Yaklaşık 23-24 yıldır içinde bulunduğum basın camiasında o kadar çok şey yaşadım ki… Ancak hiçbirinde bu kadar köşe yazılarımdan ayrı kalmamıştım.
Hayatın yoğun temposu ile başlayan günün ne çabuk bittiğini anlayamayan ben, sadece köşe yazılarından değil aslında birçok dostumun muhabbetinden de ayrı kalmış durumdayım.
Beni teselli eden ise mesleğime adadığım zamanımın haberlerle süslenmesi…
Bundan sonraki süreçte “Bir varmış bir yokmuş!” gibi değil de haftada birde olsa sizlerle yeniden olmak ve gündemin yanı sıra farklı konu ve eleştirilerle buluşmak en büyük arzum.
SAĞLIKTAN ÖTE HİÇBİR ŞEY YOK
Tabi köşe yazıları değince aklıma ilk gelen isimlerden biri de değerli yazarımız Remzi Günay oluyor. Remzi abi şu anda hastanede ve uzun zamandır da yazılarından ve bizlerden ayrı.
Her şeyin başı sağlık derler ya büyüklerimiz. Remzi ağabeyin de bir an önce sağlığına kavuşması ve aramıza dönmesi en büyük dualarımızdan biri…
Sağlık demişken tabi Kütahya’da ki sağlıkla ilgili eleştirilerle ilgili birkaç şey yazmadan geçmek olmaz.
Kütahya Şehir hastanesini kör-topal açtık. Halen birçok sorunun yaşandığı aşikâr. Yıllarca bekledikten sonra ‘Biz bunun için mi beklemişiz’ diye insan soruyor kendisine.
Neden böyle oldu?
Randevu sorununun yanı sıra en fazla şikâyet edilen konulardan biri de eğitim ve araştırma hastanesi olmamız nedeniyle randevu aldığımız doktora muayene olmamak geliyor. Karışık bir durum oldu dimi… ama aynen öyle… Randevuyu Doktor Ahmet’e alıp, asistan doktor diye tabir edilen Mehmet’i görünce insan bir garipsiyor.
Geçen gün bir arkadaşımız ciddi bir konuyla ilgili 6 ay aradan sonra kontrol amaçlı gittiğini, ismini vermeyeceğim ama alanında çok iyi bir isim olan doktorla görüşmeyi beklerken kadın bir asistanla karşılaştığını söyledi. Doktorun kadını erkeği olmaz dedim ama sorun orada değilmiş.
6 ay önce alanında iyi diye belirttiğimiz doktorun olmaması nedeniyle geçmişte yapılanların aynısı tekrar yapılmaya başlanınca tabi tedavi süreci de bir 6 ay daha uzamış. 6 ay birilerine göre kısa zaman gibi görünebilir ama sağlık işin içine girince bir hayli uzun bir zaman diye düşünüyorum.
Bir de ben doktorumu seçmek istiyorum. Neden alanında iyi bir isimle randevum varken başka bir doktora muayene olmak isteyeyim.
Peki nasıl çözülecek bu sorun?
Her eleştiriye öfkeli bir dille cevap verenlerin bu soruyu da köpüre köpüre cevap vermesi beni üzmeyecek. Çünkü amacımız hedefe ulaşmak… 6 ay daha da sağlığımızı geciktirmemek!
TASARRUFUN BABASIYLA “KANKA” OLDUK
Ülkemizde ki ekonomik durum ortada. Allah asgari ücretle geçinen herkesin yardımcısı olsun. Kiralar olmuş 10-15 bin, asgari ücret 17 bin. Ha birde 02 lirası var. Yanlış olmasın.
Bozdur bozdur harca durumuna geldik. Çünkü başka türlü yetiremezsiniz!
İkinci hatta üçüncü işi yapmaya aday baba ya da annenin gün sonunda ki haline vay… Çocuklar ne durumda? Anne ve babanın ilgisinden kat be kat az yararlanarak 3 T (telefon, tabet ve bilgisayar) bağımlısı olarak geleceğe hazırlanıyor.
Şimdi bazıları çıkıp da bunu söyleyenlere köpürür hatta abarttığını söyler.
Çünkü eleştiriyi alıp elekten geçirmek yerine savunma mekanizmasını güçlendirip direkt saldıra geçen bu kişilerin farklı bir gözle bakmasını bekleyemezsiniz.
Bu kişilerin 17 bin lira ile geçinip çocuk okutmasını isterim.
Ev kira, çocuk okula başladı masraf üstüne masraf, evde yiyecek ekmek lazım. Gel kardeşim. 1 yıl sen hayatta kal. Sonra ödülün benden. Söz, bırakmak istemediğin koltuğunu da geri vereceğiz.
Rabbim herkesin yardımcısı olsun.
Bununla bağlantılı olarak malum birde tasarruf tedbirleri getirildi.
Biz zaten tasarruf yapıyorduk!
Tasarrufun Tasarrufu olur mu olur. Yapalım!
Bizim sektörümüzde tasarruftan etkilenen sektörlerden. Devlet kurumuna gazete alım engeli geldi. Büyük tasarruf ediyoruz. Sanatçı Ayşe’ye gelince tasarruf yok, gazeteci, şehre katkı vermek için büyük bir çaba ile ayakta kalmaya çalışan ve kazandığını da Kütahya’da harcayana tasarruf var. Allah razı olsun.
Bu gazeteler kapandığında işsiz kalan 6-7 arkadaşımızın maaşını da tasarruf tedbirlerinden karşılar mısınız? Sanatçı Ayşe’nin parasının yüzde 1’ini versen yeter…
Birazda biz eğlenelim dimi!
‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başladık ama biraz çok mu dokunduk? İnşallah dokunduğumuz insanlar gıdıklanmıyordur.
Konular birikmiş, sorunlar büyümüş. En kısa zamanda tekrar bu satırlarda buluşmak dileğiyle…
Söz, bu sefer arayı çok açmayacağım!