SÖZ ve SÖZLÜK

1786

Söz, lâkırdı (söz; boş söz, dedikodu), kelâm, lâf, kavil, güfte, kelime, sözcük… Söz, herhangi bir düşünceyi noksansız olarak tam anlatan sözcük dizileri… Tek ya da daha fazla hecenin bir araya gelmesiyle oluşan anlamlı ses topluluğu… Herhangi bir konuyu sözlü ya da yazılı olarak ifade etmek, açıklamak… Teyit edilmeyen, kesinliği olmayan haber veya söylentiler… Bir kimsenin ya da kurumun icraatlarını/yapacaklarını kesin bir dille vadetmesi… Müzik eserlerinde yer alan yazılı kısımlara verilen ad… Sözlük, lügat, kamus… Sözlük, bir dilin bütün ya da belli bir çağda kullanılmış sözcük ve deyimlerin alfabetik sıraya göre tanımlarının yapıldığı, yapılarının-anlamlarının-telaffuzlarının-kökenlerinin açıklandığı ya da başka dillerdeki karşılıklarının verildiği eser… Kadim medeniyetimizden bir misâl… Dîvânu Lugâti’t-Türk… Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça sözlük… Türkçeden Türkçeye sözlükler 18. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanmış… Lehcetü’l-lügat (Mehmed Esad Efendi, 18. yüzyıl), Müntahabat-ı Türkiyye (James W. Redhouse, 1842) ve Müntahabat-ı lügat-ı Osmaniyye (James W. Redhouse,1852), Lehce-i Osmani (Ahmed Vefik Paşa, 1876), Kamus-ı Türki (Şemseddin Sami, 1900)… Güzel dilimiz Türkçemizde, sözü, doğru güzel ve uygun konuşmamız, yazmamız; varlığımızın, kimliğimizin ve bekamızın teminatıdır…

Söz ve sözlükSözlük Gününde (16 Ekim –Dictionary Day) doğru ve etkin iletişim için sözcüklerin anlamalarını doğru anlayıp doğru kullanabilmemizin, sözlük kullanmayı önemsemekle alâkalı olduğunu hatırlayalım… Bir sözcüğün mânâsını bilsek bile, sözlük kullanmanın bilgi edinmede referans standardı olduğunu bilelim… Bir kelimenin doğru anlamını bilmek, kelimeyi doğru kullanmak… Güzel bir örnek: “Bin kelimeyle iktifâ edersek zihnî melekelerimiz dümûra uğrar. Herkesin ağzında bir stres. İyi de stresten maksadın ne güzelim? Dert mi, gam mı, kahır mı, keder mi, gussa mı, yeis mi, tasa mı, mihnet mi, elem mi, üzüntü mü, endîşe mi, kasvet mi, nedâmet mi, melâl mi, enduh mu, hüzün mü, hüsran mı, hicran mı, ızdırap mı, inkisar mı, kâbus mu, hafakan mı, teessüf mü, teessür mü, vehim mi, buhran mı, mâtem mi, gāile mi? Söyle hangisi?’’ (Prof Dr Halil İnalcık)Bir başka misâlAçık’ anlamında kullanılan kelimelerAlenî, bâriz, âşikâr, âyân, bedîhî, vâzıh, sarîh, müstehcen, münhal, üryân, defisiter, mubîn… Hangi ‘açık’? GerçektenCam kırıkları gibidir, bazen kelimeler… Ağzına dolar insanın… Sussan acıtır, konuşsan kanatır...” (Oğuz Atay)… “Ağacın kalitesi özünden, insanın kalitesi sözünden belli olur.” (Atasözü)…

İnsan ve insanın verdiği söz… Sözünde durmak, verilen vaat… Vaat karşılıklı akitleşerek geleceği bunun üzerine konuşlandırma eylemi… Herhangi bir konuda, kendimize veya başkalarına verdiğimiz sözü tutmak, vaadimizi yerine getirmek… Verilen sözün tutulması, yapılan vaadin yerine getirilmesi cemiyette hepimizi birbirimize yaklaştıran, birbirimizi sevmemizi sağlayan olmazsa olmazımız… Güvendiklerimizin sözünde durmalarını istemek söz mü olur? Biz işimizi doğru yapma gayretiyle sınanmadan önce yüreklerimizle-beynimizle kavilleşmeliyiz (ahd bağlamalıyız)… Şiirde, fıkrada, türküde, şarkıda işittiğimiz beylik sözler ortalıkta bir söz olarak dolaşıyor… Yine de dedikodu seviyesindeki lakırdılar canımızı sıkmamalı… Laf olsun diye, durduk yerde ağzımızın ayarını bozmamalıyız… Yüksek sesle düşünenin sözlerini engellemek geçici bir çözüm… Torba değil ki büzelim ağzını… “Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı; söz ola agulu aşı balıla yağ ide bir söz; söz olur savaşı sona erdirir, söz olur yarayı iyileştirir, söz olur zehirli aşı bal ile yağ ederSöz söylenmeden önce düşünülüp tartılmalıdır. Böyle olursa söyleyen kişi yalan yanlış konuşmaz, başkalarını kıracak, incitecek bir şey de söylemez.” (Yunus Emre)… “İnsanda güzel olan yüzdür; yüzde güzel olan gözdür; ama insanı insan yapan ağzından çıkan sözdür.” (Hz. Mevlana)… Güzel sözler petekten damla damla sızan bal gibidir; insanın ruhuna tat verir… Bu, konuşma sanatı… Düşündüklerimizi beynimizden-yüreğimizden süzerek söylemek ve söylediklerimizi düşünerek söylemek… Lüzumsuz sözün yanan ateş gibi olduğunu bilerek konuşmalıyız… Dilimizden dökülen iyi sözler ile muhataplarımıza can suyu vermeliyiz…  Dile getirdiklerimizi kısa tutmalıyız ki hatırda kalsın… “Söz var gelir geçer, söz var deler geçer.” (Atasözü)… Gerçekten en tesirli konuşma, en kısa olanıdır; doğru zamanda ve doğru durumda söylenendir…  Söylenen söz, bize sözü söyleyenin ne nispette akıl sahibi olduğunu gösterir… Elbette önemli olan, söylenenin ne olduğu ya da nasıl söylendiği değil; söylenenin nasıl anlaşıldığıdır. Sözün anlaşılması, iyi konuşulduğunun da kanıtıdır… Bu, güzel söz söyleme ile olur; güzel anlama ve dinleme ile olur… Söylemek herkesin yapabileceği bir şey; belagat (iyi konuşma, sözle inandırma yeteneği; sözbilim), er kişinin yapabileceği bir şey… Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmek demek… Her konuda ahkâm kesip bildiğimizi zannettiğimizi söylemek ve her söylediğimizi doğru diye düşünmemiz cehalettir… Yoksa “Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esiri olur.” (Hz. Ali)… Ne söyleyeceğimizi düşünmek; niçin söylediğimizin pişmanlığını duymaktan yeğdir… Sözü söylememiz gereken yerde susmak, susacak yerde söylemek facia… Sözün yalama yaptığı yer, sözün ayağa düştüğü ve sözün yerine getirilmediği durumdur… “Bir söz kulağa gelip orada kalıyor, kalbe ulaşmıyorsa, o söz dudaktan söylenmiştir. Bir söz kulağı aşıp kalbe ulaşıyorsa o söz gönülden söylenmiştir”. (Hz. Ali)… Sözüne sahip olamayan, söylediğine sahip çıkamayan, yüksek sesle düşünüp rastgele konuşan ve sözün çıktığı ve geldiği yeri bilemeyen, nasıl iletişimin bir etkin ve doğru paydaşı olabilir ki?

Kadim medeniyetimizde komşumuza Hu Hu diye seslenmemiz… Dilimizin pelesengi ‘Eyvallah’… Ticaretimizde hakkı gözetmemiz, kılı kırk yarmamız…  ‘Hay’dan gelip ‘hu’ya gitmemiz… Bize yapılan teklifleri  ‘Hay Hay efendim’ diye kabul etmemiz… İşyerlerimizin duvarlarını ‘Bu da geçer ya hû!”, “Vazgeç ya hû!’, ‘Hoş gör ya hû!’ hatlarıyla süslememiz… … Söylediğimize, söyleyeceklerimize dikkat etmemiz… Bütün bunlar nostalji oldu maalesef… Silkelenip kendimize gelme zamanı gelmedi mi hâlâ? “Sözüne dikkat et, başın gitmesin; dilini tut, dişin kırılmasın.” (Yûsuf Hâs Hâcib)… Selam, sevgi ve saygılarımla.

Zafer NEFER, 14.10.2022 09.01, Kütahya




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *