TOK…                                                                                                   

1624

Tok; bir şeyler yiyerek açlığını gidermiş, doymuş olan, aç olmayan… Tok; elektrik cereyanı (akımı), cereyan, akım… Tok (ses için), kalın ve gür… Tok; sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan… Tok konuşan, evlenmek için birbirine söz vermiş olan, yavuklu… Tok sözlü olan, sözünü esirgemeden, çekinmeden, hatır gönül dinlemeden söyleyen… Tok sözlü olan bilir, “biri tok mudur, aç mıdır?”… Tok, aç olanın hâlinden anlamaz… Tok olan stok yapınca, aç olan ne yapmaz ki? “Aç gezmektense tok ölmek yeğdir.” yaklaşımı ne kadar doğru? Bu, “Yoksulluk ölümden de beterdir.” demenin kaçamak cevabı olabilir…

Tok olanın, doymak bilmez oluşu ise son derce vahim bir durum… Beyinlerimize kazınan, doğruluğu tartışılabilir atasözleri… “Aç ayı oynamaz… Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez… Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin… Aç gözünü, açarlar gözünü… Aç ne yemez, tok ne demez… Aç doymam, tok acıkmam sanır… Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur… Aç koynunda azık durmaz… Aç köpek fırın deler… Aç kurt arslana saldırır… Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görür… Tok, açın hâlinden anlamaz… Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış… Açıkağız aç kalmaz… Açın imanı olmaz… Açın karnı doyar, gözü doymaz… Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek… Azıcık aşım, kaygısız başım… Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur…Açın hâlini istatistikî rakamlara bakarak değerlendirelim… Bu yazıyı kaleme almaya başladığım an (02.10.2024 07.43) itibariyle çok ilginç anbean değişen sonuçların istatistiğini/sayısal verilerini görebiliriz◼: 882.308.231 (Dünyada aç insan sayısı)… 1.767.769.187 (Dünyada aşırı kilolu insan sayısı)… 871.471.502 (Dünyadaki obez insan sayısı)… 9.888 (Açlıktan ölen insan sayısı)… $ 218.747.281 (ABD’de obezitenin sağlığa maliyeti)… $ 61.125.696 (ABD’de kilo kaybetmek için harcanan para)… 4.126.852 (Su tüketimi, milyar litre)… 637.443 (Suya bağlı hastalıklardan ölenler)… 760.329.371 (İçecek suya erişimi olmayan insan sayısı)… Bu sayısal veriler, birilerine gönderme yapmak adına teröristler ile aynı söylemde buluşup enkaz edebiyatı yaparak, dünyadaki pandemi dönemini göz ardı edip ‘açım’ diyenlerin, ‘bittik yandık battık’ felaket ve enkaz tellallığı yapanların (dilli düdüklerin, malumatfuruşların, çokbilmişlerin) kulaklarına küpe olsun… Bu sayısal veriler, sosyal medyada sevgilerini, yediklerini, giydiklerini ve eğlencelerini fütursuzca ilan edenlerin beyinlerine ve yüreklerine inen yıldırım olsun… Bu sayısal veriler, akıl kalp terazisinde her birimize noktalı sopa (ünlem) olsun…

Nefsine tâbi olan, başkalarını düşünmeyen, aşını ekmeğini paylaşmayan; açlık ve tokluk arasında gidip gelendir, ne acıktığının ne doyduğunun farkındadır…  Aç, ‘doymam’; tok, ‘acıkmam’ sanır…  Aç olan, her zamankinden daha çok yemek ister… Tok olan da yemeğe ihtiyacı yokmuş gibi hareket eder… Hırs hâline gelen yeme isteği, yoksul olanda, kazandıkça daha fazla kazanmaya dönüşür… Doymak bilmez varlıklı tok ise, tokluğunun hep devam edeceğini düşünür; yemeyi israfa dönüştürür; elindekinin kıymetini bilmeden har vurup harman savurur… Böylesi bir hayat tarzında açın karnı doymaz, tokun da gözü doymaz… Aç, ‘doymam’; tok, ‘acıkmam’ hikâyesiSömürü düzenin baş aktörü olan zâlim bir ağa, bir gün, adamlarından birine çok kızmış… Adamcağızı soyup bir direğe bağlamış… Adamcağızın vücuduna pekmez sürmüş ve adamlarına  “Bir gün boyunca böyle beklesin ve kimse ona dokunmasın.” demiş ve çekip gitmiş… Direğe bağlı adamcağızın ballı vücuduna arı ve sinekler üşüşmüş… Adamcağız o hâlde iken oradan geçen bir yardımsever avcı adamın vücudundaki sinekleri kovalamaya başlamış… Adamcağız ise yardımsever adama: “Arı ve sinekleri uzaklaştırma üzerimden!” demiş… Bu duruma yardımsever adam şaşırmış… Adamcağız; yardımsever adama, “Bu sinekler ve arılar vücudumdaki balları yiyip doydular… Beni, çok fazla rahatsız etmiyorlar artık… Eğer bunları kovarsan, yerine yenileri gelir ve yeni gelen yani aç olanlar kendilerini doyurmak için vücudumdan gitmezler uzun süre… Mâlum, aç doymam, tok acıkmam sanır…” demiş… Aç ayı da oynamaz elbette… Birinden bir yardım ya da bir karşılık beklediğimizde, onun isteklerini, ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmak mı lâzım acaba? Bedeli olmayan ne var ki… ‘Aç ayı oynamaz’ hikâyesiBir gün, bir oduncu ormanda odun toplarken, annesini kaybettiğini düşündüğü bir ayıya rast gelmiş… Aç, yorgun ve bitkin olan ayıyı almış eve getirmiş, onu beslemiş… Gücü yerine gelen ayıcığın pençeleri sertleşmiş ve zarar vermeye başlamış… Oduncu, ayıcığı zincirleyip pazara satmaya götürmüş… Pazarda bir alıcı çıkmış; “Oynar mı bu ayı?” diye sormuş… Oduncu, alıcıya “Oynar. Oynamasına oynar da, önce karnını doyurman gerek… Aç ayı oynamaz!” demiş…

Meseleyi, açlık hikâyelerine bakıp, sadece üzülmekle de geçiştiremeyiz… Gerçek mesele, aklımızla, yediğimizin içtiğimizin hesabını yapabilmek meselesi… Midemize yenik düşmemek meselesi… Hakça paylaşabilmenin ve paylaştıkça doymanın tek yolu, ağzımızdan girenin beynimizden ve yüreğimizden süzülmesine bağlı… Mesele, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” (Hadis-i Şerif) ölçüsünü anlayabilmek meselesi… “Hangi mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle halkı Allah’ın korumasından uzak düşer.” (Hadis-i Şerif)… Aç kalandan, açıkta kalandan, hakkı yenen saçı bitmemiş yetimden öksüzden, kimsesizden, mağdurdan ve mazlumdan sorumluyuz… Lokmamızı, hırkamızı paylaşmak, insan olmamızın, fikretmemizin, şükretmemizin ve mesuliyetimizin gereği… Sosyal Devlet olmanın gereği… Ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin âdil ve hakça paylaşılması, bütün bu gereklere bağlı… Mağdurlara yardım etmek, sadece ‘hayır ve hasenat’ söylemi ile geçiştirilemez… Yaşadığımız toplumda, maalesef gerçek olan durum: “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul… Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa… Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!” (Necip Fazıl KISAKÜREK)… Kadim medeniyet değerlerimiz, insan odaklı, hakça ve âdilce paylaşım üzerine konuşlandırılmış… Öz değerlerimiz; “Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan… Var biraz da sen oyalan.” (Yunus Emre) anlayışıyla inşa edilmiş; mal ve mülkün geçici olduğu ve paylaşımın hakça olması gerektiği, herkesin anlayabileceği şekilde akıllara ve gönüllere nakşedilmiş… Bir devletin var olması, zulüm ve haksızlık ekseninde olamaz… Bir avuç mutlu azınlığın, servetine haksız ve sömürü düzeniyle servet kattığı yapılanmanın savunulur bir tarafı olamaz…

Her birimizin tek tek sırtı pek, karnı TOK olsun; lâkin tok olan, aç olanın hâlinden hem haberdar hem hemhâl olsun…  Sesimiz tok, aksanımız ve her işimiz düzgün olsun; ancak her akıllı cihazımız da bize ait olsun, TOGG olsun… Şiirlerimiz, fıkralarımız, hikâyelerimiz; Tik Tok’tan ibaret olmasın! Selam, sevgi ve saygılarımla.

https://www.worldometers.info/tr/

Kanalımı takip etmeniz dileğiyle…  https://bit.ly/muzafferceven




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *