ŞAİRLERİN DİL DÜZELLİĞİ RUHA ZEVK VERİR

424

Y.K: Uzun zamandır sosyal medyadan şiirlerinizi ve özlü sözlerini okuyoruz bu yolculuk ne zaman başladı

A.G :Yusuf Bey, sosyal medyada şiir, özlü söz, deneme, kısa öykü, gözlem ve değerlendirme yazılarımı takip ettiğinizi ifade ediyorsunuz. Sağ olun. Teşekkür ederim. Takdir edersiniz ki; sosyal medya çeyrek asırlık bir olay. Yazı yolculuğum ise öğrencilik yıllarında başlar. İlk okulda her konunun özetini çıkarırdık. O, yazma konusunda bir antrenmanmış sonraları anlıyorum. İlk okuduğum kitap ilk okul ikinci sınıfta ” Mutluluk” la ilgili bir kitaptı. Öğretmenimiz verdi. Okuduk ve iade ettik. İlkokul üçüncü sınıf 23 Nisan bayramında ” Küçük” adlı bir monologu, – tek kişilik piyes- oynamıştım. Hikayesi uzun. Yakın köylere turnuvalara bile çıkmıştık. Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiirini de yine ilkokul üçüncü sınıfta ezberlemiş, okumuştum. Öğrenciliğimizde mektup yazmaları da bizi yazı yazmaya hazırlıyordu. Hiç unutmam orta ikinci sınıfta bir hikâye yazdım. Defterimden hikâyeyi bir arkadaşım okuduğunda ” bunu sen mi yazdın? Diye sormuş. “”Ben yazdım dediğimde ” hayır sen yazmış olamazsın” demişti. Benim yazdığıma inandıramamıştım. Ama ben gizli gizli bir şeyler yazar saklardım. Kompozisyon dersimizde yazdığımız kompozisyonlarımın örnek olarak sınıfta okuduğu zamanlarda olmuştur.

Orta okul ikinci sınıfta abone olduğum” Pınar” isimli dergi bana hem şiiri hem hikâyeyi hem de deneme türü yazıları hem sevdirmiş, hem de yazmaya özendirmişti.

 İmam Hatip Lisesini bitirmiş Kütahya’da görev yapıyorum. O zamanlar Tercüman Gazetesi meşhur. Küçük br de şiir köşesi görmüştüm. Oraya bir şiir gönderdim. Heves ve merak bu ya. Sanki hemen yayımlayıverecekmiş gibi. Vefa mahallesinden, eski otobüs garajına, on beş yirmi gün her sabah aksatmadan gazete almaya gidişimi gıptayla anarım şimdi. Bizim Üniversite yıllarımız olan 70’li yıllar öğrenci hareketlerinin boykotlu ve olaylı yıllardı. Ancak; o zamanların tabiriyle sol da sağda en çok okunan ve yazılan dönemlerdi. Hem edebi hem de fikri dergilerin haftalık gazetelerin çıktığı yıllar. Sezai Karakoç’un diriliş dergisi, Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisiyle, Erdem Bayazıt, Akif İnan ve Cahit Zarifoğlu’nun çıkardıkları Mavera ve okul arkadaşım rahmetli Yaşar Kaplanın Aylık Dergiyi yakınan takip ettiklerim arasındaydı. Rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun defaatle  yazı gönder isteğine kayıtsız kalmam da pişmanlıklarımın arasındadır. Gazeteleri takibim abone yoluyla olmuştur genellikle. Yedi güzel adamın riyasetinde çıkan Yeni Devir adeta bir okuldu. Hala özlerim. Ciltlettirip sakladığım bir gazetedir Yeni Devir gazetesi. Onun yerinin henüz doldurulamadığı kanaatimi de yeri geldikçe izhar ederim.

 Anlatmak istediğim; sosyal medyadan çok önceleri edebi türlerle bir dostluğumuz vardı. Sosyal medya hem yazı hem yayın işinde bir pratiklik arz ettiği de bir gerçek. Bu platform keşke sorgulanması ve basit şeylerle değil de; kalıcılığı olan ciddi ürünlerle bezdirilse.

  Y.K: Sizce şiir nedir? Her şiir yazan şair midir?

A.G: Şiir gönüldür. Şiir şuurdur. Şiir hayata dair uzun uzun söyleyip anlatmak istediklerimizin kelime ve kavramlara yüklenmiş özetidir. Şiir keyfiyettir. Edebi türlerin içinde altındır. Hani madenlerin içinde şimdilik altının diğer madenlere değer üstünlüğü gibi. Şiir söz sanatı. Sözün sanatı. Hani “önce söz vardı” derler ya…Önce var olan sözün sanatı şiir. Sanat nedir? Fethi Gemuhluoğlu üstadın ifadesiyle ” Yiğit düştüğü yerden kalkar. Bizde yabancılaşma sanatla başlamış sanatla kovulacaktır.” Başka söze hacet yok sanırım. İnsanın kendine yabancılaşması neyle başlamışsa onunla aslına döndürülecektir. Sözü unutmayalım. Ben öğrencilerime fırsat buldukça derslerimde şiir okur ve şöyle derdim. ” Bir otobüse binsem. Şiirden söz açılsa. Koltuk arkadaşım ” ben şiir sevmem” dese; ” ben o otobüsten inerim” derdim. Hiç unutmam dersim hadisti. Genel teftişteydi okulumuz. Müfettiş dersimi dinlemeye geleceğini söyledi ve geldi. Ben derse, konu ile ilgili M. Akif’in Safahatından bir şiir okuyarak başlamıştım. Hoşuna gitmiş. Tebrik etmişti. Hadis dersinde şiirin ne işi var diyemeyiz. Hadis ilk başta Peygamber Efendimizin sözleri. Onlar da kısa, öz ve muhteşem söz sanatıdır.

 Her şiir yazan şair midir? Bence her insan şairdir. Yazsın yazmasın. Her insan sevinir. Üzülür. Aşık olur. Kızar. Küser. Sitem eder. Kaygılanır. Özler. Özlenir. Hasret çeker… Daha neler neler.. Ne duygular. Bu duyguların tümü söze yazıya dökülmemiş gönül şiirleridir. Kahramanlar bunları cesaretle önce söze; sonra yazıya dökerler. Adları da” şaire” çıkar. Şiir yazmak kahramanlıktır. Şiir yazmak cesaret işidir. Şiir başlı başına bir İŞÇİLİKTİR. Şairler bir kelimeyi bulup yerine koymak için doğum sancısı çekerler. Kıvranır dururlar. Bazen şair aradığı kelimeyi çocuğuna seslenirken ,çocuğun ismi sanki; O aradığı kelimeymiş gibi o kelimeyi seslenir. Çünkü şair işçidir, şiir işçiliktir. Her şiir yazan kendi çapında şairdir. Meşhur olmak ayrı şey. İşçilikte öne çıkaran usta olur. Şiirde öne çıkan ŞAİR olur. ( Hüküm cümlelerim beni bağlar. Tartışmaya her zaman açıktır.)

 Y.K: İlk Şiirinizi hatırlıyor musunuz?

A.G: İlk şiirimi hatırlıyorum. Ancak 1970 depreminde, ben lise son sınıfta iken depremzede olan birçok şiirimle ” kayıp şiirlerim” arasında yerini alıp gitti. Ben onlara ” şehit şiirler” diyorum. Şairlerin hepsini severim. En sevdiğimden öte sevdiğim enleri söyleyelim: Fuzuli, Baki, Nabi, Mehmet Akif Ersoy, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Arif Nahit Asya, Mustafa Özçelik, Mehmet Akif İnan ve Mehmet Ragıp Karcı. İlla en derseniz: Sezai Karakoç derim. Onunla ilgili TBMM’de gündem dışı bir konuşmamda kayıtlardadır.

 Yazdığınız Şiirlerinizi topluyor musunuz?

 Şiirler benim evlatlarım. Bir mısrada olsa atmaya kıyamam. Elbette saklıyorum. Topluyorum. Hele bu akıllı telefonlar çıkalı daha kolay saklamak da. Toplamak ta.. Akıllı telefonlar yokken daktiloya çekilmiş şiirlerim var. Yayınlanmış olanlar da var dergi ve gazetelerde yayınlananlar da.

Y.K: İleride şiir kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?

A.G: Her şiir yazanın kafasının bir köşesinde ilk fırsatta kitap olarak yayınlamak vardır. İnşallah nasip olur bana da… Hele birde eşden dosttan kitap ne zaman diye sorular olunca zorunluluk bile doğuyor. Günlük, şiir, hikâye, özlü sözler, deneme ve makale olarak yayınlanabilecek elimizde epey doküman var. Onları kitaplaştırmak ve okuyucu dünyasıyla paylaşmak nasip olur inşallah. Dua beklerim.

Y. K: Bir eğitimci ve şair olarak gençlere ne tavsiye edersiniz.

A.G: Yusuf Bey, gençlik en dinamik gücümüz. Onlardan inadına ümitliyim. İnadına onlara güveniyorum. Gençlerle karşılaştığım zaman hep heyecanlanıyorum. Onların kitaba kaleme ulaşma imkanları o kadar çok ki.. Kabul edelim hızlı gelişen dünyada onların ayak bağları da çok. Gençlerimizin tüm engelleri aşıp mutlaka kitapla buluşmaları ve özenle altını çizerek okumaları gerektiğini hep düşünürüm. Mesela; öğrencilerime hep söylediğim şuydu. Her şeyi okuyun. Birde baş ucu kitaplarınız olsun derdim. Ve kendi baş ucu kitaplarımı sıralardım. 1. Mealli bir Kur’an’ı Kerim.  2. Bir siyer kitabı. M, Asım Köksal’ın İslam Tarihi olabilir. 3. M. Akif Ersoy’un Safahatı. 4. Ali Fuat Başgil’in Gençlerle baş başa kitabı. 5.Aylık bir dergi beğenin ve abone olun. Bunlara ilavelerle ve ilgi alanınıza giren tür ve kitaplar okuyan.

 En kötü tasarrufun en israftan da üstün olduğu bilmelerini arzularım. Herkes yaptığı işin en iyisini yapma gayretinde olmalı. Arkadaşlarınız aklını kullanan, çalışkan, işine odaklı kişiler olsun. Dünyadan nasibinizi unutmadan, hep öteleri gözleyin diyerek gençlerimizin gözlerinden öperim.

 Yusuf bey kardeşim bu söyleşimizin hayırlara vesile olmasını diler sizlere, GAZETE KIRKÜÇ ailesine teşekkürlerimle başarılar dilerim. Vesileyle sizlere ve Kütahyalı hemşerilerime saygılar sunarım. Alaettin Güven 22. Dönem Kütahya Milletvekili.”

  Üç gün süren yazının sonuna geldik. Eğer bir sürçü lisan ettiysek af ola değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *