Kütahya’nın Mevleviliğin en önemli üç merkezinden biri olduğunu belirten Eğitimci Nuri Erbay, Mevlevilik tarihi için Kütahya’daki önemli tarihi yapıları inanç turizmine açmak gerektiğini bu sayede şehirde çok sayıda yerli ve yabancı turist ağırlanabileceğini vurguladı.
![](http://gazetekirkuc.com/wp-content/uploads/2024/12/WhatsApp-Image-2024-12-17-at-10.34.28-2-1024x768.jpeg)
‘İSTANBUL’DAN ÖNCE BURADA YAŞANIYORDU’
Kütahya’nın Mevleviliğin en önemli merkezlerinden biri olduğunu biliyor muydunuz? Mevlevilik tarihine dair araştırmalar yapan, eğitimci Nuri Erbay Şeb-i Arus’un ardından GAZETE KIRKÜÇ’e anlattı. Kütahya’da Mevleviliğin İstanbul’dan önce yaşatılmaya başladığını belirten Nuri Erbay, “Konya’dan ve sonra kimi kaynaklara göre ikinci, kimi kaynaklara göre Afyon’dan sonra üçüncü merkez Kütahya.” Dedi.
Aslında bu önemi günümüzde de o gözle baktığımızda görmenin anlamanın mümkün olduğunu ifade eden Erbay, “Ulu Camii ve çevresini gözünüzün önüne getirin.” Dedi. Mimarisi, yazıları, ortasında kuyusuyla eşsiz bir eser olan Dönenler Cami’nin Merhum Çelebi Mevlevihanesi olduğunu dile getiren Erbay, “Bugün etnografya müzesi olarak hizmet veren yer Ulu Caminin bitişiğindeki Vacidiye Medresesi mevlevilik tarihi açısından önemlidir.” Şeklinde konuştu.
‘İNANÇ TURİZMİNE AÇILMALI’
Dönenler Cami’nin hemen yanında ikisinden birbirine geçişin bulunduğu Kütahya’nın ilk yapılarından Hezar Dinari Mescidi olduğunu hatırlatan Erbay, “Düne kadar Hezar Dinari Mescidi içerisinde 14 tane sanduka vardı. Mevlevi tarihi açısından önemli olan kişilerin sandukalarıydı bunlar. Fakat nedense son yapılan restorasyondan sonra bu sandukalar kaldırıldı. Ve orası dümdüz bir hale getirildi. Biz diyoruz ki aynı Konya,Afyon gibi Hezar Dinarı Mescidinde sandukaların olduğu kısmı inanç turizmine açalım. Camii kapatılmasın cami zaten kapatılmaz. Aynı Konya’daki gibi ibadete devam etsin. Zaten içinde namaz kılınamayan Hezar Dinari Mescidimize sandukalar geri konulsun. Mevlevihane avlusundaki kafeterya olan kısım Mevlevihane olan kısım Mevlevihane müzesi olsun ki örneğin Konya Afyon’da var. Çok da güzel ve ziyaretçi çeken yerler bunlar. İç tarafta hezar dinari mescidi diye küçük bir bölüm var. Orada sandukalar ve altında kabirler var. Oraya da sandukaları koyalım Mevlevilik tarihine ilgi duyanların bir ziyaret makamı olsun. Hem Kütahyalılar, hem de yerli ve yabancı turistler için önemli bir merkez olacaktır.”
![](http://gazetekirkuc.com/wp-content/uploads/2024/12/2-7-1024x683.jpg)
![](http://gazetekirkuc.com/wp-content/uploads/2024/12/1-8-1024x683.jpg)
MEVLEVİLİK TARİHİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİ KÜTAHYA’DA YAŞAMIŞ
Mevlevilik tarihine dair araştırmalar yapan, eğitimci Nuri Erbay, Kütahya’nın Mevlevilik tarihindeki önemini belirtti. Mevlana’nın Oğlu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hatun’un Germiyanoğlu Süleyman Şah ile evli olduğunu açıklayan Erbay, “Onun oğlu İlyas Paşa ve Ergun çelebi. Kütahya’dakiler Erguniye Mevlevi ailesi olarak adlandırılıyor. Dönenler Camii adıyla bildiğimiz Mevlevihane’yi, Mevlana’nın 4. Nesilden torunu Ergun Çelebi burayı kurmuş ve burada yatmaktadır. Ayrıca burada Mevlevilik tarihi açısından da çok önemli isimler yatıyor. Mesela Sefîne-İ Nefîse-İ Mevleviyân isimli eseri ile bilinen Mustafa Sakıp Dede. Mevlevilik tarihindeki önemli biyografi yazarıdır.” Şeklinde konuştu.
Kütahya’nın çok önemli bir özelliğini de açıklayan Erbay, “1925’deki Tekke ve Zaviyeler Kanununa kadar İstanbul’da Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde hizmet eden ve şeyhlik yapan aile Kütahyalıdır, Köprüörenlidir. Türk kültür tarihinde çok önemli bir isim olan Tâhirü’l-Mevlevî’nin hocası Abdülbâki Nâsır Dede de Kütahyalı ve Köprüörenli’dir. Yani burası İstanbul’dan önce Mevlevilikti.” Dedi.
MİMARİSİ MEVLEVİHANE OLARAK YAPILMIŞ
Ulu Caminin kıble, duvarına bakan tarafta Mevlevihane bulunmasının önemine dikkat çeken Erbay, “Dönenler Camii adıyla biliyoruz ama orası bir Mevlevihane’dir. Kıblesi yoktur yapısı ve mimarisi buna göredir. Eğdemir Hamamı Mevlevihane’nin bahçesi şimdiki kafeterya olan kısmı aşevi ile orası bir kompleks yani bir kampüstür. Çünkü bizim ecdadımız kaynağı israf etmez bir cami varken yanına bir cami daha yapmaz. Ama tarihimizde talihsiz zamanlar yaşadığımız için ismi bugünde yaşasın diye camiye çevirmiş. Bugünde camii olarak yaşamaktadır. Pek de güzel yaşamaktadır.” İfadelerini kullandı.
Dönenler Camideki kemerli bir yapı ile Hezar Dinari Mescidine geçildiğini ifade eden Erbay, bu önemli yapıların inanç turizmine açılarak turist çekebileceğini belirtti. “Zaten şehir de, meydan da artık çok müsait. Ulu camiye bakıyorsunuz karşısında Hürriyet Çeşmesi hemen bir tarafında Etnografya Müzesi, Mevlevihane, aşevi var. Orayı çok güzel tamamlar diye düşünüyorum.” Şeklinde konuşan Erbay, Kütahya Valisi Musa Işın’ın bu konulara çok ilgili olduğunu Afyon’dan sonra sıranın Kütahya’ya da gelmesi için umut taşıdığını ifade etti.
KÜMAKSAD’IN KATKISI BÜYÜK
Gençlerin son dönemde Mevlana’ya duyduğu ilgiye dikkat çeken Erbay, Kütahya Mevlânâ Araştırmaları Kültür ve Sanat Derneğinin (KÜMAKSAD) bu konuda gösterdiği büyük çabaya dikkat çekti. Haftasonları ney dersleri verilen dernekte haftaiçi mesnevi dersleri, tasavvuf musikisi konserleri, gençlere, çocuklara Mevlana’yı anlatmak için belirli günlerde Milli Eğitim Müdürlüğünün izniyle okul ziyaretleri düzenlendiğine dikkat çekti.
‘MEVLANA’YI TANITMAMIZ GEREK’
Mevlana’nın sevgi insanı, aşk gönül muhabbet insanı olduğunu belirten Erbay, şu ifadeleri kullandı: “Ama aziz Mevlana bir peygamber değil bir Allah dostudur. Yeni bir din getirmemiştir. Mesnevisinin son mısraları şöyle der: “Men bende-i Kur’anem eger can darem Men hâk-i reh-i Muhammed muhtarem.” Yani, ben Kuranın kulu kölesiyim ömrüm oldukça Hz. Muhammed’in yolunun toprağıyım. Kim bu sözlerimden başka söz rivayet ederse o sözden de onu söyleyenden de şikâyetçiyim diyor. Biz Mevlana’yı popüler bir kimlik olmaktan ziyade eserleri ile bizim inanç dünyamıza verdiği katkılarla tanımak, tanıtmak durumdayız. Maalesef tüm dünya Hz. Pir’e sahip çıkarken biz bir hazinenin üzerinde uyuyup kalan evsiz barksız aç bir insan gabiyiz. Mevlana’yı tanımalı, tanıtmalıyız.”