BÜYÜK MARMARA DEPREMİNİN 25. YILINDA İMO KÜTAHYA UYARDI; ALINMAYAN TEDBİR FELAKETİN HABERCİSİ

136

İMO Kütahya’nın Marmara Depreminin 25’inci yılında yaptığı açıklamada meydana gelen depremlerde alınmayan her tedbirin yeni bir felaketin habercisi olduğu önlem almak için kaybedilecek tek bir gün bile olmadığı vurgulandı.

Tarihimizin en büyük afetlerinden biri olan 7,4 büyüklüğündeki Büyük Marmara Depreminin üzerinden geçen çeyrek asrın ardından İnşaat Mühendisleri Odası Kütahya İl Temsilciliği basın açıklamasında bulundu. Bu afetin ardından depremlere hazırlık çalışmalarının enine boyuna değerlendirilerek kalıcı çözümler üretilmesi gerektiği konusunda bir konsensus oluştuğu hatırlatıldı. Devam eden süreçte birçok kamu kurum ve kuruluşun depreme yönelik hazırlık, güvenli ve sağlıklı kentleşme konularında bilimsel-teknik çalışmalar yaptığı belirtilirken afete hazırlık konusunda yürütülen tartışmaların zamanla gündemden çıktığı, yapılan onca bilimsel-teknik çalışmanın kurumların tozlu raflarında unutulmaya terk edildiği ifade edildi.

İMO’nun deprem gerçeğinin unutulmaması, gerekli tedbirlerin alınması için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ısrarla hatırlatmaya çalıştığının belirtildiği açıklamada; “Büyük Marmara Depreminin 25. yılında her yıl olduğu gibi bir kez daha uyarmaya devam ediyoruz. Peki bizler, 17 Ağustos 1999’dan bu yana yapılması gerekenleri defalarca seslendirirken, yetkili makamlarda bulunanlar, yerel ve merkezi yöneticiler ne yaptı? Bu sorunun cevabını görmek için bu 25 yılda yaşanan diğer depremlerin yıkıcı sonuçlarına bakmak yeterli olacaktır. 1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi, 23 Ekim-9 Kasım 2011 Van Depremleri, 24 Ocak 2020 Elazığ Sivrice Depremi, 30 Ekim 2020 İzmir Depreminde binlerce kişi hayatını kaybetti, binlerce yapı yerle bir olurken kentlerin altyapıları çöktü, haftalar, hatta aylarca deprem bölgelerinde yaşam normale dönemedi. Orta ölçekli sayılabilecek depremlerde bile can kayıplarının ve bina hasarlarının bu kadar büyük olması adeta 6 Şubat Depremleri öncesi bir uyarı niteliği taşımıştır. Ancak ne yazık ki bu uyarıların da dikkate alınmaması, afet yönetiminin siyasi şova dönüştürülmesi, deprem gerçeği bahane edilerek kentsel dönüşüm uygulamalarının kentlerin değerli arsalarında rantsal dönüşüme alet edilmesinin en acı sonucu 6 Şubat 2023 Depremlerinde görülmüştür.” İfadelerine yer verildi.

YAPI STOKUMUZ ALARM VERİYOR

Türkiye’de yapı stokunun sayısı, bunların ne kadarının riskli olduğunun tam anlamıyla bilinmediğine dikkat çekilen açıklamada; “TBMM`nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye`de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Yine TBMM’nin Kahramanmaraş Depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun 6 Şubat Depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının “Kentsel Dönüşüm” uygulanarak yenilenmesi sağlanmıştır. Telaffuz edilen riskli yapı tahminlerinin yanında, 238 bin oldukça yetersiz kalmıştır.” Denildi. Meclis Raporunda ifade edildiği üzere ülke genelinde 6-7 milyon riskli yapının dönüştürülmesi gerektiğine dikkat çekilirken; “Mevcut yapı stokunun durumunun iyileştirilmesi için Büyük Marmara Depreminden bu yana geçen 25 yıl adeta boşuna harcanmıştır. Yapılarımızın büyük çoğunluğu olası bir büyük depremde yıkılmayı beklemektedir.” İfadelerine yer verildi.

YAPI ÜRETİM SÜRECİ DÜZENLENMELİ

Afetlerde oluşan yapı hasarlarının önemli bir kısmının yapı üretim sürecindeki hatalardan kaynaklandığını bu yüzden güvenli yapı üretim sürecinin olmazsa olmazı şantiye şefliği görevinin eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği vurgulandı. Şantiye şefinin, şantiyeden hiç ayrılmaması gerekirken, mevzuatın izin verdiği haliyle 4 ayrı işin şantiye şefliğini yapma şansı olmadığı vurgulanan açıklamada, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı güvenli yapılaşma ve halk sağlığının korunması amacıyla değil, daha fazla rant ve kâr elde etmek isteyen müteahhit şirketlerinin arzularına göre hareket etmiş, mühendislik hizmetlerini yasal prosedürü tamamlamak amacıyla yalnızca bir imzaya indirgemiştir.” Denildi.

YAPI DENETİMİ SİSTEMİ DEĞİŞMELİ

2001 yılında çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunla denetim hizmetinin kamusal niteliği yok sayılarak denetim hizmetinin ticarileştirildiği belirtilirken açıklama şöyle devam etti: “1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yapı denetiminde “e-dağıtım” sistemine geçilerek, hangi yapıda, hangi yapı denetim kuruluşunun görev alacağının elektronik ortamda bakanlık tarafından belirleneceği bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, yapı denetim kuruluşunun müteahhit ile olan ilişkisinin kesilmesi doğrultusunda kısmen olumlu bir gelişme sağlamıştır. Ne var ki düzenleme yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Şantiye sahalarında yapı denetimi görevini icra eden mühendislere yönelik şiddet olayları artmıştır. Şantiyelerde denetim ve yönetim görevini yürüten meslektaşlarımızın can güvenliklerinin sağlanması da bizzat kamu gücünün sorumluluğunda olmalıdır.” 4 yıllık mühendislik lisans programını tamamlayan bir mühendisin neredeyse sınırsız imza yetkisiyle sektörde faaliyet yürütebildiğine değinilirken  “Yetkin Mühendislik” sisteminin hayata geçirilmesi gerektiği, bunun uygulanmasını sağlayabilecek kurumun ise İnşaat Mühendisleri Odası olduğu belirtildi.  

‘KAYBEDİLECEK TEK BİR GÜNÜMÜZ BİLE YOK’

6 Şubattaki son felaketin şimdiden gündemden çıktığına değinilen açıklamada, “Oysa önlem almak için kaybedilecek tek bir günümüz bile yoktur. Depremin 25. yılında hayatını kaybeden yurttaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, Odamızın yapı stokunun tespiti, yapı üretimi, denetimi, kentsel dönüşüm ve mühendislik hizmetlerinin belgelendirilmesi konuları başta olmak üzere bugüne kadar yaptığı açıklamalarda, kurumlara ilettiği raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz.” Denildi.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *