PABUÇ BIRAKMAMAK…

1024

Pabuç (Farsça, pâpuş; pa, ayak), ayakları korumak için giyilen bir çeşit ayakkabı… Pabuç, çocuk ayakkabısı… Pabuç, sandalyelerin ve masaların ayaklarına takılan plastik parça veya endüstriyel makinelerin fren kısmındaki aparat… Pabuç, Türkiye’de birçok marka tarafından üretilen ve satılan bir ayakkabı çeşidi… Pabuç dama atılır mı? Kimin pabucu dama atılır? Eski saygınlığını ve popülaritesini yitirmiş kişilerin pabucu dama atılır…  Dili sivri olanın, kinayeli konuşanın pabuçları dama atılmasa da, dili pabuç kadar olduğu için diline düşen düşmeyen tarafından dostluktan atılır… Dili pabuç kadar olanın itibarı düşer, sözü kaale alınmaz, etrafında kimse kalmaz… Hiçbir kimse dili pabuç kadar olana pabuç bırakmaz…

Ağzımızı, dilimizi olur olmaz yerde boş konuşmaktan korumak gerek… Ayağımızın yere sağlam basması için pabuçlarımızın bağcıklarını sıkıca bağlamak gerek… Topluluk içinde çekingen durmamak gerek; zorluklara rağmen vazgeçmemek, yılmamak, korkmamak gerek; dik durmak gerek; başladığımız işi yılmadan çekinmeden sonuna dek sürdürmek, başarmak için sonuna dek mücadele etmek, baskıya dayanmak, kimselere pabuç bırakmamak gerek… Başarılı olabilmenin yolu bu… ‘Pabuç bırakmamakhikâyesi… Zamanın birinde, beceriksiz, pısırık, korkak bir adam, yüksek bir devlet görevine getirilmiş… Tahta yeni çıkan padişah için yapılan kutlama törenine bu adam da katılmış… Sırasıyla ileri gelen devlet adamları, padişahın huzuruna gelip, bağlılıklarını bildirmişler… Beceriksiz adam, Padişahın huzuruna gelip, eğilmiş, elindeki pabucu padişaha uzatmış… Padişah şaşırmış ve sormuş: “Bu ne demek oluyor?”… Adam cevap vermiş: “Padişahım, ben sizin sadık bir kulunuzum. Sizin için canımı bile veririm. Ama sizden bir dileğim var. Lütfen bu pabucu bana geri verin. Çünkü ben bu pabucu bırakırsam, yerime başkasını getirirsiniz. Ben de makamımı kaybederim. Ben hiç kimseye pabuç bırakmam.” demiş… Padişah, adamın cesaretini beğenmiş ve onu ödüllendirmiş… Bu hâdiseden sonra, ‘pabuç bırakmamak’ sözü; korkusuz, yılmaz, kararlı birini anlatmak için kullanılır olmuş… Hikâyenin farklı versiyonunda son kısım farklı… Beceriksiz adama gelmiş. Padişahın karşısına gelip, yere eğilmiş… Geri geri çekilirken ayağı halıya takılmış… Pabuçlarından biri ayağından çıkmış… Padişahın karşısında pabucunu almaya çekinmiş, ayağının biri yalın olarak eski yerine çekilmiş… Yanında bulunan, zamanın ileri gelenlerinden biri, onun kulağına eğilmiş, “Efendi, bu ne heyecan! Şimdiden pabuç bıraktın… Bundan sonra daha neler neler gelecek başına, kim bilir…” demiş.

Hiçbir şeye ve kimseye pabuç bırakmamak, kararlı olmanın ve başarılı olmanın formülü… Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak, kolay pes etmemek, tehditlere aldırmamak, direnmek… Pabuç bırakmamak, teklifsiz senli benli konuşmada önemli tehdit oluşturmayacağını bildiğimiz korkutmalara aldırış etmeden bildiğimizi okumak, yapmak… Tehditlere aldırış etmeden dilediğimiz gibi davranmak… Pabucu bırakmayalım derken, pabucu birinin ya da birilerinin eline vermek; pabuçtan olmak, evdeki bulgurdan olmak demek… Birinin pabucunu, eline vermek farklı… Pabucunu eline vermek, kovmak mânâsında… Pabucunu eline verdiğimiz biri, paçamızı kaparsa işin çehresi değişir… Paçayı kaptırınca, iş işten geçer; başkasının hükmü altına geçeriz; giriştiğimiz işten vazgeçeriz, kendimizi kurtaramayız; dilediğimiz gibi davranamaz hâle geliriz…  Akıllı olmak mühim… Sıradan davrananın, düşünme zahmetine katlanamayanın, karnı doyunca gözü pabucunda (yolda) olur… Çıkarına düşkün olanın arkadaşlığı işi bitinceye kadar olur… Kaygısız olunca da, pabuç kıymete biner… Kaygısız olan, ağaca çıksa, pabucu yerde kalmaz; davranışlarına engel olacak hiçbir takıntısı olmaz… Daha kötüsü, babayla oğlanın pabucu bir olunca, evde kavga eksik olmaz, ortaklaşa kullanılan mal, baba ile oğlu arasında bile kavgaya sebep olur… Marifet, pabucun bir olmasında değil; marifet hüner sahibi olabilmek… Hüner erbabı pabuçlukta kalmaz; işini iyi yapan usta, her daim bir yerlere gelir, yükselir… Yeter ki pabucumuza kum dolmasın, taş kaçmasın, istemendik durum karşısında tedirgin olmayalım… Azimli olalım,  zorluk çıkaranların pabucunu ters giydirelim, onları güç bir duruma sokup telaşla kaçıralım… Bunun için, çok pabuç eskitmek (paralamak) lâzım, üstesinden gelmeyi düşündüğümüz iş nedeniyle bir yere çok gidip gelmek, işi takip etmek lâzım… Ancak pabuç pahalı deyip, muhatap olduğumuz kimsenin, bizden güçlü çıkması durumunda el etek çekmemek, vazgeçmemek lâzım… Elbette aynı yolda yürüdüğümüz yoldaşlarımızın sağlam pabuç (ayakkabı), güvenilir olmaları son derece mühim… Yoksa ‘al abdestini, ver pabucumu’ demek zorunda kalırız… Böylelerinden gördüğümüz yarar, uğradığımız zarara değmez; yaptıkları iyilik, bırakalım onların olsun… Bu tipler, hiç kimsenin ayağına pabuç olamaz, ayarında ve değerinde olamaz… Velev ki ayağının pabucunu başına giyse bile… Bu, ters iş yapmaktır; dengi olmayan biriyle dost olmaktır, dengi olmayan biriyle evlenmektir; değersiz birine fazla değer vermektir…

Pabuç bırakmayalım, ancak bir konuda aceleyle kararlar da vermeyelim… Yolda, yolculukta yoldaşımıza değer vermeyi öğrenirken, yol vermeyi de öğrenelim gerektiğinde… Değeri hak etmeyen, yol verilmeyi hak eder… Yolculuk, bizi kendimize geri getiren bir fırsat da olabilir… Sabredelim, üzülmeyelim, ders alalım… İlerlediğimiz yolda hiçbir zorlukla karşılaşmıyorsak, o yol bizi doğruya ulaştıramaz zaten… Yolculuk, bize kendimizi ve potansiyellerimizi keşfedebilmemizi sağlarsa faydalı… Pabucumuzun dama atılmasına izin vermeyelim; bunun için de doğru ve etkili iletişim becerilerine sahip olalım… İletişim kuramadıkça, yolculuk yapmaya karar vermedikçe, yola çıkmadıkça, kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemedikçe, yeni deryaları ve özellikle kendimizi keşfedemeyiz…“Elbette terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var.” (Atasözü), ancak karar yoksa sonuç hep zarar… “Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır… Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır…” (Sezai Karakoç)… Karar kılalım ve kutsal buyruğa tâbi olalım: “Biz her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık.” (İsra, 13)… Mesele, pabuç bırakmamak meselesi… Pabucumuzun dama atılmasına fırsat vermemek meselesi…

Pabuç pahalı da olsa, doğru kararlar verelim; sonuçta bizi mutsuz da olsak… Asıl olan doğru ve etik olan kararı verebilmek… En zor olanı, yönetici durumunda olanların verdikleri, verecekleri ve vermek zorunda oldukları kararlar… Günübirlik, zevâhiri kurtarma (bir işi gereğince değil, yapılıyor dedirtmek için üstünkörü bir biçimde yapmak, yapıyor görünmek) adına alınan kararlar, kısa vadeli kararlar, uzun soluklu kararlar, radikal/gerçekçi kararlar ve etik kararlar… Etik olmayan kararların tatbik edilmesine engel olalım, hiç kimseye pabuç bırakmayalım… Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *