HAYAT NE GARİP BUGÜNLERDE

785

Aslında bu hafta şehrin göbeğinde çirkin bir görüntü sergileyen, yarım yamalak halde olan PTT binası inşaatını ve bir türlü bitirilemeyen bazı kamu binalarının inşaatlarını yazacaktım. Ülkemizin en büyük ve 20 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin başında il başkanı olmadığı ve bu nedenle yaralı olabileceklerini düşündüğüm için yazmadım. Çünkü bizim memlekette Elâzığ’da ” yaralı kuşa taş atılmaz” diye bir söz var. Belki siz bu yazıyı okurken iktidar partisine il başkanı atanmış ve bu yara kapanmıştır. Önümüzdeki haftalarda PTT, şehir hastanesi, Domaniç ilçe hastanesi, hapishane ve arkeoloji müzesi binalarının inşaatlarına değinmeyi niyetlenerek bir başka konuya geçiyorum. 

 Nedendir bilinmez. Sebepli sebepsiz her şeyi mesele edinir olduk. Sorunsuz kasvetsiz günümüz yok gibi. Kime bir dokunsanız bin ah işitirsiniz. Haklı sebepleri olsa da gereksiz evhamlar da yok değil. Çözümü kolay olanı var zor olanı da. Bence sabır, şükür ve azim bu dertlerin devasıdır. Bu hafta beğeneceğinizi umduğum OSTİM Vakfı Yayınlarının ” Hayata dair ” 3’üncü kitabında yer alan ve bugünü anlatan bir yazıyı aktarayım size.

 ” Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı.

    Daha büyük evlerde kalıyoruz ama daha küçük ailelerde yaşıyoruz.

    Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı.

    Diplomamız bol ama sağduyumuz az.

    Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı.

    İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı.

    Sorumsuzca para harcıyoruz ama az gülüyoruz.

    Trafikte çok hızlıyız ama çabuk parlıyoruz.

    Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz.

    Az okuyor, çok televizyon izliyoruz.

    Varlığımızı artırdık ama değerlerimizi yitirdik.

    Çok konuşuyor, ama az gönül veriyoruz ve bol yalan söylüyoruz.

    Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik.

    Hayata yıllar ekledik, yıllara hayat katamadık.

    Uzaya ulaştık ama ruhun derinliklerine inemedik.

    Havayı temizledik ama ruhları kirlettik.

    Atomu parçaladık fakat önyargılarımızı yıkamadık.

    Çok yazıyoruz ama az gelişiyoruz.

    Daha çok plan yapıyoruz ama daha az sonuç alıyoruz.

    Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı asla…

    Gelirimiz arttı; karakterimiz zayıfladı.

    Tanıdıklar çoğaldı; dostlar eksildi.

    Çabalar arttı ama mutluluklar azaldı.

    Dünya barışı deriz ama silahlanırız.

    Daha mutlu olmak için somurtarak çalışırız.

    Eve çift maaşın girdiği ama çiftlerin boşandığı;

    Güzel evlerin yuva olmadığı;

    Vitrinlerin dolu ama gönüllerin boş olduğu günleri yaşıyoruz”…

  Bu güzel özlü sözlere herkesin ekleyeceği daha başka sözler de vardır mutlaka. Çünkü yaşadığımız bu hayatta pek çok hadiseye şahit oluyoruz. Bazılarından dersler alıyor, bazılarında ise ” bana ne” deyip geçip gidiyoruz. Aslında o ” bana ne” deyip umursamadığımız olayda bizi alakadar eden önemli ipuçları vardır. Anlamaya, çözmeye gayret edersek aradıklarımızı orada buluruz belki. Hayatta başarıya ulaşmak için inanmak ve çalışmak gerekiyor. İşte bununla ilgili bir hikâye. “Yıllar önce Amerika’da yaşlı bir kayıkçı Mississippi Nehri’nin bir yakasından öteki yakasına yolcu taşıyarak geçimini sağlıyordu. Yaşlı kayıkçı, kayığındaki küreklerden birine ” inanmak” diğerine ise ” çalışmak” yazmıştı. Bunların ne anlama geldiğini soranlara, kayıkçı şöyle cevap veriyordu: -” Nehri karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç vardır. Çalışmaksızın inanmak veya inanmadan çalışmak, sizi olduğunuz yerde döndürür durur. Yaşam yoluna da tek kürekle çıkmak, nehri tek kürekle geçmekten farksızdır. Yerimizde döner durur, hiçbir yere gidemeyiz.” 

 Hiçbir şeyin bereketi kalmadığı günümüzde, şikayetçi olduğumuz kısırdöngüden çıkmak için inanacağız, çalışacağız, kanaat edeceğiz, yalana dolana, harama ve tüm kötülüklere tevessül etmeyeceğiz. Bu mevzuda söyleyecek sözünüz, yorumunuz varsa bizimle paylaşın derim. Hayatınızın istikametinin iyiye, güzele, doğruya, huzura ve mutluluğa gitmesi dileğiyle sağlıcakla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *