ANLAMLI YAŞAMAK…

1794

Adının anlamını bile bilmeden yaşamak… ‘Ay’ların, günlerin anlamını bilmeden zamanı tüketmek… Sözcüklerin anlamını bilmeden söylemek… Sözcüklere yüklenen anlamları katlederek yaşamak… İletişimi dumura uğratarak (işlevsizleştirerek) iletişim kurmak… İnsan olmanın farkını fark edememek… Anlamsız yaşamak… Anlamlı yaşamak, sormakla sorgulamakla ve en önemlisi insan olabilmekle, insan kalabilmekle alâkalı… Kelime dağarcığımızın fukaralığı, iletişimde her konuda başarısız olmanın temel sebebi…

Birçok kavramı tek bir sözcükle ifade etmeye çalışmak, okuma hastalığına yakalanmamakla, ön yargılı olmakla açıklanabilir… Kavram kargaşası ile aynı şeyleri dile getirsek de aynı dilde buluşabilmek mümkün değil… Muhatabımızın söylediklerini anlamaya çalışmadan ön yargılarımızla beynimizde oluşturduğumuz kararları devreye sokmanın adıdır, iletişim fâciası… Ne denirse densin, nasıl denirse densin, önceden algı hâline gelen düşüncelerle, söylenenleri ve yazılanları değerlendirmektir bu… Düz mantıkla, at gözlüğü ile bakmanın adıdır bu… Sloganların sözlere egemen olmasıyla zaten fikir üretilebilmesi gayrimümkün… İhtiyacımız olan, bir damla fikir… Bir damla anlayış… Bir damla hoşgörü… Anlamlı yaşamak böyle mümkün… Bir damla fikir olmalı ki, damla damla zikir ve şükür de olabilsin… Kıvılcımdır, mayadır, bir damla fikir… Kirden arınmış fikir… Beyin gönül fırtınasından beslenen fikir… Akıl kalp terazisinde tartılan fikir… Laf olsun diye söylenenlerden ve yazılanlardan gınağa gelinen bir hengâmede sözcükler, içi boş vagonlar gibidir… Boş tenekenin tıngırdaması misâli… Söylenen ve yazılan anlamlı osun ki, hayat da mânâlı olsun… Zaman, adının anlamı bilinerek idrak edildiğinde ve israf edilmeden tüketildiğinde anlamlı

Ay isimlerinin anlamları… Ocak (January, Latince Januarius mensis ), bir yüzü sağa bir yüzü sola bakan Roma tanrısı… Ocak,  geçen senenin bitişi ve yeni bir senenin başlangıcı… Türkçe’de Ocak, ‘fırın’, ateş yakılan yer anlamında… Divan-ı Lugati’t Türk’de, ‘oçak’, Arapçadaki ‘al-kānūn’ sözcüğünün karşılığı olarak verilmiş… 10 Ocak 1945 tarihli yasayla, Kânunusani ay’ı, ‘Ocak’ olarak değiştirilmiş… Şubat (February, Februarius, Akatça şabāu, vurma, çarpma, yıkma), adını Antik Roma’daki arınma tanrısı Februus’tan almış… Şubat (şabat), Türkçemize Süryaniceden geçmiş… Şubāṭ, Rumî takvimin 11. ay’ı… Şubat (Şəbāṭ), Süryani takviminin de 11. ay’ı ve son ay’ı…  Mart (March, LatinceMartius mensis, Mars’ın ay’ı), Roma savaş tanrısı Martius… Nisan (April, Latince, Aprilis, aperire, açmak, Farsça/Süryanice/Sümerce/Akatça/Sümerce ilk meyve, yılın ilk ay’ı, taze mahsul, turfanda), güzellik tanrıçası Aphrodite…  Mayıs (May, Fransızca Mai, eski İngilizce Maius), Romalılar’ın; yağmur tanrıçası olan Maia (taze, yaş sığır gübresi)… Haziran (June, Eski Fransızca’da Juin, eski İngilizce’de ise Junius, Süryanice haziran sıcak anlamında), Roma mitolojisinde gençliği sembolize eden ve doğumla da ilişkilendirilen Juno tanrısı… Temmuz (July, Julie, Latince Julius, Süryanice tammūz, eskiTürkçe tamu-z çok sıcak, cehennem, orak/ot ay’ı), Roma İmparatoru olan, politik ve askeri lider Julius Caesar‘a ithâfen Gregoryen takviminde bu aya ‘July’ ismi verilmiş; Tammūz, bir Babil ve Asur tanrısı… Ağustos (August, Latince Augustus menilis, Augustustun ay’ı, augere, artmak, büyümek, yücelmek, Türkçe harman ay’ı), ismini Roma’nın ilk imparatoru olan Ceasar Augustus‘a ithâfen almış… Eylül (September, septembre, Latince Septem ‘yedi’, Süryanice/Arapça/Akatça elūl/aylūl/elūlu, hasat mevsimi, sevinçten haykırmak anlamında), adını ilk Afrika kökenli Roma İmparatoru olan Septimus Severus’dan almış… Ekim (October, Octobre, Latince October, Octo ‘sekiz’anlamında), 10 Ocak 1945 tarihli yasayla, eski Türkçede ‘teşrinievvel’ ya da ‘Birinci Teşrin’ olan ay’ın adı ‘Ekim’ olarak değiştirilmiş…  Kasım (November, Novembre, Latince Noverber, Arapça āsim, bölen, taksim eden anlamında)… 6 Mayıs’ta başlayan ve Kasım ayına kadar süren Hızır günleri ve sonrası Kasım günleri… 10 Ocak 1945 tarihli yasayla, Teşrinisani ay’ı ‘Kasım’ olarak değiştirilmiş…  Aralık (December, Decembre, Latince Decem 10), eski Türkçe’de bu ay’ın adı Kânunuevvel imiş; Cumhuriyet döneminden itibaren Kasım ve Ocak arasında olduğu için Aralık denmeye başlanmış… 10 Ocak 1945 tarihli yasayla, Kânunuevvel ayı ‘Aralık’ olarak değiştirilmiş…  

                Hafta (Farça heft, 7 gün)… Gün (Eski Türkçe kün)… Haftanın gün isimlerinin anlamları… Pazar (Sunday, Farsça yekşembe, birinci gün, bâzâr), Güneş’in günü… Pazartesi (Türkçe pazar ertesi günü, Monday, Farsça düşembe, ikinci gün),  Ay’ın günü… Salı (Tuesday, Mardi, Farsça seşembe, üçüncü gün), Mars’ın günü, Cermen gök tanrısı Tiwaz’ın günü…  Çarşamba (Wednesday, Mercredi, Farsça çeharşembe, dördüncü gün, Türkçe’ye Arapça yevme’s-salîs, yevme’s-selâse, ‘üçüncü gün’ ibaresinden salî/salı şeklinde geçmiş), Merkür’ün Mercredi günü, İskandinav tanrısı (W)Odin’in günü… Perşembe (Thursday, Jeudi, Farsça pençşembe, beşinci gün), Jüpiter’in günü, İskandinav tanrısı Thor’un günü… Cuma, (Friday, Vendredi, Arapça Cum‘a, cem olma, toplanma, bir araya gelme günü), Venüs’ün günü, İskandinav aşk tanrısı Frigga’nın günü… Cumartesi (Saturday, Farsça şenbe/şembe, gün, Cuma ertesi gün), Satürn’ün günü, Roma mitolojisinde Güç-Adalet tanrısının günü… Musevilere göre Tanrı, âlemi Pazar gününden başlayarak altı günde yaratmış, yedinci günde ise dinlenmiş… Bu nedenle, Museviler yedinci gün dinlenirler; İbranice şabbat, dinlenme günüdür; tuzsuz ekmek (hamursuz) yerler… İbranice’de ve Arapça’da günlerin sıralaması da aynı… Pazar (Yom rişon,  Yevmu’l-ahad), birinci gün… Pazartesi (Yom şeyni, Yevmu isneyni), ikinci gün… Salı (Yom şlişi, Yevmu’ssulesau), üçüncü gün… Çarşamba (Yom revii, Yevmu’lerbaau), dördüncü gün… Perşembe (Yom hamişi, Yevmu’lhamis), beşinci gün… Cuma (Yom şişi, Yevmu’lcumati), altıncı gün… Cumartesi (Yom şabat, Yevmu’ssebti), yedinci gün… Günler birbirini kovalamakta… Anlamlı yaşamak, hakkı gözeterek ve hakkı üstün kılarak yaşamak gerek… Hak hükmüne kulak verelim… “Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.” (Kâf Suresi, 38)…  “Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân’dır. Bunu bir bilene sor.” (Furkân Suresi, 59)…

                Yılın hangi ay’ı bizim ay’ımız? Haftanın hangi günü bizim günümüz? Her bir an, gün, ay değerli ve bizim… Günü dolu dolu yaşamak… Daha da önemlisi ömrü, yılları, ayları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları, saniyeleri, velhasıl kelâm her bir an’ı güzel, doğru ve anlamlı yaşamak… Bunun formülü çok net… Doğru, etkili ve sürdürülebilir iletişimin bir parçası olmak, etkin dinleyici olmak… Anlamlı yaşamak için, ön yargısız olabilmek, açık/net ve anlaşılır olabilmek, beden dilini iyi kullanabilmek, ses tonunu iyi ayarlayabilmek, arkadaş canlısı olabilmek, eleştiriye açık olabilmek, etkili ve doğru soruları sorabilmek, empati/duygudaşlık yapabilmek, kelimeleri doğru seçebilmek lâzım… Algılama, anlama ve iletişim engelli olmamak için de, gönül penceremizi açık tutmak ve kaygıları ve korkuları bertaraf ederek saygın bir şekilde iletişim kanallarını açabilmek mühim… Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *