8’İNCİ DÖNEM MİLLETVEKİLİMİZ MENDERES VE ASALETİ -1-

108

  Bu kadirşinas millet kendi özü olan milli ve manevi değerlerine sahip çıkanı, kendisine hizmet edeni asla unutmaz yüreğinin en müstesna yerinde saklar. Birileri ismini, sevgisini, hizmetlerini, toplumda bıraktığı saygınlığını hafızalardan silmeye çabalasada başaramazlar. Çünkü onlar hep halka hizmeti hakka hizmet olarak görür bu inançla çalışırlar. Bu özellikleri taşıyanlardan biride merhum Adnan Menderes. Eserleriyle Kütahya’nın 63 yıldır unutamadığı mümtaz şahsiyetlerden olan Adnan Menderes bugün hala rahmet ve minnetle anılıyor olması boşuna değil. Bu sevginin ifadesi olarak ismini şehrin önemli yerlerine vererek, paneller düzenleyerek ahde vefasını gösteriyor. Halkımızın kahir ekseriyetinin yalandan değil candan sevdiği 8’inci dönem Kütahya Milletvekili Başbakan Adnan Menderes’in, bugün pek bilinmeyen hasret kaldığımız mühim bir hasletinden bahsedeceğim. Önce Merhum Menderes’in, hayatı hakkında kısa bir bilgi vereyim.

 Tam adı Ali Adnan Ertekin Menderes 1899 yılında Aydın’ın Koçarlı İlçesi Çakırbeyli Köyünde dünyaya geldi. İzmirli katipzade İbrahim Ethem Bey ile Aydınlı Hacı Ali Paşazadelerden Tevfika hanım’ın oğlu. Küçük yaşta anne ve babasını yitiren Adnan anneannesinin yanında büyüdü. Hukuk fakültesi mezunu olan Menderes, açık oy gizli tasnif gibi anti demokratik bir seçim sisteminin olduğu tek partili dönemde CHP de siyaset yaptı. Ülkemiz çok partili sisteme geçmesinin ardından 1950 yılında yapılan seçimde yeniden Kütahya’dan milletvekili seçildi. 8’inci dönem Kütahya Milletvekili olan Adnan Menderes 1950 ile 1960 arası kesintisiz 10 yıl Başbakanlık yaptı. İktidarda kaldığı süre içinde başta Kütahya olmak üzere Türkiye’nin her yanına önemli yatırımlar yaptı hizmetler götürdü, eserler bıraktı. Kendiside bir çifçi olan Menderes, köylüyü milletin efendisi yaptı. Onu kendinden biri olarak gören halkımızın büyük sevgisine mazhar olan Başbakan Adnan Menderes 27 Mayıs 1960 Askeri darbesiyle Kütahya’da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak önce Ankara’ya ardından Yassı adaya getirildi. Reforme için darbe yaptıklarını söyleyenler başta ekonomi olmak üzere ülkemizin birçok değerini deforme ederek yıllarca geriye bıraktılar, karanlığa gömdüler, millete kabuslar yaşattılar. Kütahya’dan Başbakanlığa giden Adnan Menderes maalesef yine buradan idama gitti.  Bununla büyük acı yaşayan Kütahya devletine küsmedi hep yanında yer aldı.

 Ağır işkencelere, hakaretlere maruz kaldığı söylenen yazılan Adnan Menderes 17 Eylül 1961’de Yassıada’da 62 yaşında asılarak idam edildi. O günden sonra Yassıadaya ” Yaslıada” diyen milletimiz Menderes’i darağacına yollayanları hiçbir zaman hayırla yad etmedi affetmedi. Bu mevzu hem uzun hemde çok hüzünlü. İdamının 63’üncü yılında  

Başbakan Adnan Menderes’i bir kez daha rahmet ve minnetle anarak pek bilinmeyen bir başka özelliğini nakledeyim…

 YÜZÜK SATTIRAN ASALET: 60’lı yıllar, 1963 veya 1964 olmalı. Adnan Menderes’in çileli eşi Berrin Menderes, tahammülü zor acıları kalbine gömmüş olarak abidevi sabır ve sükunetle evindedir. Beyi Başbakan Adnan Menderes, ısmarlama bir mahkeme kararı ile 17 Eylül 1961 tarihinde asılarak idam edilmiştir. Ankara’da bir öğle sonu…Her yanını hüzün kaplamış Mendereslerin evi. Berrin hanım yine derin düşüncelere dalmış. Adnan Beyle nişanlanmalarını, düğünlerini, parti kurma günlerini, iktidar olmasını, bu millete yeniden insan olma zevkini yaşatmasını, yorulmak nedir bilmeyen hizmetlerini, milletimize olan aşkını, milletin samimi ve coşkun sevgisini…ve acı sonu: 27 Mayıs hükümet darbesini, o felaketli günleri, Menderes’in hapishane hayatını ve asılmasını…Kim bilir kaçıncı kezdir hep aynı şeyleri düşünüyor.

 Berrin Menderes koltuğunda beti benzi solmuş, gözleri buğulu bu hatıralarıyla haşır neşir iken evin zili çaldı. Berrin hanımefendinin zihninden akan film şeridi o an durdu; içinden ” Kim olabilir acaba?” diy sordu. O, merakla beklerken, kapıya bakan görevli geldi. ” Efendim ” dedi.” Adapazarı’ndan bir Beyefendi sizi ziyaret etmek istiyor; kabul buyurur musunuz?” Berrin Hanım’ın merakı dahada arttı. ” Adapazarlı biri…” Kendisiyle ne alakası olabilir ki?…Önce kabul etmek istemedi. Zira, belli birkaç samimi dostun dışında zaten kimseyle görüşmüyordu. Çünkü her gelen merhumdan bahsediyor; buda sürekli acılarını tazeliyor, yüreğindeki yangını harlıyordu. Ama, kapısına kadar gelmiş bir ziyaretçiyi, kederli gününde bile olsa geri çevirmek, hanımefendinin nezaket anlayışına aykırıydı:”Lütfen içeri alınız…”  DEVAMI YARIN.       




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *