Bu şehir;
Tarihi ve zengin kültürüyle..
Coğrafyası ve tabii güzellikleriyle..
Türkülere ilham olan pınarları..
Şifa dağıtan sularıyla..
Dünyayı süsleyen çinileri..
Sanatçıları.. Sanat eserleriyle..
Çelebi ruhlu, mütevazi insan/lar/ıyla..
Kadim bir medeniyete sahip..
Nadide bir şehir.. “Kusursuz bir güzel!”
Ve bizler;
Böyle bir “masal şehri” nde yaşıyoruz.
☆☆
Hayatın hızlı akışı ve koşuşturması içerisinde etrafımızdaki bir çok değerin, zenginliğin ve güzelliğin çoğu zaman ya farkında değiliz ya da görmeye vaktimiz olmuyor.
Gözlerimizi iki dakika kapatıp, düşünüp, bir hayal kursak, başlangıçta ifadesini bulan, bu “rüya” şehrin tam da ortasında olduğumuzu zaten hissedeceğiz.
Bu şehri gerçek anlamda ne kadar seviyoruz, ya da, kadr-ü kıymetini biliyormuzun, Yeşilçam filmlerindeki gibi “seviyorum işte” demekle olmadığını da fark edeceğiz.
☆☆
Kadim medeniyet değerlerimiz / zenginliğimiz bizlere hep istikamet vermeli, yolumuzu aydınlatmalı.. Tahrip ve tahkir etmeden.. Boğmadan / bozmadan.. Yok etmeden.
Dokunarak.. Yükseklere taşıyarak.. Bilinir ve ulaşılır kılarak.
Öncesinde kendimize, efradımıza.. Sonrasında başkalarına anlatmalıyız bu “aziz” şehri.
Bu şehrin her birimiz üzerinde hakkı olduğunu her daim unutmadan, usanmadan, hep hatırlayarak.
Bu şehir, her türlü övgüye ve hizmetin en iyisine lâyık bir şehir.
Yazımızı Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’in sözleriyle bitirelim.
“Kütahya’da bir ay kalana ne mutlu.
İki ay kalacak olursanız,
Daha fazla müstefit ve münfeyiz olursunuz.
Kütahya kusursuz bir güzeldir.
Böyle kusursuz güzele zeval olur mu ?
Ya Rab ! Bu memlekete kaza belâ verme.
Cennet Kütahya’nın ya altındadır ya üstünde.
Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya ya.”
Sağlık, mutluluk ve esenlik içerisinde güzel bir hafta diliyorum.
