Sokak çocuklarına (köprü altı çocuklarına), yetime, öksüze, aç olana, muhtaç olana, hayvanlara, ağaca, bitkiye, hatta cansız olana, hülâsa can taşıyana ve can taşımayana sevgiyle merhametle davranmak… Yaratılanı sevmek…“Yaratılanı severim yaratandan ötürü” (Yunus Emre)… Hayvan sever ve tabiat sever olmak… ‘İnsan’ odak olmadıkça, her türlü severlik, sevgisizliğin aslında çıkar adına sözde sevgi bağımlılığı ve sevmezlik içinde severlik saplantısı demek… Sokak köpeklerine gösterilen duyarlılık, sokak çocuklarına hangi nispette gösterilebilmekte? Her toplum için utanç duyulacak en büyük sorun bu… Sokak çocukları… İngilizcede street children/kids… Fransızcada les enfants des rues/ gamín… İspanyolcada niños de la Calle, Portekizcede meninos da rua, Macarcada utcagyerekek, Rumencede copiii străzii ve Almancada Straßenkinder… Arapçada ‘atfal alshawarie… Sokak çocuklarına yakıştırılan yakıştırmalar, insanlık ayıbı… Meselâ, Kolombiya’da chinches (tahtakurusu), Rio de Janeiro’da pivetes (küçük suçlular/marjinaller), Peru’da pájaro frutero (meyve kuşu) ve pirañitas (küçük piranhalar), Bolivya’da polillas (güveler), Honduras’ta resistoleros (tutkal koklayanlar; resistol büyük bir marka), Napoli’de scugnizzi (sokak kestaneleri) / spinning tops (topaçlar -çevresine ip sarılıp birden yere atılarak ya da kamçıyla vurularak döndürülen, ağaçtan yapılan, armut biçiminde, sivri uçlu oyuncaklar), Rusya’da беспризорники (evsizler), Filipinlerde Batang Lansangan (sokak çocuğu) / Pulubi (dilenci), Vietnam’da Bụi Đời (hayatın tozu), Ruanda’da saligoman (kirli çocuklar), Kamerun’da moustiques (sivrisinekler) ve Kongo’da balados (avareler)… Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren uygarlığın temsilcilerinin sokak çocukları tabiri daha ilginç! Horatio Alger‘ın yazdığı ‘Tattered Tom’ (Bir Sokak Arabı’nın Hikâyesi, 1871) adlı kitabı… New York sokaklarında yaşayan evsiz bir kızın hikâyesi… Sokak Arabı… Charles Dickens, 1855’te bu terimi kullanmış ve “Yırtık pırtık, perişan, eğitilmemiş bir Arap sokak çocuğu çirkindir.” demiş… 1890’da gazeteci Jacob Riis, makalesinde New York’taki sokak çocuklarını ‘Sokak Arabı’ olarak tanımlamış… ‘Sokak çocukları’ tabirini hangi dilde söylersek söyleyelim, kanımca, gönül dilinde tek bir adı var: İnsanlığın tükendiği/tükettiği, insan kalamayan tarafımızın mağdurları…
Sokaklarda yaşayan çocukların sayısının dünya çapında 100 ila 150 milyon arasında olduğu düşünülmekte… Bu çocukların çoğu, 5-17 yaşlarında… Sokak çocukları; terkedilmiş binalarda, karton kutularda, parklarda ya da kendi sokaklarında barınmakta… Vakitlerinin tamamını sokaklarda geçirip, yetişkinlerle aynı evde uyuyan ve hiçbir erişkinin gözetimi ve denetiminde olmayan çocuklar da var elbette! UNICEF (United Nations Children’s Fund -Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu) tarafından yapılan açıklamaya göre, sokak çocukları, dilencilikten işportacılığa kadar çeşitli aktiviteleri kendilerine meslek edinmişler… Bu çocuklar, gün sonunda evlerine giden ve kazandıklarıyla ailelerine katkıda bulunan çocuklar… Bunların bir kısmı, okula gidebilen ve bir aileye ait olma duygusuna da sahip olan çocuklar… Ailelerinin ekonomik kırılganlıkları sebebiyle sokaklarda kalmayı ve yaşamayı tercih eden çocuklar… Normal aile ortamının dışında, sokaklarda hayat süren sokak çocukları… Bazı sokak çocuklarının sadece rastlantı olarak devam eden zayıf da olsa aile bağları var… Latin Amerika’da çocuklarını besleyemeyen fakir aileler, çocuklarını sokaklara bırakmakta… Afrika’da, AIDS◼ (Acquired Immune Deficiency Syndrome -Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) sebebiyle çocuklar sokaklara terk edilmekte… Gelişmekte olan ülkelerin büyük şehirlerinde yaşayan sokak çocukları, istismara, ihmâle, sömürüye maruzdurlar maalesef… Evde beslenen evcil hayvanlar bir tarafa, evde beslenmeyen, eğitilmeyen çocuklar bir tarafa… Sokak çocukları… Bunun adı uygarlık mı, zulüm mü? Bilinmeli ki “Zulümle âbad olanın âhiri berbat olur.” (Yunus Emre)… Sokakta bir çocuk, bir ergen ya da bir yaşlı varsa eğer, bundan her birimiz tek tek sorumluyuz, suçluyuz… En başta, sosyal devlet sorumlu… Sokak Çocuklarına Şefkat Haftası (24-30 Mayıs) etkinlikleriyle yetinilmemeli… Mâlum, hayvanlara barınaklar yapılmakta… Ya sokak çocuklarına? Sokak çocuklarına ne kadar sahip çıkabilmekteyiz? Sorgulanması gereken bu… Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Çocuk Evleri Koordinasyon Merkezleri… Yeterli mi, işlevsel mi? Vereceğimiz cevap ne ölçüde tatmin edici ve vicdanlarımızı rahatlatıcı? Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumlarının koordinasyonu marifetiyle, yerel yönetimlerin, muhtarlıkların ve her bir ailenin de öncelikle sokak çocuklarını sahiplenmesi gerekmekte… Öncelik, sokak çocukları olmalı; sonrasında sokak hayvanları olmalı…
Çocuklara ebeveynler tarafından verilen terbiye; zamanın ve mekânın şartlarına göre ‘doğru, yanlış, tartışılır, savunulur’ olabilir… Lâkin ebeveyn eksikliği hiçbir şekilde telâfi edilemez ve bu olumsuzluk savunulamaz… Çocuklar hep eksik görmede biraz fazladırlar… Çocukların, hataları yanlışları görmeleri çok normal… Sabırlı olmak, ebeveyn olabilmenin gereği… Çocuklar, büyüdüklerinde ebeveynlerinin artılarını görebilselerdi, sokak çocuklarının içler acısı hâllerini düşünebilselerdi, ebeveynlerinin kıymetini daha iyi idrak edebilirlerdi muhakkak… Sözün kısası, çocuklarımızın yeri, ebeveynlerinin bulunduğu sağlıklı ortamlar olmalı… Sorunlu ebeveynlerin yaşadıkları ortamlar değil kastımız… Ebeveyn olabilmek, cinselliğin bir neticesi de olmamalı… Ebeveyn olabilmek, liyakat ile elde edilebilen bir ayrıcalık olmalı… Çocuklar, ne sorumsuz ebeveynlerin ne merdiven altı ve üstü eğitimin malzemeleri ve oyuncakları hâline gelmemeli… Böylesi bir durum, gençlerimizin narsist olmalarına (ben merkezli olmalarına, kendilerini özel görmelerine, üstün görmelerine, değerli görmelerine, kendilerini önemli görmelerine), büyüklerini hor görmelerine sebep olur… Merhamet eksikliğinin, acıma duygusunun körelmesinin, sorun çözmede şiddet kullanılmasının ve öfke kontrolünün olmamasının nedenidir bu… Hayâ eksikliği, saygı, utanma, sorumluluk duygularının körelmesidir bu… Teknoloji ve modernizm, günümüzde bireysel hastalıktan çok sosyal bir hastalık hâline gelen narsizmi ve sorumsuz olmayı tetiklemekte… Toplumumuzda hem erkeklerde hem kadınlarda psikiyatrik hastalıkların artması ve kişilik bozukluklarının görülmesi, yitirdiğimiz kadim medeniyet değerlerimizin eksikliğinden kaynaklanmakta… Neticesi vahim… Sokak çocukları ve sorunlu çocuklar… Hatırımızda tutmamamız gereken, çocuklarımızın yakın gelecekte ergen/yetişkin olacakları gerçeğidir. Çocuklarımız, ana babalarına benzerler, önce ana babalarını severler, biraz büyüyünce, onları eleştirmeye başlarlar, sonra sorguya çekip yargılarlar… Sonuçta onlar da ebeveyn olurlar… Bu döngünün doğru ve iyi olması, kadim medeniyet değerlerimizin nesilden nesile doğru kazanımlar ile aktarılabilmesine bağlı… Çocuk haklarının ve eğitiminin ne kadar mühim olduğunu vurgulayan sözler: “Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerini güzel yapın! …- Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır.” (Hadis-i Şerif)… Çocuklarımıza güler yüz ve nezaketle muamele etmeliyiz… Çocuklarımızı hata ve yanlışlarından dolayı medenî ve nezaketli bir şekilde, topluluk içinde değil, onları yalnızken uyarmalıyız… Çocuklarımızı şiddetten kaçınarak, asla yüzüne ve sırtına vurmadan onlara bazı kısıtlamalar getirip onların doğruyu görmelerini ve anlamalarını sağlamalıyız… Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamamalıyız, arkadaşlarının yanında onları eleştirmemeliyiz… Çocuklarımızın bir dediğini iki etmeyi terk etmeliyiz… Çocuklarımıza söz verirken ölçülü ve dikkatli olmalıyız ve verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz… Çocuklarımızın sokağa ve ayağa düşmemelerini istiyorsak şayet!
Çocuklarımızı sokaklara düşmekten kurtarmak, ebeveynler olarak bizim vazifemiz… Neyi nasıl yapmalıyız? Çocuklarımıza söylediklerimiz ile uyguladıklarımız, yaptıklarımız örtüşmeli… Çocuklarımızın sorularına sabırla, dikkatlice ve doğru yaklaşımlarla cevaplar vermeliyiz… Çocuklarımıza zaman ayırmayı ihmâl etmemeliyiz… “Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın!” (Hadis-i Şerif)… Bilinmeli ki “Çocuklar, anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kurulamaz.” (A. S. Neil Alexis Carrel)… Çocuklarımızı en iyi eğitmenin yolu, kendimizi eğitmekle ve geliştirmekle alâkalı… Biri, İbn-i Haldun’a sorar: “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” İbn-i Haldun’un cevabı: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.”… Çocuklarımızın nasihatten çok, iyi örneklere/modellere ihtiyaçları var… Selam, sevgi ve saygılarımla.
◼ AIDS: Hastalığın tanısının konulduğu ilk dönemdeki adı, GRID (Gay Related Immun Disorder -Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğu)…