UNUTMA BENİ GÜNÜ…

1283

Unutmamız gereken her an, gün, hafta, ay, yıl, asır velhasıl bir ‘zaman’ var hayatımızda… Unutmamız gereken vakitler de var elbette… Kutlama ve anma günleri… Kim bilir, her insan için geçerli tek gün, ‘Unutma Beni Günü’ belki… ‘Unutma Beni Günü’nde, unutursan beni gösteririm sana gününü diyenlerimiz de olabilir… Ne zaman bu gün? Bu gün, aslında yaşanması gereken her gün… Bugün, bir güne, bir tarihe, bir ana bir anıya sığdırılamayacak kadar büyük… Bugün, kendimizden ödün vermeden kendimize zaman tanımanın ve kendimizi sorgulamanın günü… Günü, günleri unutsak ve unutulsak da çare yok… “Hayat bir nefestir, aldığın kadar… Hayat bir kafestir, kaldığın kadar… Hayat bir hevestir, daldığın kadar…” (Hz. Mevlana)…

Unutma Beni Günü’nde, ‘Unuttum’ demeden, unuttuğumuzu dillendirmek de mümkün… Nasıl mı? ‘Dilimin ucuna geldi’ diyerek… Bu, tam söyleyecekken vazgeçip söylememek… Hatırladığımız şeyi söyleyecekken yine unutuvermek… ‘Onu defterden sildim’ diyerek… Bu, biriyle olan ilişkimizi kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak… ‘Onun adını anmadım’ diyerek… Bu, bir şeyden, bir kimseden hiç söz etmemek; unutmuş görünmek… Unutmanın bir mazeret olduğu tek durum, unutma/unutkanlık hastalığı… Unutkanlık hastalığı, genç yaşlı herkeste görülebilen rahatsızlık… Akıl baliğ olduğumuz andan itibaren, öğrendiklerimizi, öğrenilen bilgileri hayatımızın her anında kullanmak üzere hafızamıza (belleğimize) kayıt ederiz, mâlum… Hafızamızın bilgileri kaydetmemesi illeti, unutkanlık… Unutkanlığın ileri boyuta geldiği evre, unutkanlık hastalığı… Unutkanlık hastalıkları; alzheimer, demansAlzheimer, bireyin ilerleyen yaşlarında bilişsel yeteneklerini kaybetmesi… Demans; zihinsel becerilerin giderek azalması durumu, günlük aktivitelerin yapılamaması… Unutkanlık hastalıklarını tetikleyen davranışlarımız… Hafızamızı gereksiz birçok bilgiyle doldurmamız… Teknolojik âletleri (cep telefonu vb. araçları) aşırı derecede olur olmaz kullanmamız… Tiroit hormon bozukluklarının olması… B12, D vb. vitamin ve Folik asit eksikliklerinin olması… Doğru olmayan beslenme alışkanlıklarımız… Stres, depresyon, kaygı bozukluğu vb. Psikolojik rahatsızlıklarımızın olması… Sinir sistemimizi tahrip eden Parkinson vb. hastalıklarına yakalanmamız… Uyku düzenimizin bozulması (yetersiz veya fazla uyumamız)… Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı… Kontrolsüz yapılan diyetler… Bir rahatsızlığın tedavisi sürecinde unutkanlığa sebep olabilecek bazı ilaçların kullanımı… Beyinde tümör oluşması… Zihinsel yorgunluk hâli… Kafa vb. travmaların olması… Unutkanlık illetinin bize ulaştığını, nasıl mı anlarız? Özel günleri unutmaya başladığımızda… Özel eşyalarımızı kaybetmeye başladığımızda… Ocaktaki yemeği unutmaya başladığımızda… Kapının üstünde anahtar unutmaya başladığımızda… Sık sık karşılaşılan insanların isimlerini unutmaya başladığımızda… Konuşurken söyleyeceğimiz cümleleri unutmaya başladığımızda… Unutkanlık hastalıklarına düçar olmamak için hafızamızı güçlendirmeye çalışmalıyız… Kitap okuyarak… Yeterince su içerek… Dengeli ve düzenli beslenerek… Sağlıklı besinler tüketerek… Egzersiz yaparak… Doğru ve sağlıklı sosyal ortamlarda bulunarak… Vücudumuzda eksik olan vitamin ve mineralleri alarak… Hastalıklarımızın tedavi süreçlerini aksatmayarak… Bulmaca vb. zihnimizi çalıştıracak ve geliştirecek aktiviteler yaparak… En önemlisi, bütün bunları, uzman hekim kontrolünde yaparak…  

Sağlıklı bir bireyin unutması, unutulması; bir rahatsızlık değil… Bu, bir karakter ve kişilik sorunu… Unutmanın bahanesi çok… Ya unutulmanın? Unutmamak ve unutulmamak için odun da olsak, düzgün olmak gerek… Mâlum, odunun doğru ve düzgün olanı kesere baltaya sap olur… Odunun yamuk olanı ancak yakacak olur… Odunu yeşerten sevgi… Sevgiyi yeşerten rahmet… Bizi üzenler en yakınımızda olanlar mı? Asıl üzücü olan, bizi üzenlere bu gücü bizim vermiş olmamız belki… Bu, her şeyi unutmaya ve unutulmaya mahkûm etmekte bizi… Ölmek, unutulmak değil; unutulmak, ölmektir… Aslında unutmak uzun zaman gerektirir, hatırlamak sadece bir an… Vefalı ve sorumlu bir insan için alışmak, zamanla mümkün, unutmak ise imkânsız… Yine de, seveni zehir olsa yutmak;  sevmeyeni bal olsa da unutmak gerek… Zamanla önemli olmayan her şeyi unutun, ayakta kalabilmek için belki İyi gelir… Ancak, insan olduğumuzu unutmak hariç… Başkaları mutlu olsun diye, kendimizi unutmayı tercih ederek, onların bizi hatırlayacaklarını sanmak, ne kadar doğru? Hâlbuki dostluk unutulmayacak kadar güzel ve sadece ender insanlarla yaşanacak kadar özel bir şey… Unutmamız gereken, onu artık unuttum diyerek, onu hâlâ hatırlamaya devam ettiğimizi ispat ettiğimizdir… Herhalde unutmanın bedeli, bizi unutanı unutmak… Ne kadar unutsak da, unutmayı unutmak zor… Unutarak temize çıkmanın yolu unutulmaya katlanmak… Unutulmaması gereken söz: Bir insana hak ettiği kadar verdiğimiz değeri, gerçekte insanın kendisi belirler… “Unutma; senin için başkasından vazgeçen, bir gün mutlaka başkası için senden vazgeçer.” (Hz. Mevlana)…

Balıkların 4-5 saniyelik hafızaları olduğu, bu nedenle her şeyi çok çabuk unuttukları düşünülerek, zayıf hafızalı olanlara ‘balık hafızalı’ denildiğini bilmeyenimiz var mı? Bu bilginin ne kadar bilimsel olduğu, ne ölçüde doğru? Aslında, balıkların, yeterli düzeyde uzun kapsamlı hafıza kapasiteleri olduğu, Japonya Technion Teknoloji Enstitüsü uzmanları tarafından yapılan bilimsel araştırmalarda görülmüş… İnsanları ‘balık hafızalı’ diye nitelendirmenin tek doğru tarafı, kendimizin de insan olduğunu unutarak balıklara haksızlık etmek… Mesele, hakikatte, unutmadıklarımızı unutuyor görünmeyi tercih etmek meselesiNeleri mi unutuverdik? Meselâ, 19.02.2001 tarihinde 25 dakika süren Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) devletin zirvesinde yaşanan gerginlik sonucunda, Türkiye ekonomisinde tarihinin en zor günlerini yaşadığımızı unutuverdik… İnterbank ve repo piyasasında gecelik faizlerin, Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeylerine fırladığını unutuverdik… Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz açıklamalarını unutuverdik… Yüksek likidite sıkıntısı ile birleşince gecelik faizin Merkez Bankası interbank piyasasında % 6200’e, repo piyasasında ise %7500’e çıktığını unutuverdik… TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun bünyesinde kurulan Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon raporunu unutuverdik… Rapora göre toplam 7,918 kamu görevlisinin öldüğünü, 1984-2012 yılları arasında ölen PKK’lı sayısının 22,101 olduğunu, aynı dönemde ölen sivil sayısının 5,557 olduğunu, toplamda terör olayları yüzünden 35,576 kişinin hayatını kaybettiğini unutuverdik… ABD Başkanlarının ülkemizde kimleri desteklediğini unutuverdik… ABD’nin Türkiye’mizi çembere aldığını, Ege adalarını ve Trakya sınırına kadar üs kurduğunu, PYD’yi silahlandırıp bölgede üs kurduğunu unutuverdik… New York Times Gazetesi’nde 2016 yılında yayımlanan ABD Başkanı Wilson’un 100 yıl önce çizdiği Türkiye’yi üçe bölen haritayı unutuverdik… Devletimizin emperyalistlere karşı kazanımlarını unutuverdik… Türkiye’mizin, 2016-2021 yılları arasında bütün oyunları bozmaya başladığını unutuverdik… Ülkemiz içindeki bölücü odakların tasfiye edildiğini unutuverdik… Ülkemiz dışındaki kuşatma odaklarının askerî operasyonlarla çökertildiğini unutuverdik… Akdeniz’de Libya ile anlaşma yapılarak, savunma kalkanı kurulduğunu unutuverdik… Ordu’muzun ve MİT’in, modern silahlarla teçhiz edildiğini unutuverdik… MİT için güvenlikli ve aktif olacak KALE adlı binanın yapıldığını unutuverdik… MİT’in, metafizik istihbarat ve yüksek teknolojiyle güçlendiğini unutuverdik… MİT’te dinlemenin ve sızmanın imkânsız hâle getirildiğini unutuverdik… MİT’e dış operasyon izni verildiğini unutuverdik… Türkiye’mizin, Mavi Vatan tatbikatlarını yapabilir hâle geldiğini; sondaj gemilerimiz ile Mavi Vatan’a yerleşildiğini unutuverdik… Türkiye’mizin, İHA-SİHA-DİHA vb. silahlarla, terör unsurlarını etkisiz duruma düşürdüğünü unutuverdik… Türkiye’mizin, Ayasofya’nın tekrar cami yapılması ile stratejik mesaj verdiğini unutuverdik… Türkiye’mizin, bölgesinde ve dünyada saygın bir otorite ve nükleer güç hâline gelmeye başladığını unutuverdik… Marmaray’ı, Avrasya Tünelini, Yıldırım Beyazıt Köprüsünü, Osmangazi Köprüsünü, İstanbul Havalimanını ve daha nicelerini unutuverdik…

Geçmişte yapılan yanlışları ve doğruları çok çabuk unutuverdik… Geçmişte iyi ya da kötü yapılanları, unutuvermek bir sağlık sorunu değil; ahlâkî, ictimaî, iktisadî, siyasî ve insanî bir sorun… Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *