‘POPÜLİST SÖYLEMLERLE AYAĞA KALKIYOR HİÇBİR ŞEY YAPMADAN GERİ OTURUYORUZ’ KÖKDEKİ SORUNLA MÜCADELE ŞART

105

8 yaşındaki Narin Güran’ın hayatına sebep olan şiddetin kökeninde yatan sorunlarla topyekûn mücadele etmek gerektiğine dikkat çeken Kütahya Barosu Başkan Yardımcısı Av. Eda Eğmir Yüceer, ülkede yaşanan benzer olayda hep aynı cümlelerin kurulduğunu ancak kadınların, çocukların ölümünü engelleyecek yapıcı bir politika geliştirilemediğini vurguladı.

Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın ölümü tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Kütahya Barosu Başkan Yardımcısı Av. Eda Eğmir Yüceer, başka acıların yaşanmaması için şiddetin kökenindeki sebepleri gerçekçi biçimde tespit etmenin, bu sebeplerle doğru politikalarla mücadele etmenin ve caydırıcı cezaların şart olduğunu vurguladı.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolduktan 19 gün sonra derede cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın ölümü tüm Türkiye’de büyük üzüntüye sebep oldu. Narin’in kayboluşunun ardından medyanın ve kamuoyunun yadsınamaz bir gücü ve baskısı olduğuna dikkat çeken Kütahya Barosu Başkan Yardımcısı Av. Eda Eğmir Yüceer, “Biz her vakada Narin’deki gibi ses çıkarabilmeliydik.” dedi. Narin yaşadıklarının literatürü bozduğunu ifade eden Eğmir Yüceer, “Bu defa bambaşka bir şey oldu. O kadar berbat bir durum ki Narin’in cenazesinin teslim edilebileceği, gözaltında olmayan bir aile üyesini bulmakta dahi zorlanıldığına şahit olduk” dedi. Ailede kız kardeşin ölümü, kuzenlerin intihara teşebbüsü gibi başka şüpheli durumlar da bulunduğuna değinen Eğmir Yüceer, sağlıklı bir soruşturma yürütülmesini, tüm ayrıntıların hassasiyetle takip edilmesini ve Narin’in yaşadıklarının Türkiye için bir devrim olmasını diledi.

‘ŞİDDETİ YARATAN SORUNLAR ÇOK DERİNDE’

Şiddeti yaratan sorunların çok derinde, kökte yer tuttuğunu belirten Eğmir Yüceer, “Bu bir anlık bir günlük bir mesele değil. Yanlış politikaların sonucu. Ülkemizde evvelce de çocuk haklarını derinden yaralayan çok sayıda vahim olaylar yaşandı maalesef yine hepimizin bildiği gibi olayların su yüzüne çıkmasının ardından “Bir kereden bir şey olmaz”, “Münferit bir olaydır” denilerek olayların vehametinin üstü kapatılmaya da çalışıldı. Siyasilerin genel söylemi de  “Davanın sonuna kadar takipçisi olacağız. Faillerin almaları gereken en ağır cezaları almaları için uğraşacağız.” Görüş fark etmeden tüm siyasiler bunu söylüyor. Politika sadece beylik laflar etmek mi? Politikacılar, sorunları gerçekçi biçimde tespit edip gerçekçi, somut politikalar üretmeli. Kimse de çıkıp ne yaptık da beceremedik. “Bizim hatamız nerede?” diye sormuyor. Bundan sonrası yargının görevi artık onlar görevini yapar diye bakıyorlar. Peki, bundan öncesi kimin göreviydi? Bu çocuk küçücük bir köyde nasıl bu kadar rahat öldürüldü, saklandı? Bu kadın cinayetleri nasıl bu kadar kolay işleniyor? Olaylar adli vaka haline geldikten sonra herkes konuşuyor fakat bu şiddetin kökenleri üzerinde hiç kimse durmuyor. Bizlerin, bu ülkede yaşayan her bir ferdin ve özellikle de politikacıların artık nerede yanlış yaptığımıza dair yeni bir şeyler konuşmamız lazım” İfadelerini kullandı.

‘GERÇEKTEN CAYDIRICI CEZALAR OLMALI’

Bugün müebbet hapis cezası alan birinin 14 yıl hapis yattığına dikkat çeken Eğmir Yüceer, “İnsanların ben bu suçu işlemeyeyim ben bunu yaparsam 50 yıl içerde yatarım gibi bir korkusu yok. Suça meyilli olan da “karımı öldürsem yatar çıkarım, dövsem yatmam bile” diye düşünüyor. Sen insanlara bu rahatlığı verirsen suç işlemek de çok kolay olur” şeklinde konuştu.

‘İNSANLAR ADALETE GÜVENMİYOR’

Narin’in bir kadın akrabası tarafından kalabalığa karşı söylenen “gidin yalan konuşmaya devam edin” sözlerine dikkat çeken Eğmir Yüceer, “Önce yanındaki kadın onu susturmaya çalışıyor sonra yanındaki adam başına yumruk atıyor. Bu bizim fotoğrafımız. O kadın buna rağmen konuşabiliyorsa muhakkak dinlenmeli. Orada bir sürü insan birçok şey biliyor ama konuşmuyor. Şüphelilerden biri köyde derebeylik gibi bir tahakküm kurmuş herkes ondan korkuyor. İnsanlar adalete güvenmiyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin çekildiği İstanbul Sözleşmesinin sadece kadınları değil kız çocuklarını da koruyan bir insan hakları sözleşmesi olduğunu hatırlatan Eğmir Yüceer, “Sözleşmenin 4’lü bir dinamiği var. Diyor ki önle, koru, doğru yargıla, doğru politikalar üret. Mağdur olabilecek kim varsa koru, suçu önle, iyi bir soruşturma iyi bir kovuşturma yap ki mahkemelerden doğru hükümler çıksın ve en sonunda da doğru politikalar üret ki yanlışlar tekrarlanmasın, gelecek yıllarda aynılarını yaşama”şeklinde konuştu. Sözleşmeye imza koymanın sadece “Ben bunları yerine getirmeye çalışacağım” demek anlamına gelmediğini ifade eden Eğmir Yüceer, “Grevio isimli üst kurul ülkeleri raporluyor. 2016 sonrası TÜİK çocuk istismarına dair verileri paylaşmıyor deniyor. Ama vakalara dair farklı paylaşım sitelerinde istatistikler de dolaşıyor. Biz bu veriler temiz bir şekilde tutuldu mu bilmiyoruz. Biz burada dahi şeffaflık sağlayamıyoruz” ifadelerini kullandı.

BİLİN Kİ SESİNİ DUYAMADIĞIMIZ ÇOCUKLAR VAR!

Adliyeye intikal etmeyen birçok vaka bulunduğunu dile getiren Eğmir Yüceer, “Ben duyulmayan binlerce çocuk olduğuna eminim. Maalesef Kütahya’da bile, küçücük şehrimizde dahi bu durumda olayın üzerini kapatan aileler biliyoruz. Bilmediğimiz kim bilir neler oluyor. Bir sürü çocuk benzer şeyler yaşıyor.” Dedi. Herkesin bu mücadelenin bir ucundan tutmak zorunda olduğuna vurgu yapan Eğmir Yüceer, “Biz gittiğimiz seminerlerde anlatıyoruz. Hekim, hemşire, öğretmen adaylarını özellikle uyarıyoruz böyle bir şüphe duyarsanız bildirmek zorundasınız bu vicdanen olduğu kadar kanunen de bir sorumluluk. Bildirmemek suç.” Şeklinde konuştu.

‘ŞİDDETİN ÖZÜ KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİNİN SONUCU’

TV kanallarının saatlerce programlar yapıp çok acı bir şekilde bu konunun bir yerinden rating sağlamaya çalıştığına değinen Eğmir Yüceer, şu ifadeleri kullandı: “Gelinlik koyuldu tabutuna “eril zihinler batsın” denildi. Çok yüksek ihtimalle, o gelinliği de oraya maalesef bir kadın koydurdu. Biz kadın zihniyetini dönüştüremediğimiz, şiddetin özünün de kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu kavrayamadığımız müddetçe bu sorunla mücadele edemeyiz.” dedi. Aile kurumunun tartışılmasının kendisini çok üzdüğünü dile getiren Eğmir Yüceer, “Aile toksiktir, insanı zehirler” gibi yorumlar duyuyorum. Bu toplumda sağlıklı yüzbinlerce aile var. Aile kurumunu ayaklar altına almak toplumumuza yine zarar verir, esas olan sağlıklı bireylerin oluşturduğu sağlıklı aileler kurabilmektir. Her birimizi derinden yaralayan bu olayın bir milat olması gerekir ki eğitim sistemimiz başta olmak üzere şiddeti önlemek üzere gerçekçi politikalar üretelim. Benzer her olayda aynı şekilde popülist söylemlerle ayağa kalkıyoruz ama hiçbir şey yapmadan geri oturuyoruz.”

‘İYİ BİR İNSAN OLMANIN ERDEMİNİ UNUTTUK’

Çözümün bu olup olmadığı tartışmaya açık olsa da daha çok cezaevine ihtiyaç varsa cezaların caydırıcı olması için cezaevi inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Eğmir Yüceer, “Çünkü yatıracak yerimiz yok cezaevi yetersiz deniyor. Gerçek bir ceza yargılamasını tesis etmemiz ve gerçek bir ceza infaz sistemi oluşturmamız lazım. Gerçekten caydırıcı korkutucu cezalar olmalı ki insanlar bu kadar rahat suç işleyemesin.” şeklinde konuştu. Toplum olarak kendimize “Biz nasıl insanlardık” diye sormamız gerektiğini dile getiren Eğmir Yüceer, tüm değerlerin şekilciliğe sığdırıldığında özümüzü, iyi bir insan olmanın erdemini unuttuğumuzu vurguladı.

ŞEYMA DÖNMEZ DEMİRDAŞ




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *