizin okumalarına sunulurdu. O dönemlerde epey öğrencilerimizin yetenekleri ortaya çıkmıştı. Ben bu faaliyeti çok önemsiyor ve benimsiyordum. Gerek ekspres gerekse Yeni Kütahya gazetesinde özel köşemde haftalık yazılar yazıyordum. Zaman zaman devam ediyor bu yazılarımız. Bu vesileyle Ekspres Gazetesi ailesinden rahmeti Nuri Sarıışık beyi, Nadi beyi ve Semra hanımı, Yeni Kütahya Gazetesinden rahmetli Ahmet Yaylıoğlu, oğulları Mehmet ve Önder beylerle birlikte kadim dostum Atilla Coşkun beyi hürmetle anmadan olmaz.

 Öğrencilerimizle yaptığımız bu sayfa hazırlama faaliyeti bizi okulumuz adına bir dergi çıkarmada cesaretlendirdi. “Kültür Deryamızdan Bir Damla” adında bir dergi çıkardık. Genel yayın yönetmeni olarak epey emek çekmiştik. Ama çekmeye değmişti.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *