MUTLULUĞUN SIRRI/YUSUF KOÇ

512

  Değerli okurlarım, bu hafta işin kolayına kaçıp bir alıntı yapacağım. Gördüğünüz gibi yazının başlığı mutluluğun sırrı. Evet, mutluluk herkesin aradığı, peşinden koştuğu sahip olmak istediği bir değer. Küçücük bir şeyden mutlu olanlar olduğu gibi şükretmeyip mutsuz olanlarda var. Peki nedir o kadar çok kıymetli olan mutluluk? Efendim mutluluk, TDK sözlüğünde ” Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık ve saadetlilik” olarak tanımlanmakta olup, şimdiye dek sayısız değişik tanımları yapılmış görece ve göreli bir kavramdır. Bu tarifin ardından geçelim mutluluğun sırrı hikayesine.

 Birgün küçücük bir kız çocuğu kırlarda koşup eğlenirken, zarif bir kelebeğin dikene takıldığını uçamadığını gördü. Usulca yanına yaklaşıp zavallı kelebeğin canını daha fazla acıtmadan minicik hayvanı o ızdıraptan kurtardı. Canını yakan dikenlerden kurtulan kelebek renkli kanatlarını çırparak biraz uçtuktan sonra bir melek olarak kızın yanına döndü.

– Küçücük yüreğinde büyük merhamet taşıyan güzel kız sen bana büyük bir iyilik yaptın hayatımı kurtardın, şimdi de bende sana bir iyilik yapmak istiyorum. Bu hayatta en çok neyi istiyorsan söyle, sana onu vereyim. Buna çok sevinen küçük kız biraz düşündükten sonra, isteğini açıkladı. – Ben hep mutlu olmak istiyorum. Bana mutluğunun sırrını öğretebilir misin? Melek küçük kıza yaklaştı kulağına bir şeyler fısıldadı ve gözden kayboldu. İstediğini almanın sevincini yaşayan küçük kız, o günden sonra mutlu bir hayat sürdü. Aradan yıllar geçti, büyüdü genç ve güzel bir kız oldu mutluluğundan hiçbir şey eksilmedi. Öylesine mutluydu ki, çevresinde herkes onu ” Dünyanın en mutlu insanı” olarak görüyordu ve ona imreniyorlardı. Nasıl böyle mutlu olduğunu merak edenler ona mutluluğunun sırrını soruyordu.

 O ise bu ısrarlı soruları nurani yüzünde meleksi bir gülümsemeyle: Ben yalnızca meleğimin sözünü dinlerim, diyerek cevaplıyor ama meleğinin kendisine ne dediğini söylemek istemiyordu. Yıllar birbirini izledi ve genç kız önce olgun, sonra yaşlı bir kadın oldu. İlerlemiş yaşına rağmen yüzünde dünyalar tatlısı bir ninenin siması vardı. Gamzeli yanaklarına, mütebessim yüzüne bakmaya doyamayan komşuları ve yarenleri mutluğunun sırrını öğrenemedikleri için hem üzülüyorlardı hem de endişeye kapılıyorlardı.

 -Ya sırrı bize söylemeden ömrü Hak vaki olursa, ya mutluluğun sırrı biz onu öğrenmeden onunla birlikte mezara giderse? Bir şeyler yapmalıyız ve bu sırrı ondan mutlaka öğrenmeliyiz. Komşuları bir gün toplu olarak onu ziyaret ettiler ve bir istirhamda bulundular: – Mutluğunun sırrını sual ettiğimizde bize hep meleğinin sözünü dinlediğini söyledin dediler. Peki meleğin sana ne demişti? Sakıncası yoksa onun sana söylediklerini bize söyler misin?

  Ak saçlı, nur yüzlü, ela gözlü, tatlı sözlü nine: – Peki, deyip tane tane anlatmaya başladı:  – Meleğim bana çevremdeki insanları, fakir- zengin, güçlü- güçsüz, sevimli-çirkin, kim olursa olsun, şefkate muhtaç kişiler olarak görmemi ve onlara öyle davranmamı söylemişti. Bütün hayatım boyunca, onun bu sözünü hiç unutmadım ve hayatımı öyle yaşadım ve işte mutluluk kaynağım bunlardır… Muradınız olan mutluluk içinde yaşamanız temennisiyle sağlıkla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *