NİCE 50 YILLARA…….

107

Geçtiğimiz hafta ilimiz sanayi lokomotifi 1. OSB nin kuruluşunun ellinci yılı kutlamaları yapıldı. Beni de davet ettiler. Başlangıçtan bu güne gelişin hikayesine anlattılar. İmkansızlıklar, umutsuzluklar, engellemeler ve karşı çıkmalar sonucunda elde edilen başarının hikayesi gösterildi.

Kıraç, bir işe yaramayan bir arazinin yapılan alt yapı ve çevre düzenlemeleri ile harika bir doğa parçası haline gerilmesinin,

Bozkır bir bölgede ekonomin gülü olan fabrika bacalarının tüttüğü bir yere dönüştürülmesinin,

İlimize ve ülkemize; Avrupa ve Türkiye’de seramik üretim merkezi haline getirilmesinin, on üç bin beş yüz kişinin çalıştığı bir merkezin kazandırılmasının, 

Elli yıllık yolculuğunu yaşadık gururlandık, Vali Bey, İsmet ÖZOTURAÇ ve Nafi GÜRAl ile diğer emeği geçenlerin konuşmaları ile umutlandık. 

Emeği geçenlerin unutulmaması da vefakarlığı da gördük. Takdir ettik.

Tüm bunları izlerken bir bankanın reklam filmi aklıma geldi. Bankanın reklam filminde , Atatürk ve küçük bir çocuğun arasındaki diyaloğ konu edilmiş.

Atatürk bahçede güllere dokunurken eline diken batar, eli kanar ve küçük çocuk Atatürk’ün elinin kanamasına çok şaşırır ve sorar; “Senin eline diken batar mı?”

   Atatürk; “Batmaz mı?”

   Çocuk; “Senin elin kanar mı?..”

   Atatürk; “Kanamaz mı?”

   Çocuk; “Ama sen Atatürk değil misin?”

   Atatürk; “Öyleyim çocuk..”

   Çocuk; “Amaaaa!!!”

   Atatürk şöyle cevap verir;

“Sen şimdi bırak benim kim olduğumu..  Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek…   ‘Bu bahçede gül bitmez’ diyenler olacak.. ‘Gül öyle yetiştirilmez, böyle yetiştirilir’ diyenler olacak..

Sen kendine şunu soracaksın: ‘Ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum? Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum?’   Eğer çok istiyorsan, ne eline batan diken ne de söylenenler umurunda olacak.. Kim olursan ol, tek isteğin şu kokuyu duymak olacak…

Çok etkileyici, çok ilham verici sözlerdi bunlar.. İlk izlediğimden beri hiç aklımdan çıkmadı ve anlatılanları dinlerken aklıma geldi.

Dile kolay!.. 50 kocaman yıl. Yıllarca çalışılmış, bir çok ayrıntı düşünülmüş, yatırımcıların kullanımına sunulmuş.  “burada bir şey olmaz”,  “ öyle değil şöyle yapılmalıydı” “Oraya olmaz başka bir yer bulamadınız mı” diyenler olmuş, haksız eleştiriler nedeniyle  Atatürk’ün reklam filminde o küçük çocuğa anlattığı gibi; burasını yaparken belki de canları yanmış, umutsuzluklar, çarsizlikler yaşamış , ve yine belki de vazgeçme aşamasına gelmişler.

Sonuçta Atatürk’ümüz “Her Fabrika ekonomik Bir Kaledir” hedefi doğrultusunda  on üç bin beş yüz kişin çalıştığı elli binden fazla kişinin ekmek yediği onlarca ekonomik kaleden oluşan bir yer meydana getirilmiş.

Değerli dostlar; elbette biliyorum, toplum için yapılan her proje için en kolay şey olan eleştiride bulunanlar olacaktır. Ve tabi sırf eleştirmiş olmak için “Sırası mı?” “Onun yerine şunu yapmalıydın” diyenler de, hatta belki de, “Reklam amaçlı yapıyorlar” diyenler de “ asılsız söylemlerde bulunanlar” dd çıkacak sosyal medyada asılsız söylemlerde bulunulacaktır..

Ama unutmayalım; eğer mevzu halka – ülkemize hizmet ise, şehrimize eserler katmak ise, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacak işler yapmak ’sa, ne elimize batan diken, ne akan kan ne de söylenenler yöneticilerimizin umurunda olmamalı.. Bu tür eleştirilerde bulunanlar da işin gerçek mahiyetini bilmeden, yapılanın son durumunu görmeden olumsuz eleştirilerde bulunmamalı. Eleştirmek kadar iyi şeyleri takdir etmek de gerekir. Zira marifet iltifada tabidir. Elli Yıllık yolculukta emeği geçenler ile bu yolculukta beraber yürüyen tüm müteşebbislere selam olsun. Tümünden Allah Razı olsun. Nice elli yıllara…. Hepinize iyi haftalar…  




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *