ASALAK OLMAK…

1936

Argo sözcüklerle iletişim kurmak, iletişimin başlamadan kesintiye uğraması… Asalak, tufeyli, parazit, abacı, ekti, otlakçı… Asalak, bir canlının üzerinde ya da içinde sürekli ya da geçici olarak yaşayan, ondan beslenen başka canlı… Asalak, başkalarının sırtından geçinmeyi huy edinmiş kimse… Asalak, salak olana musallat olur… Asalak bilimci, asalak bilimi, asalak bilimsel, asalaksavar, dış asalak, iç asalak, tam asalak, yarı asalak, yarım asalak, ağrıma asalakları… Asalak ve asosyal (toplumsal olmayan, toplumdışı; insanlar arasına karışmaktan hoşlanmayan)  arasında bir bağlantı olabilir, kanımca… Asosyal ve asalak, insanı farklı kutuplarda çeken özellik… Asalak, insana yapışan… Asosyal, insandan kaçan… Asalak sözcüğünden ‘a’yı çıkarınca geriye kalan ‘salak’… Salak (argo), ahmak, budala… Salak, giyiniş ve davranışlarından akılsız olduğu anlaşılan kimse… Salak (Yunanca ‘saloz’), deli anlamında… ‘Salak’ın, ‘salla’ sözcüğünün ‘-Ik’ ekiyle oluştuğunu söylemek, doğru olabilir mi? Kim bilir, salaklık,  ‘sallabaş olma’nın yansımasıdır, belki… ‘Salla başını, al maaşını’, bunun kanıtı sanki… Asalak, sallabaş ve salak… ‘Salak’ kelimesi 1980’li yıllara kadar en âdi ve büyük bir küfür sayılırken şimdi günümüzde anlamından yalama yapmış sıradanlaşmış gibi…  

Gençler arasında sıradanlaşan argo ifâdeler ‘geri zekâlı, manyak, lan, salak’… Ne söyleyen kişi ne söylenen kişinin umursamadığı tâbirler bunlar artık… Çok rahat salak ayağına yatmak mümkün… Ayak yapmak, alelâde hâle gelmiş… Öyle hareketlere mâruz kalıyoruz ki,  muhatabımızın salaklaşmaması gayrimümkün… Salak ayağına yatmak farklı… Birine ‘salak’ demek farklı… Eğer birisine ‘salak’ derseniz, bu bir hakâret… Bir hâdise… İddiaya göre, bir genç, tartıştığı kişiye cep telefonundan, ‘Hahahha salak’ diye mesaj göndermiş… Hakarete mâruz kaldığını belirten kişi ise mahkemeye gitmiş… Cumhuriyet Savcısı’nın hazırladığı iddianame sonrası tartıştığı kişiye ‘Salak’ ifadesini kullanan kişi hakkında, ‘Sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret’ suçundan 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış… Mahkeme, sanığın beraatına hükmetmiş… Karara soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı itiraz etmiş… Yargıtay, o kararı bozmuş… Temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 4. Ceza Dairesi, ‘Salak’ ifadesini hakaret saymış… Kararda, “SMS ile mağdura atılan ‘Salak’ şeklindeki sözün, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olduğu ve hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır.” diye kararın bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiş… ‘Hakaret’ başlığını taşıyan Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesi: “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde de aynı cezaya hükmolunur.”… 

               Asalak, hazır projelerin üzerine çöreklenendir, üretme zahmetine katlanmayandır… Asalak, hayatın her alanında mevcut… Asalak, habbeyi kubbe; kubbeyi habbe gibi gösterme hokkabazlığı yapandır… Asalak, kopya çekendir, kopya verendir, kopya çekilmesine göz yumandır… Asalak, taklitçi zihniyetin oyuncularıdır… En büyük asalaklar ise, halkına oyun kurandır, oyun oynayandır, emperyalistlerdir ve içimizdeki uzantılarıdır… Asalak olanı tanımak zor değil aslında… Etrafımızda kümelenmiş boş teneke gibi tıngırdayıp, sloganları fikir zanneden çığırtkanların bozuk plak gibi çıkardıkları sese bakmak kâfi… Asalak, kendini laklak ederek belli eder… Laklak, gevezelik, aralıksız olarak sürekli konuşmak… Laklak,  Manisa Gölhisar’da halk ağzında tek ağızlı toprak su testisi… ‘Laklak’ ile kastettiğimiz, gevezelik etme alışkanlığı ve birinin birisine veya birilerine sülük gibi yapışması, parazit olması… Kastımız su içtiğimiz laklak değil; kastımız, sözün zembereğinin kırılmış hâli olan laklak (gevezelik)… Asalaklığın bilimsel formatı da var… Parazitoloji, parazitleri, parazitlerin konakçıları ve aralarındaki ilişkileri konu alan bilim dalı… Asalak olarak yaşayan canlılar… Misâller… Dactylopius coccus, Dactylopiidae ailesinden değişik kaktüslerde asalak olarak yaşamını sürdüren böcek türü… Küsküt (Latince Cuscuta), kahkaha çiçeğigiller (Convolvulaceae) familyasından klorofilsiz asalak bitki cinsi (fulya, kekik, yonca)… Canavar otugiller, asalak bitki cinsleri… Pas (hastalık), asalak mantarlara bağlı bitki hastalığı… Canavar otu (Orobanche ), Lamiales takımına ait tarımda ürünlere zarar veren familya… Vipio alpi, zararlı böcek larvalarını öldüren kanatlı bir böcek türü. Şistozomiyaz, karaciğer yıkımı gibi ağır sağlık sorunlarına yol açan, insan ve hayvan vücudunda asalak yaşayan bazı yassı solucanlardan ileri gelen hastalık…  Zar kanatlı böceklerin çoğu diğer böceklerde asalak oldukları için biyolojik mücadelede etkin rol oynarlar… Hasta olmamıza neden olana asalaklar, bit (parazit), bağırsak solucanı, şeritler… Ruh sağlımızı bozan asalaklar; dedikodu yapanlar, fitne çıkaranlar, yalan dolan konuşanlar, nefislerinin arzularına gem vuramayanlar, çıkarları peşinde koşanlar… “Ciğeri beş para etmez, asalak insanlar…” (George Orwell)… Üretmeden tüketenler… Üretmeyi laf üretmenin ötesine taşıyamayanlar… “Bir kez hazır yemeye, başkasının emeğine yaslanıp asalak geçinmeye alışılmaya görsün, işte böyle saati gelince herkes hünerini göstermeye başlar…” (Fyodor Dostoyevski, Suç ve Ceza)…

               Asalak bir hayatı anlatan, bilindik güzel bir çocuk hikâyesi… Bir yaz günü ağustos böceği saz çalıp şarkı söylerken karıncaya rastlamış… Karıncayla bu güzel güneşli günde çalıştığı için dalga geçmiş… Karıncanın cevabı mâlum: ‘Kışın aç kalmamak için çalışmak zorundayım.’… Zaman geçmiş, kış kapıya dayanmış… Ağustos böceği yazın çalışmadığı için yemek bulamayıp karıncanın kapısına yardım istemek için dayanmış… Karınca hemen onu eve almış ve yardım etmiş… Neyse ki, Ağustos böceği bu durumdan büyük bir ders çıkarmış… Ağustos böceği kendi kendine söylenmiş: ‘Yazın, karınca çalışırken yattım ve onunla dalga geçtim… Karınca, hayatımı kurtardı… Kışın asalak gibi yaşadım… Bir daha kimseden geçinmeyeceğim…’ demişDarısı, asalak hayat yaşayanlara, birilerinden geçinenlere, hazırdakini tüketenlere, yan gelip yatanlara, çalışmayanlara, laklak yapanlara… Oturup, 20 yıldır ülkemizde yapılan yolları, tünelleri, köprüleri, fabrikaları, savunma sanayi ürünlerini ve daha nicelerini görmezden gelip, sadece eleştirenlere… Algı yanıltması yapıp, memleketimizde gözü olanlara ve içimizdeki uzantılarına, bin bir kılıkla bizden görünüp yanı başımızda olanlara… Teröristler ile aynı söylemde buluşup enkaz edebiyatı yapanlara, dünyadaki pandemi dönemini göz ardı edip ‘açım’ diyerek aklı sıra biriyle muhatap olma onurunun kendisinde olduğunu zannedenlere, kendi gibi düşünmeyenlere, tepeden bakanlara, ‘bittik yandık battık’ felâket ve enkaz tellallığı yapanlara… Karanlığa kurşun sıkanlara… Devlet ve Millete kurşun sıkanlara gözlerini kapatıp çanak tutanlara… Asalakların insanlarda en sevdiği zâfiyet, bilimsel ve dinsel yobazlık; en sevmediği özellik ise, sormak ve sorgulamak

               Asalaklara hayat hakkı tanımak akıl kârı değil… Bunun vebâli sessiz kalmayı tercih edenlerin omuzlarında… Mesele, ‘ya hayır söylemek ya da susmak’ olarak geçiştirilemez… Mesele, haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytan olmakla eş değer durum olduğudur… Asalaklık böyle bir şey… Asalaklık illetinin ilacı; alın terine, el emeğine, göz nuruna konuşlandırılan fikir, zikir ve şükür… Öncelik bir damla fikir… Elbette, bir damla fikir olmadan, ne zikir ne şükür ne hareket ne bereket ne huzur olur… Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *