8’İNCİ DÖNEM MİLLETVEKİLİMİZ MENDERES VE ASALETİ -3-

141

  BÜYÜKELÇİYE İHTAR. Şimdi hadiseyi tam kavrayabilmek için hayli gerilere gidiyoruz. 1930’larda siyasete giren, ancak 1945’e kadar kendini adeta gözlerden saklayan, hatta parti grubu toplantısında bile ta arkalarda oturan Adnan Menderes, üç arkadaşıyla birlikte CHP’den kopar ve Demokrat Partiyi ( DP) kurar. Demokrat Parti 1946’da seçime girer ama, bir sandık hilesiyle iktidara gelmesine mani olunur. Yani milletimizin hayatından dört yıl daha alınıp götürülür…

  O yıllar, ah o yıllar! Yolsuz, elektriksiz, susuz, traktörsüz, telefonsuz, ayakkabısız, üstsüz başsız, ezanın Türkçe okunduğu yıllar…Bir köyde, ancak bir çift ayakkabı ve bir ceket vardır. Şehre inecek köylü, uysa da uymasa da, o rengi atmış eski püsküleri giyerek gider…Mahrumiyet ve sefalet günleri…Menderes, kahredici yokluğu gayet iyi görmektedir… DP, 1946’da çelmelendiği için iktidara gelememiştir.  Ama halk,14 Mayıs 1950 seçimlerinde bu oyunu çok ağır bir biçimde cezalandırır. Demokrat Parti, bir beyaz ihtilalle, ezici bir çoğunlukla seçimi kazanır ve güler yüzlü insan, Adnan Menderes artık Başvekildir.

 Şimdi kendisiyle birlikte milletinde yüzü gülmeye başlamıştır. Bir sevgili bir milli kahraman haline gelen Adnan Menderes, gecesini gündüzüne katarak çalışmaktadır. Bu arada yurt içi ve yurt dışı ziyaretlerde yapmaktadır.1952 senesinde Paristedir. Resmi görüşmeler bittikten sonra, Türk Büyükelçisine sorar : “Sefir Beyefendi Fransa’da Osmanlı Hanedanından kaç kadın vardır ve bunlar ne iş yapmaktadır?” Malum, Hanedan mensupları topyekun Türkiye dışına sürülünce, bunların bir kısmı da Fransaya yerleşmişlerdir. Bizim Büyükelçi, ” Bilmiyorum Başvekil Hazretleri” cevabını verince Adnan Bey fena halde asabileşir: ” Bu malumatı yirmi dört saat içinde istiyorum. Aksi halde sizi vazifeden almak mecburiyetinde kalabilirim.” Türk Büyükelçiliği, Fransız istihbaratının da yardımıyla ertesi gün listeyi hazırlar ve Başbakana arz eder.  VE BİR İSTİFA DİLEKÇESİ…Başbakan, Hanedan’ın kadın azalarından kimlerin Fransa’da yaşadığına ve ne iş yaptıklarına dair yazıyı acı bir yüz ifadesiyle okur. Ancak fazla birşey belli etmemeye çalışarak, kağıdı katlayıp cebine koyar. Adnan Menderes, Türkiye’ye döndüğünde Çankaya Köşküne gider ve cebindeki kağıdı çıkartarak Reisicumhur Celal Bayar’ın masasına bırakır: “Efendim” der. Şu oldu, bu oldu. Fakat neticede, bu memleketin Türkler’in Hakanı, Müslümanların Halifesi ve teb’anın Padişahı sıfatı ile Altı yüz yirmi dört sene idare etmiş bir ailenin kadın mensuplarının çoğunluğu, yaptığım tahkikate nazaran ve şu listede görüldüğü gibi Fransız ordusunda bulaşıkçılık yapmaktadırlar. Bu, hepimiz için yüz karasıdır. Hiç değilse Hanedan’ın kadın azalarını yurda kabul edelim. Kendilerine bakmamız, himaye etmemiz insanlığımız icabıdır. Ama bunu çok görürsek; bari bizim ordumuzda bulaşıkçılık yapsınlar.” Bayar ” Hayır” der ” Müsade edemem.” Bunun üzerine Başbakan, derhal bir kağıt alarak bir şeyler yazar ve Cumhurbaşkanının masasındaki diğer kağıdın yanına bırakır. Ardından ” Müsadenizle efendim” diyerek süratle oradan ayrılır. Celal Bayar, önündeki kağıda bir bakar ki, Menderes istifa dilekçesini vermiştir…Tabii adeta şok geçirir. Araya Muş Mebusu Gıyasettin Emre’nin de olduğu bazı milletvekilleri, bakanlar girer. Menderes istifadan vazgeçirilir. Ardından çıkarılan bir kanunla Osmanoğullarının kadın mensupları Türkiye’ye kabul edilir. KİM BU ZİYARETÇİ? DEVAMI YARIN     




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *