8’İNCİ DÖNEM MİLLETVEKİLİMİZ MENDERES VE ASALET

56

 EĞER ÖLÜRSEM…Bu ziyaretin üzerinden üç mü, beş mi kaç yıl geçtiğini bilmiyoruz… Sene 1959… Başbakan Adnan Menderes ile türk heyetini İngiltere’ye götüren uçak, Londra üzerine geldiğinde, yoğun sis yüzünden iniş yapamaz; havada dolaşır ve sonra pilotun tüm gayretlerine rağmen yere çakılır. Başbakan’ın hafif bir yarayla kazadan kurtulması, bütün Türkiye’de muazzam bir heyecan meydana getirir.

 Başbakan Adnan Menderes, birkaç gün Londra’da tedavi gördükten sonra yurda döner. İşte bu dönüş görülmeye değer. Bir gün öncesinden başlayarak, İstanbul Yeşilköy havaalanı tıklım tıklım dolmuştur. İğne atsan yere düşmeyecek gibi. Uçak piste inince, Menderes o aydınlık yüzü ile kapıda görünüp karşılayıcıları selamlayınca, sanki yer yerinden oynar. Uzun ve mahşeri kalabalığın şehre girişi saatler alır.

 Ardından trenle Ankara’ya gelen Menderes tren garında muhteşem bir sevgi seliyle karşılanır. O akşam Mendereslerin evi geçmiş olsuna gelenlerle dolup taşar. Ancak gece yarılarına doğru aile kendi kendine kalabilir. İşte o sıcak aile ortamında  Berrin Menderes, gülerek eşine: ” Beyefendi” der” bir şey  soracağım ama, lütfen hakikati bizden saklamayınız.” Menderes ” Rica ederim; neymiş sualiniz bakalım?” diye mukabele eder. ” Sualim şu” der Berrin hanım.” Uçak tam düşerken, yani ölüme giderken neyi düşünüyordunuz? ” İşte buraya dikkat edelim ve cevabı kulak kesilerek dinleyelim. Çünkü bir eşsiz vefa duygusu ve yüksek bir asaletle karşı karşıyayız;

 “Evet çok iyi hatırlıyorum. Teyyare hızla yere doğru düşerken, birden şunu düşündüm. Acaba ben bugün burada ölürsem Berrin Hanım, Abdülhamid yadigarlarının ev kirası ile maaşlarını ödemeye devam eder mi, etmez mi.? ” O elim uçak kazasında yaralanan Menderes ölmez ama; bir yıl sonra 27 Mayıs 1960’da, Kütahya’da bulunduğu sırada bir darbeyle alınır ve hapse götürülür. Gidiş o gidiş…Bundan sonra gelsin yalanlar, iftiralar gitsin düzmeceler, karalamalar. İşte bu yalanların, iftiraların biride belki en büyüğüde Kütahya’da yaşanmış. Darbeciler aynı gün Kütahya Belediyesinden ” Menderes uçak dolusu altınlarla kaçarken yakalandı” anonsunu yaptırmışlar.

 İşte o hengamede, 3 Haziran 1960 tarihinde Mendereslerin evinin zili çalar. Kapıya gelen Müşfika Hanım Sultan ile kızı Ayşe Sultan Osmanoğlu’nun oturdukları evin sahibi mühendistir. Her ay olduğu gibi kirayı almaya gelmiştir. Mühendis, ” Eğer kira ödenmeyecekse ev tahliye edilsin” der… Vaziyet, kederler içindeki Berrin Menderes’e haber verilir…” Bu duruma çok üzülen Berrin hanım oğlu Mutlu’ya. ” Çık bir iki ahbaba git, bin beş yüz lira bulmaya çalış.” Annesi bunu derdemez, Mutlu Menderes boşalır. Gözyaşları içindedir: ” Anne bize şu şartlarda kim bin beş yüz lira verir?…

 “ŞUNU SAT GEL” Anne Menderes, çok müteessir olur ve o an sağ eli, sol eline gider. Parmağından usulca çıkardığı nişan yüzüğünü oğlu Mutlu’ya uzatır; ” Şunu kuyumcuya sat.gel.” Yüzük bin sekiz yüz lira tutar. O parayla ev sahibine kirası ödenir; ama Adnan Menderes’in, Berrin Hanım için paha biçilmez kıymetteki yüzüğü de elden çıkar.

 Berrin Menderes, ölüme giderken bile; bu memlekete asırlarca hizmet etmiş bir ailenin zor günlerinde kira ve maişetini düşünen bir aziz insanın hatırasına, fedakarlıkların en büyüğü ile sadık kalmıştı… Hem şimdi Berrin Hanımda onlar kadar olmasa bile, Müşfika Hanım ve Ayşe Sultan gibi ikbal değil, idbal ( İyi günlerden kötü günlere düşme) günlerini yaşıyordu.

 Peki, bu iki Osmanlı Hanımefendisi hakikati öğrenebildiler mi? Ne demişler? ” Acı haber çabuk işitilir.” Acı haber, çabuk işitildi ve acılar katmerleşerek  büyüdü. İşte Adapazarlı kuyumcu, bu yüzüğü üç yıl sonra Berrin Menderes’e getirmişti… Kuyumcu millet adına yüzüğün itibarını iade etmişti. Otuz yıl sonra ise, Turgut Özal, Devlet adına Menderes’in itibarını iade edecekti. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın naaşlarını İstanbul’da yaptırılan anıt mezara 17 Eylül 1990 tarihinde naklederek milletin arzusunu yerine getirdi. Yassıada’nın ismi ise 2013 yılında yani bu iktidar tarafından demokrasi ve özgürlükler adası olarak değiştirildi. Buda gösteriyor ki yıllarca Menderes’in siyasi mirasından faydalananlar merhum için birşeyler yapmamışlar. Mendereslerin hayatından bilinmeyen bir safha olarak siz okurlarımıza sunduğumuz bu yazı, ” YİMDER Yayın organı Salı Meclisi ” bülteninden iktibas edilmiştir. Sürçü lisan ettiysek affola efendim. Sağlıkla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ OKURLARI.  




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *