Türkü zenginliğine sahip olan Türkiye’de her kişinin kendine özgü bir müzik anlayışı vardır. Bu bireyin yaşına ve sosyal durumuna göre değişir. Mesela ben içinde insana dair hikayeler bulunan türküleri severim. Doğduğum şehir Elazığ, doyduğun şehir Kütahya türküleri favorilerim arasındadır. Çünkü onlar benim duygularım ve anılarımdır. ürkülerde ben kendimi bulurum. Bazı gurbet türkülerini dinleyince duygulanır bu beni anlatıyor derim.Türküleri ustasından dinlemek ayrı bir tat veriyor insana. Çünkü onlar eğip bükmeden kendi yorumunu katmadan aslına uygun olarak söyler. Buda dinleyeni hem ruhen rahatlatıyor hemde duygularına tercüman oluyor. Bence sanatçı öyle olmalı. Çünkü sanatçı kendi insanına, onun gönül dünyasına dokunabilen insandır.
Onlardan biride Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı, derlemeci, yazar, sazıyla sözüyle mahalli sanatçı Mustafa Salün. Ara ara Kütahya türkülerini dinlemek, hasbihal etmek için türkülerin efendisi dediğim bu sanatçımıza uğrarım. Zira onun bu kadim şehre ait türkü repertuarı oldukça geniş. Bugüne kadar duymadığım dinlemediğim Kütahya türkülerini ondan dinledim. Her ziyaretimde onu ya bağlama çalarken yada bir şeyler yazıp çizerken görüyorum. Bir sanatçı duyarlılığıyla araştıran-soruşturan unutulmuş türkülerimizi gün yüzüne çıkaran biri. “Bilginin paylaşımında cimrilik olmaz” diyerek bildiğini sır etmeyip meraklılarıyla paylaşıyor Kütahya’nın türkü zenginliğini ortaya koyuyor. Emek verdiği, öyküsünü bildiği türküleri daha bir içten okuyor. Bu çalışmasının ürünü olarak sazıyla- sözüyle ve tabi kitaplarıyla Kütahya’ya önemli eserler kazandırdı kazandırmaya da devam ediyor. Türkülerimiz tükenmesin, hafızalarda kalsın, zayi olmasın, hep söylensin diye maddi ve manevi fedakarlık göstererek gayret eden böyle duyarlı üretken ustalara köstek değil destek olunması Kütahyaya folklorik ve kültürel anlamda fayda sağlayacaktır. Bunuda yerel yönetimler ile ilgili kurumlar vermelidir.
Bir önceki cumartesi günü ziyaret ettiğimde emekli bürokratlardan Metin Türktüzün, radyo ve TV program yapımcısı Kütahya şivesinin son temsilcisi namı diğer bakkal Ahmet ve sanat sevenlerden Kadir Yılmaz beylerle yine Kütahya müziği üzerine sohbet ederlerken buldum. Yadırgamıyorum çünkü onun hamuru türkülerle yoğrulmuş.
Türkü deyip geçmemek lazım. Zira türküler bizim kadim kültürümüzü yansıtan bir müzik türüdür. Türküler bizim yaşam biçimimizdir. Yüreğe dokunan, gönül tellerini titreten türkülerimiz olduğu gibi güldüren, eğlendiren, oynatan türkülerimizde var. Bizim kültürümüzde türkü geleneği hep vardır. Bu gelenek asırlardan beri nesilden nesile, dilden dile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Köylü’de, Kentli de türkülerde kendini bulur. Bu milletin kültürel değerlerine sahip olan sanatçılarımız var oldukça türkülerimizde olacaktır. Popüler kültürün etkisinde kalan, kendi kültürünü hakir gören bazı enteller pek haz etmese de halkın özü ve sözü olan türküler yakılmaya ( söylenmeye) devam edecektir. Halkın duygularını en veciz ve en etkili biçimde dile getiren türkülerin konularına baktığımızda hemen her mevzuda türkü söylendiğini görmekteyiz. Bir insanın yaşamında ne varsa türkülerde de o var. Ayrıca her türkünün bir de öyküsü vardır. Bu konuda kitap yazmış olan Salün, türkülerini söylerken duygu yoğunluğu yaşıyor ve yaşatılıyor. Bu kadar sözden sonra, ” yahu bu adamın hiç mi menfi bir yanı yok” diye soranlar olacaktır. Bana göre biraz fazla konuşması. Ee ne yapalım dert söyletir deyip anlayışla karşılıyorum.
Doğallığıyla duygularımıza hitap eden köy türkülerinin önemini en güzel şekilde anlatan Şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu, ” Köy türküleri” şiirinde şöyle dile getiriyor: Şairim, zifiri karanlıkta gelse şiirin hası ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam Şairliğimden utanırım. Şairim, şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum. Türkülerle yunmuş, yıkanmış dilim. Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm”. Rabbim yüzünüzü hep güldürmesi dileğiyle sağlıcakla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları