İÇİMİZDEKİ BERLİN DUVARI… 

1124

İletişimi sıfırlayan, insanları birbirinden koparan, özgürlükleri sınırlayan iki duvar… Dışımızdaki ve içimizdeki Berlin duvarı… Dışımızdaki Berlin duvarı, dünyanın her bir yerinde var… Meselâ, dışımızdaki Berlin duvarı, Çin Seddi, bilindik duvar… Adı, hapishane duvarı, ülkeleri birbirinden ayıran hudut (sınır), tel örgü, mayın tarlası vb. yapı ve duvar… Görmeyi, hissetmeyi, işitmeyi, hayatın tadını çıkarmayı engelleyen duvar… Dış dünyadan bizi daha sınırlı alana hapseden duvar… İç dünyalarımızı karartan içimizdeki duvar… Uzayda durmadan, geçtiği bir yerden bir daha hiç geçmeyen, içinde yaşadığımız gezegen dünyamız da aslında, bizi bir yerde sınırlayan duvar… Âlemlerin iç içe dürüldüğü kendi iç dünyamız da, böyle ya da şöyle bir şekilde duvar içinde duvar… Bu mânâda, sınırların yok olduğu hangi kapsama alanında, gerçekten hür olabiliriz ki… Doğduğumuz noktadan bihaber yaşarken, ölüm noktasında kafamız ve yüreğimiz duvara toslayınca mı? Beyin yakan soruları yan yana dizsek, sorulardan duvar yapsak da nâfile… ‘Duvar’ sözcüğünün ikinci hecesinde var olan ‘var’ı kim yok sayabilir?

Duvar’ kelimesi, hem gerçek anlamıyla hem de sembolik olarak birçok eserde kullanılmış… Meselâ, ‘Gençlik Duvarları Yıkıyor’ (Erdal Atabek)… ‘Biz Duvar Yazısıyız’ (Gülay Kutal)… ‘Duvardaki Kan’ (Mim Kemal Öke)… ‘Rüya Duvarları’ (Umay Umay)… ‘Duvardaki Mavi Kuş’ (Özdemir Nutku)… ‘Duvar’ (Atilla İlhan)… İntak ve teşhis sanatlarıyla yazılmış olan şiirde, savaşın yıkıcı etkilerini ve insanların evlerini terk etmek zorunda kaldığı acılar, yalnızlık, ölüm korkusu vb. temalar dillendirilmişBurhan Doğançay tarafından çizilen,fiziksel yapıların, duygusal ifadeler ve toplumsal mesajlar olarak yansıtıldığı, uzun yıllar şehir şehir gezerek fotoğrafladığı duvar resimleriyle oluşturduğu ve 114 ülkeyi kapsayan ‘Dünya Duvarları’ çalışması, ‘General Urban Walls’ (Kent Duvarları),  ‘Grego’nun Duvarları’, ‘Duvarlar V’, ‘Alexander’ın Duvarları’ vb. çalışmalar… Duvar, bir ağlama duvarı (Beit ha-Mikdaş -Beytülmakdis) hâline gelince (herkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelince), anlamlı… Gerçi, alkol duvarını aşan birinin (çok sarhoş olanın), dört duvar arasında kalanın (evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olanın), halet-i ruhiyesi mahkeme duvarı (yargılanan) gibi olanın, kendini başkalarından soyutlayıp yüzünü duvara yapıştıranın (utanç, korku veya hayal kırıklığı nedeniyle yüzünü başka yöne çevirenin) ve kendini sürekli koruma içgüdüsüyle başkalarıyla arasına etten duvar örenin (duygusal olarak kendini izole edenin); duvara takılı kalması, normal… Normal olmayan, bir bireyin, dışına ve içine dışarıdan görülen ve hissedilen, başkalarıyla arasına saydam duvar örmesi, başkalarıyla arasındaki ilişkiye son vermesi, görüşmemesi…

Dışımızdaki duvar, zamanı geldiğinde yıkılmaya mahkûm duvar… Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki katı sınır, 2. Dünya savaşının akabinde, 1952’de çizilmiş… 1955 yılına kadar, Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya 270 bin insan kaçmış… Berlin Duvarı (Almanca, Berliner Mauer), Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman Meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin’de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar… Önceleri duvar, bir gecede yapılan tel örgü den ibaretmiş… Sonrasında, duvar inşa edilmiş ve duvarın üstüne tel örgü yeniden çekilmiş… Doğu ve Batı Berlin’in arasındaki duvar, biri 3,5 diğeri 4,5 metrelik iki çelik parçadan yapılmış… Doğu tarafına bakan duvar, kaçmaya yeltenecek insanların kolay görünmesi için beyaza, Batı Almanya’ya bakan kısmı ise grafiti ve çizimlerle doldurulmuş… Doğu kısmında yere çelik kapanlar kurulmuş ve mayınlar döşenmiş… Duvar boyunca, 186 yüksek gözetleme kulesi yapılmış ve yüzlerce lamba konulmuş… Doğu tarafında motosikletli ve yaya polisler ve köpekler bulunmaktaymış… Duvar boyunca 25 adet karayolu, demiryolu, suyolu ve sınır kapıları sınır varmış… Doğudan Batıya kaçmaya teşebbüs edenler, kapanlara yakalanıp ağır derecede yaralanmışlar ve mayına basanlar anında ölmüşler… Bütün önlemlere rağmen, 5 bin kadar kişi, tüneller, evde yapılan balonlar vb. yöntemlerle Doğu’dan Batı’ya kaçabilmişler… Batı’da yıllarca “Utanç duvarı” (Bernauer StraßeSchandmauer) olarak anılan ve Batı Berlin’i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989’da Doğu Almanya’nın, isteyen vatandaşların Batı’ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkılmış… Yıkılmayan, içimizdeki Berlin duvarı… Zihinlere ve gönüllere koyulan engellerin, her biri içimizdeki Berlin duvarı…

                Doğu’dan Batı’ya kaçışlarda en büyük dram, Bernauer Strasse (Bernauer Caddesi)‘de yaşanmış… Caddedeki evler Doğu’da olmasına karşın, evlerin ön cepheleri Batı’da imiş… Bu yüzden, pencerelerden atlayarak kaçışlar olmuş… Daha sonraları, önce evlerin pencereleri tuğla ile örülmüş, sonra da evler yıkılarak yerlerine duvar yapılmış… Doğu’dan Batı’ya kaçmak isterken yaşamını yitiren ilk kişi, Ida Siekmann, 22 Ağustos 1961’de Bernauer Strasse’de can vermiş… 24 Ağustos 1961’de, 24 yaşındaki Günter Litfin, Spree nehri üzerinden kaçarken, nöbetçi askerler tarafından silah ile öldürülmüş… Sınır nöbetçilerin mermileriyle yaşamını yitiren son kişi, 6 Şubat 1989’te kaçmaya çalışan Chris Gueffroy olmuş… Berlin duvarını aşmak isterken can verenlerin sayısının,  86 – 238 arasında olduğu tahmin edilmekte… Berlin Duvarını aşmak isterken hayatını kaybedenlerin anısına, duvar civarında pek çok küçük anıt yapılmış… Doğu Alman Demokratik Cumhuriyeti, duvarın yıkımından sonra, 13 Ekim 1990´da resmen sona ermiş… Berlin Duvarı, birçok filme konu olmuş‘Der Himmel Über Berlin’ (Berlin Üzerinde Gökyüzü, 1987)… ‘Der Tunnel’ (Tünel, 2001)… ‘Good Bye Lenin!’ (Hoşçakal Lenin, 2003)… ‘Das Leben der Anderen’ (Ötekilerin Yaşamı, 2006)… ‘Die Frau vom Checkpoint Charlie’ (Checkpoint Charlie’deki Kadın, 2007)… ‘Das Wunder von’ (Berlin Mucizesi, 2008)… ‘Bridge of Spies’ (Casuslar Köprüsü, 2015)… Gotcha! (ABD, 1985)…  Polizei (Türkiye/Batı Almanya, 1988)… Hilde (Almanya, 2009)…  

İçimizdeki Berlin duvarını, Çin seddini, hapishane duvarını, adı konmamış her ne ise, her bir engeli yıkabilmek; en önemli olanı… Var olanı yok sayarak, hangi illetten kim kurtulabilmiş ki?  Var ya da yok… Yok ya da var… Bu sarmalı aşan beri gelsin… Bizzat özümüz var oldukça, özümüz köz hâline gelmedikçe; malzemesi sözlerden ördüğümüz duvarları aşabilmek için, tek bir şey yeter aslında… Aslımız, özüme rücu etmek (kendimize dönmek)… Bu; kendimize egemen olmak, aklımızı kullanmak, düşünme zahmetine katlanmak, aklımızı kiraya vermemek demek… Bu olmadıkça, adı ‘psikolojik-sosyal-ekonomik vb. maraz’ diye geçiştirilen duvar, hep var olacak… Bu, içimizdeki Berlin duvarı… Barınmak, korunmak ve yaşamak için gerekli olan duvar; dışımızda ya da içimizde engel olarak inşa edildiğinde, pencerelere bacalara kapılara zincir vurulduğunda, en büyük zulüm… Doğadan koparılıp kafese tıkılan kuş, aslan, insan vb. her bir canlı için özgürlüğü kısıtlayan her şey duvar… Eşyayı, dört / altı  (bir yapının altı/tabanı ve üstü/tavanı düşünülerek, kanımca altı denmeli) duvar arasında hapsetmek bile ne kadar doğru? Estetiğin, zarafetin katledildiği bir hengâmedir bu…

Görünen bilindik dışımızdaki duvarın yıkılması, zaman içinde zamanla mümkün… Mühim olan, görünmeyen içimizdeki doğru ve etkin iletişimi engelleyen duvarın yıkılması… Selam, sevgi ve saygılarımla.

https://bit.ly/muzafferceven Kanalımı takip etmeniz dileğiyle…




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *