AĞUSTOS AYI’NIN ZAFER BEREKETİ

625

 Dışarıda ve içeride çok sıcak bir hava var. Biz klimalı, vantilatörlü, serinletici konforun içinde sıcaklardan şikâyetçiyiz. Suyumuz, aşımız, ekmeğimiz ve mevsimlik giysilerimizde bol. Ulaşım ve iletişimde çağ atlamışız. Bu rahatlık içinde asırlar önceki zorluklarını düşündüm. Özelliklede muharebe zamanlarını.

 Bu haleti ruhiye içinde oturdum bilgisayarın başına. Çektim parmaklarımı tuşlardan kapadım gözlerimi tefekkür ettim cenk meydanlarını. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasını, 27 Ağustos 1389’da Kosova’yı, 11 Ağustos 1473’de Otlukbeli’ni, 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran’ı, 24 Ağustos 1516’da Mercidabık’ı,  26 Ağustos 1526 Mohaç’ı, 4 Ağustos 1578’de Vadisseyl’i ve 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’ı tasavvur ettim. Evet Dumlupınar kurtuluşun kutlu mekânı, şehitler otağı, onur ve gururumuzun yegâne kaynağı, yüreklerde yer almış yiğitlerin harman olduğu şüheda diyarı. 

 Yılın en sıcak ayında kimi atlı kimi yaya, ulaşım ve iletişim araçlarının olmadığı en zor anda tarihimize altın harflerle geçecek tam 8 büyük zafer. Bugünün savaş teknolojisiyle, o günün şartlarını düşününce, bizden katbekat büyük askeri güce, takım ve teçhizatına sahip olan düşman ordularına karşı, her türlü maddi noksanlıklar içinde kazanılmış 8 büyük zafer. İnsanların kıt kanaat geçindiği bir zamanda, kimseden aman dilemeden, Allah’tan başkasından yardım beklemeden harp meydanlarından zaferle çıkmak serden geçildiğin ve Allah’ın inayeti ve lütfudur. Belli ki vatan için ölürsem şehit, kalırsam gazi şuuruyla cepheden cepheye ayağında çarığıyla, çantasında idareli kullanacağı azığıyla, kan ter içinde koşan her nefer bunun kutsiyetine inanmış, cennetle muştulanmış ( müjdelenmiş) durumdaydı. Bütün bunları ve daha fazlasını düşündükçe her ağustos ayında farklı bir heyecan kaplar içimi. İşte bu duygular içinde açtım ellerimi bize zaferler kazandıran Allah’a, Fatihalar gönderdim Peygamber Efendimizin aguşunda yatan muazzez ruhlara. 

 Bizi biz yapan ulvi değerlerimizi ve kutlu zaferlerimizi görmeyen, manevi gıda ile beslenmeyen bazı beslemelere rağmen şanlı ecdadımızın başarılarını gören ve bunları dile getiren tarihçilerde var. İşte bunlardan biri şöyle der: “Türk’ten başka Japon ,denizinden Atlas Okyanusuna, Sibirya’dan Habeşistan’a kadar aynı anda sedasını duyurmuş, bu muazzam yer kıtasında 80’den fazla devlet kurmuş başka bir millet gösterilemez.” Gösterilemez çünkü bu asil millet hiçbir zaman zillet ve sömürgecilik gibi pis bir illeti düşünmemiş uygulamamış. Adaleti ve merhameti gani olan milletimiz, tarih boyunca kaba kuvveti değil, Hakkı üstün tutmuştur. İnsanlık tarihinin en büyük devletleri olan Selçuklu ve Osmanlı devletlerini kurmuş, asırlar boyu insanlığa barış ve adaletin en güzel örneklerini göstermiş, şerefli ve parlak bir maziye sahiptir. 

 Evet, çok geniş bir coğrafyada hüküm süren ecdadımız asla ve kata istila, sömürü ve zulmet yapmamış düşünmemiş, ahaliyi özgür bırakmış herkes kendi inancını rahatça yaşamış. Tarihimize bakarsak hiçbir zaman emperyalist olmamış ama, hep emperyalizmin dalavereleriyle ve saldırılarıyla karşılaşmışız. İşte bu insani ve imani vasıflarımız sebebiyle şükürler olsun bütün savaşlardan zaferle çıkmış yürekli ve merhametli bir milletiz. Çünkü biz sefere çıkarken Fetih Suresini okuruz ve buna yürekten inanırız.  İşte bunun hazımsızlığı içinde olan harici ve dahili “bedbahtlar” hasımlıklarını sürdürerek ülkemizin birliğine, dirliğine ve gelişen savunma sanayimize kastetmek istiyorlar. Rabbim onlara fırsat vermesin, hempası olanlara da vatan severlik ve milli ruh versin. Allah, şehitlerimize gani gani rahmet eylesin, şanlı bayrağımız, şüheda kanıyla sulanmış vatanımız hep daim ve kaim olsun inşallah. Bu dua ve temenniyle 30 Ağustos Zafer Bayramınızı tebrik ediyorum hayırla vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Sağlıkla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.        




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *