ŞEYH AHMED YASİN’İN ÜMMETE MEKTUBU

343

 Geçen haftaki Siyonizm’in, Gazze’deki katliamları konulu yazımı okuduğunu söyleyen okurum Şeyh Ahmed Yasin’in, bir mektubundan bahsetti. Merak edip araştırdım ve internette buldum. İzzetli bir yaşamın ardından şehit olarak Rabbine kavuşan Şeyh Ahmed Yasin, son nefesini vermeden bir yıl önce dünya Müslümanlarının Gazze’de ve Filistin’de yaşanan katliamlara sessiz kalmalarına sitemde bulunmuş ve bu mektubu yazmış. Tamda bugünü anlatan sitem yüklü o mektubu siz okurlarımla paylaşayım dedim.

 Şeyh Ahmed Yasin Filistin’in esaretten kurtulup özgürleşmesi için cihat şuurunu aşılayan önder isimlerinden biriydi. Siyonist işgalcilere karşı büyük bir direniş göstererek hep ülkesini ve değerlerini savundu. Eli ayağı tutmamasına, hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmesine rağmen mücadeleden geri durmadı hep mücahit yetiştirdi. İşgale, zulme, haksızlığa, soykırıma, vahşete karşı nasıl direneceğini öğretti. Onun bu azminden korkan Siyonistler 22 Mart 2004 sabahı Gazze Şeridindeki Hay El Sabur’da bulunan bir camiden çıkarken şehit ettiler.

 Dün olduğu gibi bugünde Gazze’de büyük katliamlar, zulümler yaşanıyor ümmetin kahir ekseriyeti sessizliğe bürünmüş durumda. Buda Siyonistlere cesaret veriyor, yakıp yıkmaktan, insanları öldürmekten geri durmuyor. İslam alemi etkisiz ve tepkisiz kaldıkça korkarım daha çok insan öldürülecek Gazze diye bir yer kalmayacak. Rabbim Siyonizm’e ve onu destekleyenlere bu fırsatı vermesin. 

“Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de öldürüyorlar. Biz direnmeyi seçtik” diyen Ahmed Yasin, hep direnmeyi öğütledi. Geçmişte Siyonistlerin Filistin’de ve Gazze’de yaptığı katliamları bizzat yaşayan ve İsrail pilotlarınca şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin, sessiz ve tepkisiz kalanları Allah’a yazdığı mektupla şikâyet ediyor. İşte Şeyh Ahmed Yasin’in ümmete yazdığı yürekleri sızlatan, çok şey anlatan mesaj yüklü o mektup:

 ” Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Allah’ım ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim ne kalem tutuyor nede silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

 Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok. Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;

 ” Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız. O zaman alınlarımızda şu yazacak: ” Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!” Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!

 Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın! Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Allah’ım, sana şikâyette bulunuyorum…! Sana şikâyette bulunuyorum…Gücümüzün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum. Sen mustaz’afların Rabbisin…Sen bizim Rabbimizsin…Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı?  Veya düşmana mı?

 Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum, sana şikâyette bulunuyorum!  Gücümüz dağıldı…Birliğimiz bozuldu…Yollarımız ayrıldı…Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…”

 Ümmetin birliği ve dirliği sağlanmadıkça, feraset sahibi olmadıkça emperyalistler ile Siyonistler sömürmeye ve işgale devam edecekler. Rabbim onlara fırsat vermesin, İslam ümmetine de feraset versin, mazlumun siteminden korusun.  Bu temenniyle sağlıkla kalın bizimle kalın değerli GAZETE KIRKÜÇ okurları.




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *