8’İNCİ DÖNEM MİLLETVEKİLİMİZ MENDERES VE ASALETİ -4-

108

 KİM BU ZİYARETÇİ?…Vatanlarına avdet edenler arasında Sultan Abdülhamid’in zevcesi Müşfika Hanım ile kızı Ayşe Sultan Osmanoğlu da vardı. İstanbul Teşvikiye tarafında bir kira evinde oturmaktadırlar. Bir sabah, erken sayılacak saate evin zili çalar. Kapıyı Ayşe Osmanoğlu açar. Karşısında bir beyefendi vardır. Ayşe Sultan gelen şahsa, ” Buyurun efendim, bir arzunuz mu vardı?” diye sorar. Kapıdaki adam: Evet der. Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek istiyorum.”

 Ev sahibesi içinden” Bu erken saate” dercesine, hayretle karışık bir tereddütle: ” Az müsaade ediniz, kendilerine arz edeyim” der ve hafif aralık bıraktığı kapının arkasında uzaklaşan ayak sesleri ile kaybolur. Kapının dışındaki Beyefendinin kalbi, şimdi bekleme heyecanı ile daha yüksek atmaya başlamıştır. Kimdir bu adam? Oraya niçin gelmiştir?…Ayşe Osmanoğlu, az sonra geriye dönmüş, kapı önünde duran beyi “Buyurun Efendim; sizi bekliyorlar” diye içeriye davet etmişti. Adam ev sahibesini takip eder. Biraz sonra, saraydan köye kadar, bizim hayatımızın o güzellikler üstü manzarası ile karşı karşıyadır.

 Kuşluk namazını eda etmiş olan Müşfika Sultan Hazretleri, başında kar beyazı lekesiz tülbenti, elinde doksan dokuzluk tesbihi ile seccadesinde Rahmanı zikretmektedir. Misafir, Valide Sultan’ın el işareti ile yanıbaşındaki koltuğa ilişir. Ayşe Sultan’da sedire…Yabancı adam beklerken içinden ” Allah’ım ne kadar nurlu bir yüz! Ne mübarek bir ana…” demektedir. Nihayet, Valide Müşfika Sultan, zikrini tamamlar ve elini yüzüne sürer. Meçhul misafir, hemen devlet ananın eline sarılır. ” Berhudar olasın evladım hoşgeldiniz…”  ” Teşekkür ederim valide hazretleri; hoş bulduk…” Bu sırada el öpme sahnesini seyreden Ayşe Sultan’ın gözü az ötede duran bir günlük gazeteye ilişir ve birden heyecanlanır. Şu anda annesi ile son derece hürmetkar bir eda ile konuşan yabancı, işte bu gazetede fotoğrafı olan şahıstır. Ayşe sultan titrek bir sesle sorar: ” Beyefendi siz Başvekil Adnan Menderes değilmisiniz?” ” Evet” der misafir, ” Bendenizim.” ” Hay allah!” demekten kendini almaz Ayşe Osmanoğlu ve devam eder. ” Beyefendi niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle hazırlıksız ve gafil avlandık.”

 Başbakan Menderes, güleç bir yüzle cevap verdi: ” Zararı yok efendim. Bendeniz valide hazretlerinin elini öperek hayır duasını almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim.” ” Fakat mahcup olduk” der Ayşe Sultan… ” Estağfurullah efendim. Burada mahcup olması gereken biri varsa oda benim. Ama haberli gelseydim, kapının önü gazeteci dolardı ve bana olan tavırları sebebiyle sizleri üze bilirlerdi…” Ayşe Sultan, annesine döner ve bu darbeler, sürgünler, çileler yaşamış ihtiyar valide sultan’a onun anlayacağı şekilde sesini hafif yükselterek durumu izah eder. ”  Anneciğim, bu Beyefendi Türkiye Sadrazamı. Hayır duanızı almak ve bir ihtiyacımız olup olmadığı sual etmek için gelmiş. ” Hala seccadenin üstünde olan Sultan Hamid’in kadın efendisi asaletli bir cevap verir.  ” Ya” der. ” pek mütehassıs oldum. Dualarımız sizinle Beyefendi hazretleri…Hiçbir ihtiyaç ve sıkıntımız yok elhamdülillah. İyiler eksik değil. Bir mühendis beyefendi hem bu evi  bize tahsis etti, kira almıyor; hemde her ay bin lira harçlık veriyor. Allah razı olsun rahatız.” Adnan Menderes, yapılan ikramlardan sonra tekrar Müşfika Sultan’ın elini öper,” Efendim, işte şu hususi telefonum. Size hizmet etmek benim için şereftir. Emirlerinizi beklerim.” der ve gider. Kapıdan ayrılırken, bu duygu yüklü insanın göz pınarlarında, dışarı akmamış iki damla gözyaşı vardır. Zira Osmanlı Hanedanı erkekleri hala yurda girememektedir. İnsan Başbakan’da olsa, her zaman, her şeye muktedir olamıyor ki… Menderes o gün o evden biraz hüzün, biraz memnuniyet ve fakat buruk bir ruh haliyle çıkar ve devletin yüzleri, binleri bulan meselelerine dalar… DEVAMI YARIN.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *