MALAZGİRT…

1422

Malazgirt (Rumca/Ermenice Manazkert, Manavazekert; Arapça Manazcird), Muş ilimize bağlı ilçemiz… Atalarımızın Anadolu’ya gelişleri milattan önceki yıllarda olmuş aslında… Sonrasında, Batı Hunları (Avrupa Hunları) Anadolu’ya 4. yüzyılın sonlarına doğru gelmiş… Hunlar, Balkanlar üzerinden Trakya’ya doğru yürümüş; diğer taraftan Batı Hunları, Kafkas dağlarını aşıp, Anadolu’ya girmiş… Sonraki yüzyıllarda Anadolu’ya gelişimiz hızlanmış; 26 Ağustos 1071 tarihi, Anadolu’nun yurdumuz olmasının son damgası olmuş… Malazgirt ve Malazgirt Meydan Muharebesi… Malazgirt Meydan Muharebesi, Anadolu’da Türk Devletinin temelinin atıldığı ‘Yurt açan savaş’… Malazgirt Meydan Muharebesi, Türk ve dünya tarihi için bir dönüm noktası… Malazgirt Meydan Muharebesi, 26 Ağustos 1071 Cuma günü, Muş’ta bulunan Malazgirt Ovası’nda Selçuklu Sultanı Oğuz Türkü Alp Arslan (Muhammed bin Davut Çağrı, 1029-1072) ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen (Romanos IV Diogenis, 1030-1072) arasında gerçekleşen, Anadolu’nun Türklerin yurdu (Turkia) olmasını sağlayan bir meydan savaşı… Malazgirt, kadim medeniyet değerlerimizin dünya tarihinde filizlendiği nokta… 26.08.1071… Malazgirt Meydan Muharebesi… Yalnız Türk-İslâm ve Bizans tarihinde değil, dünya tarihinde bir dönüm noktası olmuş… Malazgirt Zaferi sonunda Anadolu’da, Bizans-Grek-Ortodoks egemenliği sona ermiş; Türk-İslâm medeniyeti hâkim olmuş… Malazgirt Zaferi, sadece iki ordu ve onların kumandanları arasında cereyan eden bir muharebe değil; iki ayrı dünya ve medeniyetinin karşı karşıya gelmesidir; kadim medeniyetimizin dünyaya mührünü vurmasıdır… 1071’den 2071’e uzanan tarihte, tarihe damga vurmak… Hedef 2023 sonrası, 2053 ve 2071… 1071, Anadolu’ya vurduğumuz mührümüz; 2071 cihana vuracağımız mührümüz…

Millî Mücadelede Milletimizin şaha kalktığı aydır Ağustos… Ağustos ayında yaşanan tarihî hâdiseler: Kıbrıs’ın Fethi 1 Ağustos 1571, Erzurum Kongresi 5 Ağustos 1919, Otlukbeli Muharebesi 11 Ağustos 1473, Çaldıran Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1514, Sakarya Meydan Savaşı 23 Ağustos 1921, Mercidabık Zaferi 24 Ağustos 1516, Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071, Büyük Taarruz 26-30 Ağustos 1922, Belgrad’ın Fethi 29 Ağustos 1521, Mohaç Zaferi 29 Ağustos 1526… Sevr Antlaşması’nı imzalayanların vatan haini ilan edilmesi 19 Ağustos 1920 ve Sevr Antlaşması’nın imzalandığı 10 Ağustos 1920 tarihleri ise, kara günler! Milletçe millî benliğimize, kadim medeniyet değerlerimize rücu etmemiz gerektiğini hatırlatan tarihî hâdiseler… 26-30 Ağustosta idrak ettiğimiz Malazgirt Zaferini (26 Ağustos), Zafer Haftasını (26 – 30 Ağustos) ve Zafer Bayramını (30 Ağustos), bu minvâl üzere yâd etmek mânâlı…

Malazgirt savaşı nasıl mı kazanıldı? Asli unsuru Rum ve Ermeni askerlerinden olan 200 bin kişilik orduya karşı 50 bin Türk askeriyle kazanıldı… Dirayet sahibi Alparslan ve disiplinli ordusu sayesinde kazanıldı… Sultan Alp Arslan’ın uyguladığı hilal taktiği sayesinde kazanıldı. Sultan Alp Arslan’ın keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla: “200 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor.” der. Sultan Alp Arslan’ın cevabı: “-Biz de onlara yaklaşıyoruz…”… Sulan Alp Arslan, muharebe meydanına çıkmadan önce askerlerine imam olmuş, sabah namazını kıldırmış… Sabah namazından sonra dua etmiş, askerlerine hitâp etmiş: “Allah’ım! İslâm’ın sancaklarını yükselt ve hayatlarını Sana kulluk için esirgemeyen mücahitlerini yalnız bırakma! Ya Rabbi! Alp Arslan’ı, düşmanlarına karşı muzaffer kıl ve onun askerlerini meleklerin ile kuvvetlendir! Zira O, Senin rızanı kazanmak için varlığını, canını ve her şeyini fedadan sakınmıyor. O Senin yolunda ve dininin üstünlüğü için nasıl cihat yapıyorsa Sen de onu öylece koru ve düşmanlarını kahret! Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya da şehit olarak Cennet’e giderim. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ben de ancak sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim. Ölürsem kefenim, üzerimdeki elbisemdir. Ey Askerler! Eğer şehid olursam, bu beyaz elbise kefenim olsun. Ben nefsimi Allah’a adadım. Benim için şehadet de, muzaffer olmak da bir saadettir. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir. Biz ne kadar az olursak olalım, onlar (Bizanslılar) ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum.”…

Malazgirt Zaferini iyi anlamak için, Sultan Alp Arslan’ı iyi anlamak lâzım… Bir misâl… Bir gün namaz kıldığı esnada Sultan Alparslan’ın yanına veziri Nizam-ül Mülk hakkında bir şikâyet mektubu bırakılmış… Sultan Alp Arslan, namazını bitirince mektubu okumuş, Nizam-ül Mülk’ü huzura çağırtmış; “Bu mektubu al. Yazılanlar doğru ise, ahlâkını güzelleştir. Değil ise, iftira edenleri bağışla, lâkin onlara öyle işler ver ki, insanları kandırmaya vakit bulamasınlar.” demiş… Sultan Alp Arslan, Malazgirt Zaferi’nden sonra 1072’de Maveraünnehir’e doğru sefere çıkmış… Amuderya Nehri üzerinde bulunan Hana Kalesi’ni kuşatmış… Bâtıniliğe mensup kale komutanı Yusuf El-Harezmî, kalenin fazla dayanamayacağını anlayınca teslim olmuş; ancak Alp Arslan’ın huzuruna çıkarıldığında Sultan’a hücum edip onu hançeriyle yaralamış… Yusuf El-Harezmî, yakalanıp hemen öldürülmüş… Maalesef, Sultan Alp Arslan aldığı yaralardan kurtulamamış ve 25 Ekim 1072 tarihinde vefat etmiş… Sulan Alp Arslan’ın ölmeden önceki son sözleri: “Her ne zaman düşman üzerine azmetsem,  Allah Teâlâ’ya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden, sanki ayağımın altındaki dağ titriyor gibi geldi. Kalbimden, ‘Ben, dünyanın hükümdarıyım, bana kim galip gelebilir!’ diye bir düşünce geçti. İşte bunun neticesi olarak Cenab-ı Hak, âciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allah Teâlâ’dan af diliyorum, tövbe ediyorum. Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-Rasulullah.”…

Dost görünümlü düşmanlardan kurtulmadan gerçek zafer elde edilemez… Mağlubiyete/yenilgiye teslim olmak, asıl kaybetmektir. “Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır; ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.” (Sezai Karakoç) Millî mücadele, tutkularımızın ve nefsimizin bize egemen olmasına karşı olmalı… Millî mücadele, ülkemize kem gözle bakanlara ve millî menfaatlerimizle ters düşenlere karşı olmalı… Millî mücadele, gayri millî şer odaklarına karşı olmalı… Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *