HALKIN NABZI !

272

 Kadim geçmişimiz ve yakın  tarihimizde padişahların ve yöneticilerin zaman zaman halk nasıl yaşar, nasıl geçinir, sıkıntılar nelerdir, ne düşünür, hadiselere nasıl bakıyor gibi tebdil-i kıyafet* dert ve görüş dinleme hikâyeleri meşhurdur.

☆☆

Türkiye Mayıs ayında dünyada nadir görülen yüksek bir katılım ve örnek bir olgunlukla Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimlerini gerçekleştirdi.

Halkımız, bugüne kadar hiç bir seçimde yanılmadan, yönlendirme ve dolduruşa pirim vermeden hür iradesini sandığa yansıtarak gereğini yapagelmiştir.

Bu milletin anlayışı, kavrayışı, sezgileri çok güçlü, zekası çok keskin, kalp gözü daima açıktır. Kısaca bu millet feraset ve basiret sahibidir.

Türkiye 7 ay sonra  yeni bir seçime, yerel seçimlere gidiyor. Bütün siyasi partiler şu an tebdil-i kıyafetsiz sahaya inmiş vaziyette. Kırsalda hasat zamanı. Bu vesileyle daha ziyade il ve ilçe merkezlerinde STK, esnaf, sanayi kuruluşları, çarşı pazar, düğün dernek ziyaretleri siyasilerin gündeminde. Yerel seçimlerde genel seçimlere göre zaman zaman farklı sonuçlarla karşılaşıldığı olmuştur. Geçmişte örnekleri çok görüldü. Burada tek tek saymaya lüzum yok. Sizler zaten biliyorsunuz.

Böyle bir başlangıcın ardından biraz tebessüm ettiren, biraz da düşündüren, herkesin bildiği anonim bir hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim.

☆☆

Padişah veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Ahali ne haldedir, ne yapar, ne eder görüp dinlemek istemiş. Gide gide bir köye varmışlar. Küçük, şirin bir evin önünde genç bir kız görürler. Padişah kızın yanına yaklaşmış ve  sormuş:

__ Merhaba kızım. Baban evde mi ?  Kız:

__ Babam evde yok. Azı çok etmeye gitti !  Padişah:

__ Annen evde mi  ?  Kız:

__ Annem de evde yok ! O da biri iki etmeye gitti.  Padişah:

__ Kızım eviniz çok güzel, lâkin bacası eğri.  Kız:

__ Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.  Padişah:

__ Sana bir kaz yollasam yolar mısın ?   Kız:

__ İzninizle ince tüylerine kadar yolarım.  

Padişah kıza ‘Öyleyse selâmetle kal’ diyerek veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca vezirine sormuş :

__ Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı  ?   Vezir:

__ Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.  Padişah:

__ O halde tez vakitte git öğren ! Yoksa vezirlikten azlederim, demiş.

Vezir telaşla fırlamış ‘nasıl öğrenirim ?’ diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gidip padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir:

__ Aman kız, hanım kız ! Bugün yanımda birisiyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu ?  Bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.   Kız:

__ Konuştuklarımızı açıklarım ama her cevaba on altın isterim, demiş.

Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

__ O amca babamı sorduğunda ‘Azı çok etmeye gitti ‘ demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.

Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:

__ O amca annemi sorduğunda ‘Annem biri iki etmeye gitti ‘ demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.

Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

__  Amca ‘Eviniz çok güzel ama bacası eğri ‘ demekle ; benim güzel olduğumu ama gözlerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de ‘Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter ‘ diyerek; şaşıyım  ama gözlerim iyi görür demek istedim.

Vezir kıza on altını verip hemen atılmış:

__ Peki ya ‘Sana bir kaz yollasam yolar mısın?’ Ne demek ?

Kız tebessüm ederek açıklamış:

__ O kaz da sizsiniz. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz ! Sizden altın alıp duruyorum. Tam da padişaha dediğim gibi, demiş.

Hikaye bu.

Sağlık ve esenlikler dilerim.

*Tebdil-i Kıyafet: Kılık ve kıyafet değiştirerek/tanınmadan/gezip dolaşmak anlamına geliyor.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *