YANGIN VAR…

2061

Yangın, maddenin ısı ve oksijenle birleşmesi sonucu oluşan yanma reaksiyonlarının neden olduğu doğal afet… Yangına bilinçli ve doğru yöntemle müdahale önemli… Odun, kömür vb. madde yangınları, soğutma ve yanıcı maddenin uzaklaştırılması ile söndürülebilmekte… Benzin, yağ vb. sıvı yangınları, soğutma (sis halinde su) ve boğma (karbondioksit, köpük ve kuru kimyevi toz) ile söndürülebilmekte… Likit petrol gazı, hava gazı, hidrojen vb. çeşitli gaz yangınları, kuru kimyevi toz, halon 1301 ve halon 1211 kullanarak söndürülebilir. Halon, yangın söndürmede kullanılan metan ya da etandan hazırlanan alifatik hidrokarbonlardaki hidrojen atomlarının birkaçının ya da tümünün flüor, brom, klor ve iyot gibi halojenlerle donatılmasıyla elde edilen kimyasal bileşik… Magnezyum, lityum, sodyum, seryum vb. metallerin ve alaşımların yanmasıyla meydana gelen yangınlar, trimotoksinboraksin (kuru kimyasal toz) bulunmadığı takdirde kum, toprak, grafit tozu ile söndürülebilmekte… Söndürülmesi en zor olan hayvansal ve bitkisel içerikli yemeklik yağ yangınları, Potasyum karbonat (K2CO3) asetat içerikli kimyasal sıvılar ile söndürülebilmekte…

Nerde yangın yok ki? Dışımızdaki yangıları söndürmenin çareleri var… Ya içimizdeki yangın? İçimizdeki yangın, en büyüğü… Öz değerlerimizin için için yandığı hengâmede tutunacak dalımızın kalmaması içler acısı… Ruh sağlığımızın iyi olması, içimizdeki yangının söndürülebilmesine bağlı… Ruh sağlığımız, bireysel davranışlarımız, duygusal-psikolojik-sosyal davranışlarımız ile alâkalı… Ruh sağlığımız, nasıl düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve nasıl davranacağımızı etkilemekte… Ruh sağlığımız iyi olduğunda, stresle başa çıkabiliriz; başkalarıyla iyi, sağlıklı, doğru ve etkili ilişki ve iletişim kurabiliriz… İçimizdeki yangınların söndürülebilmesi, kadim medeniyet değerlerimizin ve kazanımlarımızın ihyası ile mümkün… Kadim medeniyetimizde insanın beden ve ruhtan (nefis) oluştuğu kabul edilmiş; bazı kaynaklarda beden sağlığını korumayı ve hastalıkları tedavi etmeyi amaçlayan bilgi dalına “tıbb-ı cesedânî”, ruh sağlığını korumayı ve ruhu faziletlerle bezeyip erdemsizliklerden arındırmayı amaçlayan bilgi dalına da “tıbb-ı rûhânî” denilmiş… Ruh sağlığı/psikiyatrik hastalıklar için batılı yayınlarda ise “mental/akılla ilgili bozukluklar” terimi kullanılmış… Ruh ve beden sağlığımızın korunması son derece önemli… “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi…” (Kanuni Sultan Süleyman )… Hayat, sevinç ve mutlulukla, acı ve sıkıntılarla iç içe… Pek çok dert ve sıkıntı insanın karşısına çıkabilir, ancak bütün bu problemler sağlık kadar önemli değil; tek bir nefesin bile değeri bilinmeli; bütün dünya insanın olsa bile sağlık olmayınca hiçbir önemi yok…  İçimizdeki yangın kıvılcım iken yangını büyüten ruh sağlığımızı bozan birçok faktörler var… Genler veya beyin kimyası gibi biyolojik faktörler… Travma veya istismar durumu… Ailede akıl sağlığı sorunları bulunması vb. birçok faktör… İçimizin yandığının emareleri… Çok fazla ya da çok az yemek ya da uyumak… İnsanlardan ve rutin faaliyetlerden uzaklaşmak… Kendimizi güçsüz ve uyuşmuş hissetmek… Kendimizi hâlsiz ve açıklanamayan fiziksel olarak rahatsız hissetmek… Kendimizi çaresiz ya da umutsuz hissetmek… Sigara, alkol/madde kullanmak… “Neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz? Benim için yanan bir tek o var.” (Necip Fazıl Kısakürek)… Normalden fazla ilaç kullanmak… Alışılmadık biçimde kafa karışıklığı… Unutkanlık, kızgın, üzgün, endişeli olmak, yersiz yere korkmak… Bağırıp çağırmak veya aile bireyleri ve arkadaşlarla kavga etmek… İnsanlarla ilişkilerimizde sorunlara neden olan ciddi ruh hâli değişimleri yaşamak… Sesler duymak veya doğru olmayan şeylere/halüsinasyonlara inanmak… Kendimize veya başkalarına zarar vermeyi düşünmek… İşe ya da okula gitmek gibi günlük işleri yapamamak vb. durumlarla yüz yüze kalmak…  

İçimizin yanmasının (ruh sağlığımızın bozulmasının) bizde bıraktığı hasarlar… Anksiyete/kaygı bozukluğu, depresyon, doğum sonrası depresyonları, sosyal fobi, panik atak, takıntı hastalığı/obsesif kompulsif bozukluk, taşkınlık/manik depresif (bipolar) bozukluklar, travmalardan sonraki stres bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı, şizofreni (kişinin gerçekle gerçek dışı arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran, normal düşünce akışının devamını engelleyen, duygularını kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen bir hastalık), yeme bozuklukları, kişilik bozuklukları, hastalık hastalığı/hipokondriazis, histeri/konversiyon bozukluğu, tikler, bunama/demans, dürtü kontrol bozuklukları, uzun süre devam eden yaslar, uyku bozuklukları, evlilik sorunları, psikotik bozukluklar, iletişim sorunları, cinsel işlev sorunları…  Aslında işin püf noktası, “Işık olmak için yanmak lâzım. Yıldızlaşmak kolay değil.” (Cemil Meriç) sözünde gizli… Belki kalbimizin yanması, arınmak için gerekli… Tabii ki sözümüz, bizi, canımızı yakanların mâsum olduğu mânâsında değil… “Canı yanan sabretsin, canı yakan da yanacağı günü beklesin.” (Hadis-i Şerif)… İçten içe yanmamız ise, farklı yanmak… Böylesi yanıp kül olmak, tam olabilmek demek… “Diyorsun ki âşık oldum, yalan! Aşk ile yanmadan gelme kapıma. Diyorsun ki yanıyorum; tamam ama kül olmadan gelme kapıma!” (Hz. Mevlana)… Mecnun’un Leylâ’ya yanması… Sevginin yasak olanına nefsin mağlup olmaması mühim… Yasak ve yanlış sevgi, sahibini sevgisizliğe mahkûm eder… Yürekte olan sevginin değeri, yerlere değdirilmemeli… Leylâ ile Mecnun, bunu başarmış… Mecnun Leylâ’nın aşkıyla yanmış, çöllere düşmüş… Aşk cefası çekmiş, yanmış tutuşmuş… Leylâ’nın varlığı dâhil bütün maddî âlemle ilişkisi kesilmiş… Bir gün Leylâ çölde ona ulaşmış; ancak Mecnun onu reddetmiş… “Leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” demiş… Mecnun’un eriştiği manevî mertebeyi anlayan Leylâ ondan ayrılıp gitmiş ve bir süre sonra da aşkı ateşiyle yanmış, hastalanıp ölmüş… Onun ardından Mecnun da, Leylâ’nın öldüğünü öğrendikten kısa bir müddet sonra hayata veda etmiş… Ruhları ilahî visale (kavuşmaya) ulaşmış… Uzakta olsak da yüreğinde olmalıyız sevdiğimizin…  Gerçek aşk, sevdiğimizi anınca yanmak ve yandıkça sevdireni Hakk’ı anmak… “İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok uzaklaşma donarsın; çok yaklaşma yanarsın.” (Sadi Şirazi)… Mutluluğumuzu bir kibrit çöpüne teslim edip, ateşte yanmak da çözüm değil! Suyun içindeki ateşi de görebilmek gerek… Suyun bileşimindeki oksijen yakıcı bir gaz, hidrojen ise yanıcı bir gaz…  Oksijen ve hidrojenin, 2 hidrojen ve 1 oksijen atomunun birleşmesi, söndürücü hâle dönüşmesi… Su (H2O)… Ateş ve su… Yanmak ve yakmak…

Kolay değildir mum olmak! Işık saçmak için önce yanmak gerek.” (Hz. Mevlana)… Derdimiz, sahte olmayan sevgi ateşinde yanabilmek olmalı… “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.” (Hadis-i Şerif)… “Yanmak var, yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur.” (Mevlana)… Aşktan kül mü olalım, kul mu olalım? Kul olalım ki özgür olabilelim, ebedî sevgiye kavuşabilelim… Yanan kül olan değerlerimizin harekete geçirilmesiyle kendimiz olabilelim ki,  kadim medeniyet değerlerimizin küllerinden doğabilelim, yeşerebilelim…  Selam, sevgi ve saygılarımla.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *