“BAŞKASINA İMRENMEYİ BIRAK SEN İŞİNE BAK”

283

 Derdi ağaya maraba olmamış, kimsenin maşalığını yapmamış, hayatın meşakkatini çekmiş, bir işçi maaşıyla beş çocuk büyütmüş, halinden şikâyetçi olmamış, şükrü terk etmemiş sabır timsali rahmetli babam.

‘Başımda kavak yelleri estiği’ macera peşinde seğirttiğin yaşlarda bu söze bir mana veremezdim. Gün geldi geçim derdi beni de germeye başlayınca bunun sıradan bir laf değil başarıya kapı aralayan bir nasihat olduğunu anladım.

 Bunları anlatmamın sebebi bilişim- iletişim- ulaşım aygıtlarının yaygın ve hızlı olmaları sayesine her şeyi görüp izlediğimiz bu çağda hala başkalarına imreniyor olmamız.

 Daha çokta yerel ve genel iktidarları tenkit etmek için yapılan bu durum bize bir şey kazandırmıyor. Eğer kazandırsaydı bugün zengin mahallenin varlıklı mukimi olurduk. Gerçi maddi anlamda fakir değiliz ama esas sorun müteşebbis ruhundan yoksun olmak.

 Mevzu komşu şehirler olunca doğup büyüdüğü yeri beğenmeyen hemen serzenişte bulunan kıyaslama yapanlar oluyor. Sözünde ve özünde samimi olanlar özendikleri gibi yaşamak istiyorlarsa aynı enstrümanları kullanmanın bilincinde ve azminde olmalılar. 

 Refah içinde yaşamak isteyeni asla yadırgamıyorum. Sıkıntısız yaşamak onunda en tabii hakkıdır. Garipsediğim istedikleri konuma gelmek için kolektif bir ruha sahip olmamaları. Buda kararsızlıktan, korkaklıktan ve güvensizlikten kaynaklanıyor olsa gerek. Ne güzel demiş atalarımız ” korkak bezirgân ne kâr eder nede ziyan” diye. Aslında ” Her ziyan bir öğüttür”.

 İhtiyaçlarını sıkıntısız ve sorunsuz karşılamak isteyenler var. İşte bu kolay değil çünkü insanın yaradılışıyla başlayan gereksinimler hep olmuştur olacaktır da. Gözün gördüğünü gönül istediği için ihtiyaçlar bitmiyor. İhtiyaçların temini konusunda herkesin muayyen bir fikri var. Olmalı da zira bu sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Ama eziyetsiz nimet olmaz. Öyle her şey ” Armut piş ağzıma düş” kolaylığında olmuyor.

 Bundan maksat: gerek şehrimizin gerekse fertlerin yaşam standardını artırmak, daha rahat bir hayat sürdürmektedir. Bu mevzuda samimi olanları kınamıyor bilakis takdir ediyorum. Amma ve lakin sırf laf olsun torba dolsun kabilinden söyleyenleri ise ciddiye almıyorum boş beleş sözler deyip geçiyorum. 

 Eğer bu şehirde yaşıyorsak, yaşamayı istiyorsak ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz, havasını soluduğumuz, nimetlerinden istifade ettiğimiz, her fırsatta sevdiğimizi söylediğimiz bu şehir için kafa yormalı, özeleştiri yapmalı ve” ben ne yapabilirim” diye kendimize sormalıyız. Gündelik yaşamın seyrine kapılan, rahatına düşkün olan bunları sorgulayamaz.

 Çünkü özeleştiri gerçeğe ulaşma ve anlama çabasıdır. Geçmişinin muhasebesini yapmayan geleceğine yön veremez. Hayatımızın her anında geçim kaygısının ilk sırada olduğunun bilinciyle hareket eder, ataleti üzerimizden atar samimi bir gayretin içinde olursak yitiren değil kazanan oluruz.

 Yaşadıklarımız, gördüklerimiz bunların gerekli olduğunu gösteriyor bize. Eğer mutlu yarınlara ulaşmak diye bir hayalimiz var ise gerçekleşmesi için çalışıp çabalamalıyız. Kaynaklarımız ile yerel dinamikleri verimli şekilde değerlendirir, sahiplenme duygusuyla hareket edersek inanıyorum ki bu şehir çok şey kazanır.

Öncelikle Kütahya’da istihdam oluşturmaya, ekmek kapısı açmaya teşebbüs eden müteşebbisleri teşvik ve takdir etmeliyiz. Yaşımız ve yaşam şeklimiz değişmiş olsa da değişmeyen mutlak hakikatlerde var. Bunlar yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. İnsanlar yaşlandıkça bunlarım önem ve değerini daha iyi anlıyor. Hani deriz ya, ” Genç bilse, ihtiyar yapabilse” diye. Belki ihtiyarlarımız fiziksel olarak yapamıyor olsalar da onların hayat tecrübesi çok şey ifade eder.

 Bunları kendine dert edinmiş biri ” Aman bana ne” dememeli işin bir ucundan tutmalı. Bunun maddi getirisi olduğu gibi manevi kazancı da var. Bir Hadis-i Şerifte ” Hayrun nas men yenfeun nas” buyrulmaktadır. Yani “İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.” Bu ferden olacağı gibi müştereken de olur. Umumun menfaati daha büyük olduğu için, fertlerin menfaatinin önüne geçer.  

Her gün yüzleştiğimiz bu gerçekleri kimse inkâr edemez etmemeli. İnsanlık var oldukça beklentileri, ihtiyaçları hep olacaktır. Çünkü doğumdan ölüme kadar hep iktisadi bir faaliyetin içindeyiz. Gayemiz muhannete muhtaç olmadan huzur içinde yaşamaksa israftan ve ifsattan kaçınıp yatırıma ve kaynaşmaya yönelmeliyiz.

 Bunun ispatını öyle başka yerlerde aramaya gerek yok. Mahalli sermayenin kalkınmaya, gelişmeye nasıl yön verdiğini şehrimizde görüyoruz. En kötüsü de bakıp görememek, yapılanı taktir etmemek. Yok bizdekilerini görmüyor gözünüz dışarıda ise ekonomik alanda komşu illerin gerisinde kaldığımızı düşünüyorsanız gayret göstereceksiniz. Tabii öyle ” desinler “diye değil. Çünkü ” Kuru gayret çarık eskitir”. Ne yaptığı bilmeden amaçsız çalışmanın olumlu bir neticesi olmaz.

Hakikaten gelişmeyi, refah toplumu olmayı istiyorsak öyle geride durup bakmayacak bir şekilde yatırıma destek olacak, teşvik edeceğiz. Maddi gücümüz buna müsait değilse yapanın dedikodusunu yapmayacak manevi destek vereceğiz. Hani deriz ya ” Kiminin parası, kiminin de duası” diye. 

 Bunların yanında beni en çok rahatsız eden” Bizden bir şey olmaz” Sözü. Abesle iştigal olan bu saçma sapan söylemi zihin kayıtlarından silmedikçe, kendimizi küçük görme zavallılığından vaz geçmedikçe hep kısır döngü içinde dolanıp dururuz. Eğer laf ürettiğimiz kadar iş üretseydik bu şehir bugün daha farklı yerlerde olurdu.

 Hayra motor, şerre fren olmayı şiar edinerek, yanlışın yerine doğruyu, çirkinin yerine güzeli, kötünün yerine iyiyi, tembelliğin yerine çalışmayı, ataletin yerine asaleti, ayrışmanın yerine kaynaşmayı, duraklamanın yerine ilerlemeyi sağlamak için samimi bir gayretin içinde olursak hedefe salimen ulaşırız.

 Bunlar öyle zor şeyler olmasa gerek. Herkes kendi nispetinde bir şeyler yapar, yapanlara destek olursa yaşanacak her başarı da onunda katkısı olacak, edilecek her duadan oda payını alacaktır ve daha önemlisi gelecek kuşaklara kalkınmış bir şehir bırakmış oluruz. Çünkü ” Boş çuval ayakta durmaz”. Dolu dolu olmamız temenniyle sağlıkla kalın, bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *