ASPARAGAS HABER ve SANSÜR…

1620

Asparagas, basında masa başında uydurulup gerçekmiş gibi yayımlanan yalan, şişirme haber… ‘Asparagas’ın, hem sebze hem bir süs bitkisi olma özelliğini taşıyan ‘asparagus’ (İngilizce) kelimesinden geldiği iddiası doğru değil… İngilizce’de yalan haber, fake news… 1963 yılında Hürriyet Gazetesinde birinci sayfada yayımlanan haberin uydurma olduğunun ortaya çıkmasının ardından haberin içerdiği fotoğrafta yazan ‘azparagas’ sözcüğü, yalan, uydurma haberler için kullanılmaya başlanmış ve böylece ‘asparagas’ kelimesi yaygınlaşmış… Asılsız, atlatma, şişirme haber; ‘gecekondu âşıkları 19 yaşındaki Amerikalı Betty Ashade ile 21 yaşındaki Türk genci Yaşar Sönmez hakkında… Haberdeki fotoğrafta yer alan kulübenin girişinde yazan ‘azparagas,  anlamı olmayan, uydurma bir kelime… Kanımca az para, az gaz diyerek algı yanıltması yapılmış ve halka gaz verilmeye çalışılmış… 1963 yılında Akşam Gazetesinde muhabir olan Celalettin Çetin’e göre◼ ‘asparagas hikâyesi’nin aslı farklı… Yaşar’ın adı Yavuz imiş; Betty ise Yavuz’un kız kardeşi Gülizar imiş… Yavuz ve Gülizar’ın ailesi, Amerika’dan değil, Fransa’dan kesin dönüş yapmış… Yavuz, ailenin eşyalarını taşıyan boş konteyneri mahalledeki arkadaşları için buluşma yeri yapmış…  Burada müzik dinleyip eğleniyorlarmış…  

                          Sansür (Fransızca censure, Latince censura), sıkıdenetim, denetleme işini yapan kimse ya da kurul… Sansür; sinema ve tiyatro eserlerinin, her türlü yayımın ve yayının önceden denetlenmesi işi, bunların oynanmasının, gösterilmesinin, yayımlanmasının izne bağlı olması… Sansür, toplumu ve devleti korumak adına incelenen yayınlarda sakıncalı bulunan yerlerin çıkarılması… Sansür, toplumu etkileyen durumlarda, eylemlerde ve yazılı, görsel ve işitsel basında uygulanmakta… Kimilerine göre sansür, ifade özgürlüğünü bastırmak için yapılır ve sansür, toplu iletişimden kimi düşünceleri ve konseptleri/kavramları çıkarma yoluyla algıyı kontrol etme eylemidir… Gerçekte, sansür edilen şeyin, toplumsal, ahlâkî vb. değerlerin yozlaştırılması durumunda sansürün devreye girmesidir…

                          Şüphesiz, haber ve bilgi; tarafsız, bilimsel, etik değerleri pekiştirici olduğunda, bireyleri ve toplumu aydınlatır… Gerçeklerin saptırılması ve algı yönetimi yapılması amaçlı asparagas haber ve bilgi, kaos ortamının olmasına sebeptir… Sansür de millî, insanî, ahlakî ve evrensel değerleri korumak amaçlı olduğunda, huzur ortamının sigortası olur… Bilgi kirliğinin önlenmesi için sansür gerekli… Sansürün tehlikeli bir silah olarak kullanılması ise, İfade özgürlüğünün kısıtlanması… Bilginin ve haberin edit edilmesi, sansür değil…  Şiddet ve küfür içeren her türlü yayın engellenmeli, sansür edilmeli elbette… Aslında, hiçbir aşılmaz engel yoktur, kendimize koyduğumuz engellerin dışında… Önemli olan, anlamaya algılamaya okumaya ve yazmaya engeller koyduğumuz durumların engellenmesi, sansür edilmesi…  Yöntemi bilinen ya da bilinmeyen sansür, doğru yapılmalı ve toplum yararına olmalı… Fırtınaların olması, denizi sevmemize mâni olmamalı… “Yapmamız gereken sevgiyi bulmak değil, içimizdeki sevgiye karşı inşa ettiğimiz tüm engelleri arayıp bulmaktır.” (Hz. Mevlana)… Hedefimizden ve yürüdüğümüz yoldan emin olunca, engeller mola yerleri (dinlenme noktaları) olurlar… Bilmeliyiz ki  “Başağın iyi yetişmesine engel olan şey, zararlı otlar değil, çiftçinin ihmâlidir.” (Konfüçyüs)… Azimli ve kararlı insanın engellerle mücadele edebilmesi gerekir… Bu, asparagas haberlere geçit vermemekle mümkün… Bu, sansürün ifade özgürlüğüne engel olmasına karşı durmakla mümkün…

                          Asparagas haber ve sansür… Kontrol edilemeyen güç; bizi ‘Amerikan-İngiliz-Türk olmayan bizi bizden eden’ kültüre hizmet eder hâle getirir… Sadece lafta millî harsımızı savunup Türk kültürünü yaşamadan kendi özümüze yabancı hâle getirir… Tercih, karar ve irâde bizim olmalı… Ya millî ya da gayri millî ve zilli (tantana ve sefa ile gününü gün eden) olmak… ‘Suyun başında durmak ve su akarken testiyi doldurmak’ tamam… Kirli suyu testiye doldurmak ise, akıl kârı değil… Su akarken, su ile günde beş defa elimizi-kolumuzu-yüzümüzü-başımızı-ayağımızı yıkamamak ise, akla zarar… Algı yönetimlerinin kurbanı olmamak için asparagas haberin ve bilginin zihnimizi, yüreğimizi, velhâsıl kelam, öz değerlerimizi öğütmesine izin vermemek görevimiz ve sorumluğumuz olmalı…

                          Asparagas haber ve bilgiden arındırılan medya, gerçek anlamda toplumumuzun doğru etkin ve hızlı bilgilenmesinde, donanımlı hâle gelmesinde ve ülke savunmamızda, doğru etkin ve yaygın işlevselliğini sürdürmeli… Medyayı yandaş, karşıt, güdümlü, fondaş, sallabaş vb. kategorilere ayırmaya çalışarak, aslında, asparagasın ve sansürün en tehlikeli olanına her birimiz kurban olmaktayız… Karşıtlık, birilerine karşıt olmak düz mantığıyla olmamalı… Kim tarafından yapılırsa yapılsın iyi ve doğru yapılan bir iş, kim söylerse söylesin iyi ve doğru bir söz desteklenmeli… Karşıtlık şahıslar üzerine bina edilmemeli; karşıtlık fikirler noktasında olmalı… Medya, fikir kulvarında olmalı…  Devlet ve Milletimizin bekâsını tehdit eden ve millî ve öz değerlerimizin törpülenmesine ve zedelenmesine sebep teröre müsamaha göstermek, basın özgürlüğü kılıfında nefes alıyorsa eğer, bu bindiğimiz dalı kesmekle eş değer bir durum… Millî hassasiyetlerimizin ve aile-toplum yapımızın ve dirliğimizin hasar görmesine basın ve ifade özgürlüğü adı altındaki hiçbir girişime ve oluşuma hoşgörü gösterilmesi doğru değil… Her birimize düşen en önemli görev, haberi ve bilgiyi araştırmak, doğruluğunu teyit etmek olmalı… Yalan dolan ile haber yapanların ve bilgi kirliliğine neden olanların tuzağına düşülmemeli… Toplumu ifsat edenlere, dilli düdüklere aman verilmemeli… Birilerine gönderme yapmak adına teröristler ile aynı söylemde buluşup enkaz edebiyatı yapanlara, dünyadaki pandemi dönemini göz ardı edip ‘açım’ diyenlere, aklı sıra biriyle muhatap olma onurunun kendisinde olduğunu zannedenlere, topluma tepeden bakanlara aman verilmemeli… ‘Bittik yandık battık’ felaket ve enkaz tellallığı yapanlara fırsat verilmemeli… Tek marifetleri çığırtkanlık yapmak olanlara meydan boş bırakılmamalı… Çalışmadan ve üretmeden, aldığı parayı az gören, gazı tuzu az bulan, ona buna gaz verip gaza gelince, enkaz ve felaket edebiyatı yapar… Haksızlığa evet dememeliyiz elbette… Beyinlerimizdeki ve gönüllerimizdeki doğru anlamaya ve algılamaya engel olan asparagası ve sansürü yok etmek olmalı önceliğimiz…

                          Haberde ve bilgide, sehven konulmayan, unutulan bir virgül bile yanlış anlamaya ve algılamaya kapı açar… Kelimelerin yanlış yazımları, anlatım bozukluğu ve noktalama işaretlerinin yanlış kullanılması… Hele hele kasten yapılan yanıltma amaçlı kalem oynatılması ve sözün evirip çevrilmesi… Hepsinin vebâli çok büyük… Sözün ve yazının tükendiği nokta… “İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?” (Necip Fazıl Kısakürek)… Selam, sevgi ve saygılarımla.

asparagas: https://www.malumatfurus.org/asparagasin-kokeni-ve-anlami/                

    Celalettin Çetin (1991). İşte Babıâli: Çuvaldızı Kendimize. Cem Yayınevi, sayfa: 80-82




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *