ANA BABA…

1656

Ana, çocuğu olan kadın, anne; azize, kutsal kadın… Meryem Ana (Ana Meryem), Fatma Ana (Ana Fatma)… Anne, ana kelimesinden dönüşmüş… ‘Ana, anne’, Kazak, Uygur ve Azerbaycan Türkçesinde ana, Kırgız Türkçesinde ene veya apa, Özbek Türkçesinde ànä, Türkmen Türkçesinde ece; Tatar Türkçesinde äni, ana veya inä… Ana, Sanskritçe mātarah, Sümerce ama veya eme, Arapça umi, Pencapça mami, Latince anus (yaşlı kadın) ve anna (üvey anne, dadı), Maya dilinde naa, Akadca umu(m), İbranice ama, em; Hititçe ammā veya mām, hannas (büyük anne), Hintçe mātā, Prusya dilinde ane (yaşlı kadın)… Farsça mader, Tacikçe modar, Ermenice han, Yunanca mana (ana, anne), metera ve annis (azize)… Hollandaca moader, Macarca anya, İngilizce mother, Almanca mama, mudder, ana (nine, büyük anne), Fransızca maman, İspanyolca madre, Arnavutça nanē ve mamē, Rusça, Litvanca, İsveççe, Norveççe, Hırvatça, Bulgarca, Ermenice, Sırpça ve Rumence mama

Baba, saygı ve sevgi hitabı, yaşlı adam, dede, ata (Ebu Hayyan, Kitabü-l İdrak, 1312)… Eski Türkçe’de ‘baba’ anlamına gelen diğer bir sözcükse ‘kang’… ‘Baba/peder’ kelimesinin farklı dillerdeki karşılığı oldukça ilginç… Baba, Farsça baba/babū, pitā/pedar, Sanskritçe pitṛ, baba (baba, muhterem kişi, derviş), Çince baba, Yunanca papá, Fransızca papa… Latince pater, Fransızca père, İspanyolca padre, Oskan dili patír, Umbriyan pater, Toharca pācar/pācer, Keltçe ātir, Almanca fater/vater, İrlandaca athir/athair, İngilizce father, Keşmir dili petū’r, Peştuca plaar

Ana gibi yâr (sevgili) ve vefakâr, baba gibi fedakâr bulunmaz… Ana baba varsa; diyar, diyar olur… Yoksa diyar, yar (uçurum) olur; ana baba olsa da; diyar, bize dar olur… Anasız babasız olsak da, vatan bize her daim yârdır, yâr olur… Her bir kadınımız, ana olursa, her bir erkeğimiz baba olursa, ana kadın olursa, baba adam olursa; yetimin ve öksüzün sırtı pek, gönlü hoş, başı dik olur… Hem ana hem baba, bütün çocuklara karşı görev ve sorumluluklarına yerine getirmeli şüphesiz… Çocuklara güler yüz ve nezaketle muamele etmeli… Çocukları hata ve yanlışlarından dolayı medenî ve nezaketli bir şekilde uyarmalı… Çocukları, topluluk içinde değil, yalnızken ikaz etmeli… Çocukları, şiddetten kaçınarak, asla yüzüne ve sırtına vurmadan onlara bazı kısıtlamalar getirip onların doğruyu görmelerini ve anlamalarını sağlamalı… Çocuk eğitimine/terbiyesine son derece dikkat etmeli… Çocukları, başkalarıyla kıyaslamamalı, arkadaşlarının yanında eleştirmemeli… Çocukların ‘bir dediğini iki etmemeli’ davranışını terk etmeli… Çocuklara söz verirken ölçülü ve dikkatli olmalı ve verdiği sözleri yerine getirmeli… Çocuklara söyledikleri ile uyguladıkları ve yaptıkları örtüşmeli… Çocukların sorularına sabırla, dikkatlice ve doğru yaklaşımlarla cevaplar vermeli… Çocuklarla birlikte vakit geçirmeli, onlar için zaman ayırmalı… Elbette ananın, babanın (ebeveynin), görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmesi önemli… Ana ve baba, aile içerisinde bütün çocuklarına kız erkek büyük küçük farkı gözetmeksizin eşit davranmalı… Çocuklar için alınan maddî şeylerden bir öpücüğe kadar her türlü ilgi ve ikrâm eşit ve âdil olmalı, çocuklardan biri, diğerine tercih edilmemeli… Çocuklara iyi-doğru davranış ve görgü kurallarını öğretebilmek ve onları geleceğe iyi hazırlayabilmek gerek… Sadece aile içindeki çocuklardan değil, yaşadığımız her yerde ve zamanda, her yetim ve öksüz çocuklardan da mesulüz… Evimizin içini ve dışını süpürmek, olmadı çöpü halının altına süpürmek kolaycılığıyla kimi aldatabiliriz? Yediğimizi, giydiğimizi paylaşamadıkça, oruç tutarak gün boyu aç kalsak neye yarar ki? Önemli olan aç olanın, barınacak yeri olmayanın, mağdurun ana babası olabilmek… Aksi takdirde, her şey beyhude…

Ana günü… Baba günü… Ana baba günü… Kaynana kayınbaba günü… Bayram günü… Kadim medeniyet değerlerimizden bihaber olup bayramın unutulup tatilin tercih edildiği gün… Bayramın tatile dönüştürüldüğü gün, tatil günü… Ana babanın yaşarken kaybedildiği gün… Ana babanın dünyadan göçtüğü gün, pişmanlık günü… Günleri torbaya koysak ne yazar… Her bir güne farklı bir isim takarak günleri tüketmenin âlemi yok… Her gün ‘insan olabilme’ günü olmalı… Mühim olan bugün… Düne takılmak ve işleri yarına havâle etmekle ne kendimizden kaçabiliriz ne başkalarından ne özümüzü muhasebe etmekten… Soru sormak tamam… Soru sormak, sorgulamadan yapılırsa boş… Hayat yolumuzu çizerken, elimizdeki kalemi başkalarının tutmasına izin vermek veya rıza göstermek ile başlayan süreçte ya biteriz ya yeni bir başlangıca merhaba deriz… Tasarruf irâdemize endeksli… Sorumluluk olmadan yaptıklarımızın hesabı dürülebilir mi? Dünde kalanların telâfi edilebilme fırsatı bugünde… Bugün yapılanların vebâli yarına bırakılmadan bugünü doğru yaşamak gerekmez mi? Bu, benim alın yazım deyip geçiştirmek, akıl-kalp olmasa, mâkul olurdu… Bizim adımıza başkalarının düşünmesi, bizim adımıza başkalarının kalem oynatması, mankurtlaşmanın en güzel açıklaması…  Hayat bilmecesinde çizilen çizgilere yeni çizgiler eklemekle meşgulüz… Çizgiyi özetleyen cümle: “İnsanı iki şey anlatır; hiçbir şeyi yokken gösterdiği sabır ve her şeyi varken sergilediği tavır.” (Hz. Mevlana)… Elde kalem olunca, gönülden süzülen akıldan dökülen kelâm olunca, her çizgi anlamlı… Çizikleri düzeltmenin de yolu bu… Çizikleri, kırışıklıkları düzeltmeden ana baba olunmaz… Bu, sürdürülebilir sürekli eğitimle alâkalı… Aile, toplum yapımızın temeli… Bu temelin olmaması, her türlü fâcianın başlangıç sebebi… Bu yüzden, anne-baba eğitimi son derece önemli… Keşki evlilik öncesi ve evlilik vetiresinde/sürecinde ebeveyn eğitimleri yapılabilse… Çocuktaki değişim ve gelişim ana-baba eğitimine bağlı… Keşki ebeveyn eğitimi ehliyeti/sertifikası alamayanlara ana-baba olmada yaptırımlar devreye sokulabilse… Aile içi geçimsizlik, şiddet vb. hata ve yanlışlar, vuku bulmadan tedbiri alınabilirdi büyük ölçüde…

Ana baba gününde (kıyamet, mahşer gününde), herkesin kendi derdine düştüğü, herkesin ayakta olduğu bir zamanda, çok kalabalık olduğunda, karışık, tehlikeli, sıkıntılı, telaşlı bir durumda, kim kimin umurunda olabilir ki? Ortalık ana baba günü olmadan ana olalım, baba olalım ki, derde derman olabilelim… İçinde ‘ana’ kelimesinin geçmediği kelime var mı? Ana kelimesinin eksikliği, anamızın ağladığı gündür… Ana vatan… Anadolu… Ana dil… Gerisini siz düşünün… Yeter ki ana baba ayrı olmasın… Mâlum, ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar… Babanın ağlaması içten ve sessiz olur; baba ağlarsa yürekleri dağlar… Hak buyruğu: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın…” (en-Nisâ, 36)…

Unutmayalım, “Üç çeşit duanın kabul edildiği hususunda şüphe yoktur: Mazlumun duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına duası.” (Hadis-i Şerif, Tirmizî)… Ebeveyn olarak içimizdeki mâsum çocukluğu öldürmeden ana baba, kaynana kayınbaba olabilmeyi bilmek gerek… Selam, sevgi ve saygılarımla…




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *