ŞİİRE ADANMIŞ BİR YÜREK İSA KAHRAMAN -1-

616

  ” Marifet iltifata tabiidir” demiş atalarımız. Bu memleketin kıymetlerinin kadrü kıymetini bilen, yitirilmemesi için maddi- manevi çaba gösteren fedakâr insanları tanıtmak biz gazetecilerin asli görevlerindendir. Ülkesini fakir, kültürü hakir görmeyen bu kadim toprağın sesi sözü ve Anadolu insanının iki gözü olan değerlerimizi tanıtmanın ahde vefa olacağı düşüncesiyle böyle bir çalışma yaptık. Her zaman adından sitayişle söz ettiren, alanında temayüz etmiş, gözü gönlü müstağni, ülke sevdası gani şahısları tanıtmak, yazmak kolay değil zor bir iştir. Eserleriyle ve kişiliğiyle takdir toplamış, sevenlerinin gönlünde taht kurmuş üstatların adı söz konusu olunca yazarın işi daha zorlaşır. Zira hassasiyet göstermeniz dengeyi gözetmeniz gerekiyor. Bu hususta itina göstermeme rağmen 18 Nisan tarihli ” Şair şiir ve biz” başlıklı yazımda çok sevdiğim değerli hemşerim Dr. Kadir Güler hocamızı unutmuşun. Kendilerine buradan üzüntülerimi bildiriyor geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Bu girizgâhtan sonra Bismillah diyerek, keyifli okumalar dileyerek sözüyle sazıyla yüreklere hitap eden şairimiz İsa Kahraman’ı tanıyanlara hatırlatmak, tanımayanlara tanıtmakla başlayalım muhabbetimize. 

 İsa Kahraman, 1948 yılında Sinop İl’inin Boyabat ilçesinde 4 kardeşten en büyüğü olarak dünyaya gelir. Babası Diyanet mensubu Devlet memuru, annesi ev hanımı. Tahsil hayatına Boyabat Dumlupınar ilkokulunda başladı, ortaokulu Kastamonu’da………. Okudu. Mesleki bir okul olan orman muhafaza okulunu Kastamonu Araç’ta okudu. Bilahare okulda eğitmen olarak 8 yıl çalıştı. 1978 yılının sonlarında geldiği Kütahya Orman İşletme Müdürlüğünde orman koruma hizmetlerinde ormancı olarak 1993 yılına kadar görev yaptı. 1993 ila 2003 yılları arasında Ilıca Orman Eğitim Tesislerinde 10 yıl idarecilik yaptı.

O yıllarda tanıştığı vefatına kadar da samimi dostluğunu sürdürdüğü büyük şair Abdürrahim Karakoç’un teşviği ve ricası ile bizzat Abdürrahim Karakoç’un adını verip önsüzünü yazdığı “Düş Renkleri” adlı kitabı yayımlandı. İlk Şiirini ilk okul 3.sınıfta ” Yerli Malı” şiirini yazarak başladı el’an yazmaya devam ediyor. Şiirde hece veznini sevdi ve nadiren serbest yazdı. Hece şiirini benimsemesinde Türk Halk Müziğini sevmesinin ve ileri derecede bağlama çalmasının rolünden bahseder. TRT’nin, “Bu Toprağın Sesi” programına katılan şairimiz, ağırlıklı olarak Kütahya’dan bahsetmesi, Karadeniz Bölgesinden bahsetmemesi, babasından azar işittiğini tatlı tatlı anlatır. Kütahya’nın mahalli TV kanalı ” Birlik Televizyonunda” uzun yıllar ” Şiir Patikası” ve Destan TV’de “Bir sazdan bir sözden” adlı programlarını hazırlayıp canlı olarak yayınlanmıştır. Yüzlerce şiirleri ve makaleleri mahalli gazete ve dergi sayfalarında yer almıştır. Çeşitli yarışmalarda onlarca plaket ve belge takdim edilmiştir. Zaman zaman Dumlupınar ve Yalova üniversitelerinde konferans ve konserlere davet edilen şairimiz, ulusal yayın yapan çeşitli televizyonlarda sazı ve sözüyle bildiklerini izleyicileriyle paylaşmıştır.

1997 yılından itibaren Kütahya Şiir Severler Derneği üyesi olan şairimiz uzun süre Dernek Başkan Yardımcılığı yapmış, el’an da başkanlığını sürdürmektedir. Hikâye dalında da çalışmaları olan şairimiz, Orman Genel Müdürlüğünün düzenlediği ” Ormancılar Anılarını Yazıyor” adlı yarışmada Türkiye 3’üncülüğüne layık görülmüştür. Kütahya ” Türk Haber” TV’ de ve Afyonkarahisar ” Kanal 3″ televizyonlarında halen program yapan şairimiz biri kız iki çocuk babasıdır. Şairimizin özgeçmişini hulasa ettikten sonra şimdi gelelim sorularımıza ve cevaplarına.

……….

  -Şiir yazmaya nerede, ne zaman ve nasıl başladınız?

Şiir yazmaya: İlkokul 3. Sınıfta 1957 yılında, Sinop Boyabat Dumlupınar İlkokulu’nda, birazda mecburen ( O yıllarda 25 kuruşa haftalık, ilkokullara yönelik dergi satılırdı, o dergiyi alamadığım için ) YERLİ MALI HAFTASI dolayısıyla yazmıştım. Sınıf öğretmenimin ve şiiri dinleyen Başöğretmenimin teşvikiyle yazmaya devam ettim ve sürdürerek bugüne geldik.

-Şiir yazarken nasıl bir halet-i ruhiye içinde oluyorsunuz?

Sizin de bildiğiniz gibi değişiktir. Yani bacağı kırılmış bir köpek yavrusuna yazılan şiirde ayrı bir ruh haliniz olur, milli bayramda askerlerin yürüyüşlerindeki milli gururun hali başka olur. Gerçek şu ki: Şairler diğer insanlara göre daha hassas bir ruha sahiptir ve bende buna inananlardanım. Nitekim şair ve şiir hakkında o kadar çok şey söylenmiştir ki. Örnek: Kuran-ı Kerimdeki ” Şuara Suresi” gibi. Yasin suresinin son ayetlerinde geçen ” Vemâ allemnâhüş siğra” ayeti gibi. ” Siğra” diye okunan kelime şiir manasındandır.

– Şiirlerinizin ana teması nedir?

Belki size garip gelecek ama, ben “KAMYONLARA ” bile şiir yazmış bir şairim. Şehirlerarası bir yolu gören yüksek bir tepede otururken, o yoldan geçen yüklü kamyonların, yurt ekonomisine katkısını düşünerek kaleme aldığım şiirden bahsediyorum. O anda o kamyonların hepsi mamul ve gayri mamul malzemeleri yurtiçi veya yurtdışına iletiyorlar, bu benim için gurur kaynağı olmuş ve yazmışım. Sevgiliye sitemden tutunda, komşu hakkına, Ana’ya, sevgiden, ekmek israf edenlere, Allah’a duadan, torunuma kadar, Sıtkı Olçar’dan, Hisarlı Ahmed’e, Abdürrahim Karakoç’tan, Kütahya’ya kadar yazdım, yazıyorum Allah ömür verdikçe yazacağım.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *