SEVGİSİZLİK…

1563

Günümüzün yoğun tempolu dünyasında, insanlar arasındaki ilişkiler çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalabilmekte… Bu, sevgisizlik üzerine kurgulanan iletişim çarpıklığı… Sevgisizlik veya ilgisizlik, hem bireysel hem toplumsal bir sorun… Sevgisizlik, insanlar arasındaki duygusal bağların zayıfladığı veya yok olduğu bir durum… Sevgisizlik; bireyi ve toplumu mankurtlaştıran illet… Sevgisizlik; duygusal bir soğukluk, ilgi eksikliği… Sevgisizlik; bireyler arasındaki ilişkilerdeki sevgi ve ilgi eksikliği… Sevgi eksikliğini gidermek için, sevgiyi; çiçeğe, papatyaya ya da güle yüklemek ne kadar doğru? Papatya, yerinde güzel… Koparılan çiçek, gül, papatya; yürektekini ne kadar yansıtabilir? Sosyal medyada sevginin mührü hâline gelen güle papatyaya sorsalar, dillenip ne derdi acaba?

Sevgisizlik, hızlı tempolu yaşam tarzıyla ilintili… Sevgisizlik, saygısızlığın kaynağı, tetikleyicisi, sebebi… Sevgisizlik, bireylerin birbirleriyle kaliteli zaman geçirmesini zorlaştırabilir; iş ve diğer taahhütleri, ilişkilere ayrılması gereken zamanı azaltabilir… Sevgisizlik; etkili iletişim eksikliğine, duygusal bağların kopmasına neden olabilir ve bireyler hislerini ifade etmekte veya dinlemekte zorlanabilirler… Stresli bir hayat, kişilerin duygusal olarak yıkıntıya uğramalarına sebep olabilir… Geçmişte yaşanan olumsuz ilişki deneyimleri, sevgisizliğe yol açabilir… Kişiler, geçmiş travmatik ilişkilerin etkisi altında kalabilirler… Sevgisizlik, bireyler ve toplum için olumsuz etkilere yol açabilir… Sevgisizlik; fiziksel ve psikolojik sağlığımızın olumsuz etkilenmesi demek… Sevgisizliğin bireylerde bıraktığı izler… Ruh sağlımızın bozulması… Depresyon, kaygı, stres ve yalnızlık vb. duygusal sıkıntılar… Stres; bağışıklık sistemimizi olumsuz etkileyen etmen… Sevgisizlik, bizi bizden eden, yalnızlaştıran, ruh sağlığımızda kalıcı hasar bırakan en önemli hâl… Sevgisizlik, toplum içinde bireylerin izole olmasına ve toplumsal bağların zayıflamasına yol açan, insanı toplumdan uzaklaştıran ahvâl…

Sevgisizlikle başa çıkabilmek için, doğru ilişkilerin yeniden yapılandırılması ve daha sağlıklı bir duygusal bağın kurulması gerekir… İletişimi geliştirmek için, zaman ayırmak ve duygusal ihtiyaçları tanımak, sevgisizlik sorununun üstesinden gelebilmek önemli… Sevgisizlik, her bir kimseyi, kendisinden başkasını düşünemez hâle getirir… Bu, empati yapılamamasına nedendir… Empatinin, sadece slogan olarak kalmasıdır… Empati olmadan, bir başkasının duygusal durumunu anlayamayız ve paylaşma yeteneğimizi köreltiriz… Başkalarının hislerini ve bakış açılarını anlamadan, sevsek ne olur, sevmesek ne olur?  Empati ve sevgi ile daha iyi bir dinleyici olabiliriz; muhatabımızı daha iyi anlayabiliriz ve daha derin sağlıklı doğru ve etkin bir iletişim kurabiliriz… Sevgisizliğin egemen olduğu iletişimde, duygusal destek sağlanamaz… Sevgisizliğin kuşattığı sosyal ilişkilerde, öfke kontrolü yapılamaz; tarafların birbirlerinin bakış açılarını anlamaları mümkün olamaz… Sevgisizliğin bizi bizden etmesini önlemek için neler mi yapmalıyız? ‘Sevgi’ ve ‘siz’ kavramlarını ‘sevgi’ ve ‘biz’ kavramıyla örtüştürmeliyiz. Bu, “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü.” (Yunus Emre) bakış açısıyla hoşgörü odaklı yaşamayı içselleştirmek demek…

Sevgisizlik, susuzluktan daha beter… Sevgi ve vefa ise, her şeye değer… Sevgiyi ve vefayı sözcüklerle anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor… Gerçek sevgi ve vefa, hüzün dolu bir hikâyede saklı… ‘Geleceğini biliyordum’ hikâyesi… Muharebenin çok şiddetlendiği hengâmede bir asker, en iyi arkadaşının cephenin diğer tarafında vurulduğunu ve yere düştüğünü görmüş… Hiç kimsenin başını siperden çıkaramadığı, mermilerin yağmur olup tıpır tıpır düştüğü anda, asker komutanına; yalvararak arkadaşını alıp gelmek için izin istemiş… Komutan askerin ısrarına dayanıp izin vermiş… Asker, bir çırpıda koşup arkadaşını sırtlayıp geri gelmiş… Komutan, yaralı askerin öldüğünü görmüş ve askere, “Gittiğine değmedi… Arkadaşın ölmüş.” dedi… Askerin komutanına verdiği müthiş cevap; “Değdi, komutanım, değdi. Arkadaşımın yanına vardığımda sağdı. Son sözlerini duyduğuma değdi.” demiş… Yaralı askerin yanına gelen askere söylediği, sevgi ve vefayı iki kelimede özetleyen son sözleri: “Geleceğini biliyordum.”… Dara düştüğünde, en yakınında olanların bile yanlarına ‘Gelmeyeceğini biliyor’ olanlar, sevgisizliğin kurbanı olanlardır… Sevgiyi bilen bilir; bilmeyen, sevgiyi sadece dillendirir… Sevginin ne olduğunu, ne olmadığını söylenen sözlerden, verilip tutulmayan sözlerden değil, sevginin yaşandığı, uygulandığı ahvâlden anlayabiliriz… ‘Sevgiyi bilenler’ hikâyesiBiri, bir pir-i faniye sormuş “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” diye. “Göstereyim” demiş… Önce, sevgiyi dilden gönüllerine indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlatmış… Hepsi oturmuş yerlerine… İkram faslı başlamış… Tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da bir metre uzunluğundaki ‘derviş kaşıkları’… Pir-i fani (aksakallı bilge); “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.” demiş… “Tamam.” demişler… Kaşıklar uzun olduğu için çorbayı döküp saçmadan ağızlarına götürememişler… Sonuçta, hepsi aç kalkmışlar sofradan… Pir-i fani; “Şimdi, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” demiş… Aydınlık yüzlü, gözleri sevgi ile gülümseyenler gelmiş oturmuş sofraya… Pir-i fani; “Buyurun.” demiş… Her biri, uzun kaşığını çorbaya daldırmış, karşısındaki arkadaşına uzatmış, çorbalarını içmişler… Hepsi çorbalarını içip bitirmiş ve şükredip kalkmış sofradan… Pir-i fani, “Kim, hayat sofrasında yalnız kendini düşünürse, aç kalır. Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman.” demiş

Sevgi ve sevgisizlik, maya gibidir… Sevgi, birken çok olur, çok olanı bir yapar… Sevgisizlik, ‘bir’ iken, yok olur, çok olanı da yok eder, var olanı da yok eder… Mârifet, lokmayı bölüp, hep birlikte bölüşebilmekte; birken bölük pörçük olmakta, bölünmekte değil… Parmaklar birleşince tek yumruk olunur… Bir parmakla, tek tek her bir parmakla yumruk kadar etkili olabilmek gayrimümkün… Sevginin gücü ve sevgisizliğin güçsüzlüğü bu…  Sevginin dili, gülümsemeyle şakır… Sevgisizliğin sesi, nefretle yayılır… İnsanı geçimsiz yapan sevgisizlik, sevgisini yok eden ise ilgisizliktir… İnsanın insandan bıkmasının temel nedeni, sevgisizliktir… İnsan sevildiğine ve sevdiğine emin olunca, hiçbir davranışa kızılamaz… Sevgi böyle bir şey… Gereksiz tartışmalar, kapanmayan konular, kavgalar hep güvensizlik ve sevgisizlik belirtisi… Seven, her şeye sevgiyle bakan, ne unutabilir ne de vazgeçebilir sevdiğinden… Sevgisizlikten kurtulabilmektir önemli olan… Ruhu bunaltan ve ömrü kısaltan sevgisizliktir… Sevgisiz kalmak ölümden beterdir, sevgisizlik girdabında olmak, dört duvarın arasında kalmak gibidir… Sevgisizlik bitirir insanı… Hayatta kalmak için nedenlerin tükenmesidir, sevgisizlik… Sevgi; bir muma ateş olmak mı, yanan ateşe dokunmak mı? Sevgisizlik, sevginin kendi kendini yakması mı? Sevgisizlik nedir, ne değildir? Sevgisizlik, sizlik bizlik meselesi hiç değil… İşin özeti, sevgisizlik, sizi sizden bizi bizden eden zillet… Aslında, kimse bizi hayal kırıklığına uğratmıyor… Bizi hayal kırıklığına uğratan, bizi bitiren, bizi tüketen; sevgiyi katledişimiz, sevgisizliğimiz…

Sevgisizlik… Onlar, siz ve biz… Söylediklerimizden çok içimize gömdüklerimizde, kendimizden bile sakladıklarımızda gizliyiz… İyisi mi, sevgiyi ve sevgisizliği, konuştuklarımızda yazdıklarımızda değil, sustuklarımızda arayalım… Sevginin siparişi de yok… Sevginin ederi, bedeli yüreklerde yazılı…  Sevginin faturasını bir damla fikir ile yazabilmek ise gayrimümkün… “Sev seni seveni hak ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise. Sev seni seveni hâk ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise.” (Toplumdaki yeri ne denli değersiz olursa olsun, seni seveni sev. Toplumdaki yeri ne denli yüksek olursa olsun, seni sevmeyeni sevme.) demek ne kadar doğru? Sevmeyeni de sevebilmek gerek… En doğrusu: “Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz… Yunus sözün anlar isen, mani’sini dinler isen; sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz.” (Yunus Emre)… Selam sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *