AYNI MI, AYRI MI?

1218

Homojen karışımlar (türdeş karışımlar), benzer karakterlere veya yapıya sahip olan, her yerinde aynı özellik gösteren madde dağılımı ve özellikleri her yerinde aynı olan kimyasal karışımlar (çözeltiler, alaşımlar, gaz karışımları, tuzlu su, alkollü su, çeşme suyu vb.)… Homojen karışımlar, aynı veya birbirine yakın değerleri/nitelikleri içeren bir bütünlüğü tanımlamak için kullanılmakta… Heterojen karışımlar, tam tersi özelliklere sahip karışımlar (zeytin yağ ve su, çamur ile su, yoğurt ile su karışımından oluşan ayran vb.)… Bir şey, diğer bir şeyin aynı değil… Benzeri olabilir, ikizi olabilir… Her bir şey, tek… Tek olanın, tek olduğunun delili… 1’i istediğimiz kadar yazalım, 1, yine 1… Hangi sayıyı yazarsak yazalım, her bir sayı tek tek yine tek… Aynı dili konuşmak, aynı yolda yürümek; ayrı ve karşı olmanın karşıt kulvarında olmak demek… Sormadan, sorgulamadan, araştırmadan, ne aynı olmak ne ayrı olmak çok anlamlı… İçtikleri su ayrı gitmeyen dostlar, her işlerini birlikte yapan, birbirinden ayrılmayan,  samimi olan, dost olan aynı yolun yolcularıdır… Tek tek her birimiz, görevimiz, statümüz, eğitimimiz, tarzımız vb. özelliklerimiz itibariyle farklıyız ve ayrıyız; ancak insan olarak aynıyız… Annemiz babamız aynı kardeşleriz, aileyiz; her birimiz, birbirimizden farklıyız, ayrıyız…

Neyin nesidir bu, ayrı olmak ve farklı muamele görmek, insanı kategorize etmek, aynı hakları ayrı ve farklı bölüşmek? “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa. Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!” (Necip Fazıl Kısakürek)… İnsanız, yoldaşız, aynı dünya gemisinin ayrı ayrı özelliklere sahip yolcularıyız… Aynı yolun yolcularıyız, ayrımız gayrımız olmamalı, herkese aynı (eşit) davranmalıyız… ‘Ye kürküm ye!’ anlayışıyla her bir kimseye aynı muameleyi göstermeliyiz… İnsanların giyim kuşamına, kişilikten daha çok değer vermemeliyiz; insanların görünüşlerine göre farklı ve ayrıcalıklı saygı göstermemeliyiz… İnsan olan, insan kalabilen; kendisi dâhil herkese ayrıcalıklı değil, aynı saygıyı gösterir… ‘Ye kürküm ye!’ hikâyesini bilmeyenimiz var mı? Mâlum, bir gün Akşehir’in ileri gelenleri, zenginleri, Nasreddin Efendi’yi kuzu eti yemeğe davet etmişler… Nasreddin Efendi, davete günlük kıyafetiyle gitmiş… Nasreddin Efendi’ye ‘hoş geldin, sefa getirdin’ diyen olmamış… İtibar görenler, allı pullu kıyafetli olanlarmış… Bir ara, Nasreddin Efendi, evine gitmiş, işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş… Nasreddin Efendi’ye herkes ‘hoş geldin’ demişler ve hürmette kusur etmemişler… Kuzu etinin en güzel kısmını önüne koymuşlar… Nasreddin Efendi, sofrada kuzu etini yemek yerine, kürkünün kolunu kuzu etine doğru sallayıp ‘Ye kürküm ye, ye kürküm ye!’ demeye başlamış… Davette bulunanlar, ‘Kürkün yemek yediğini kim görmüş?’ diye alaylı bir tavırla söylenmeye başlamışlar… Nasreddin Efendi, taşı gediğine koymuş; ‘Kürksüz, adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.’ demiş…

Aslında suyun rengi gibi tadı da yok… Suya tadını veren içinde çözünmüş hâlde bulunan mineraller ve tuz… Saf suyun bile tadı var…  Saf sandığımız su bile, sandığımız kadar saf değil… İnsan bu su misâli… Ne kadar safız, ne kadar aynıyız, ne kadar ayrıyız? Derdimiz, özelliklerimizin aynı olması değil; ne kadar insan olabildiğimiz ve ne kadar insan kalabildiğimiz… Ne yaparsak yapalım, her an, her şey olabilir… Olmuşa çare yok… Ne olacağına bakalım, hataların ve yanlışların, olmadan çaresine bakalım… Aynıyla vâki (tamı tamına olan, gerçekleşen) deyip, birbirimizden ayrı ve ırak (uzak) kalmayalım… Yoksa ‘aynı tas aynı hamam’ olur; herhangi bir durum değişmez, her bir şey aynı kalır… Zaman farklı da olsa değişmeyen ve aynı olan ölçütler, evrensel ve kadim değerlerimiz… Ayrı gayrı olunmaz, yalnız taştan duvar olmaz; birlikte olunca aynı da olunmaz… İnsan tek başına yetersiz kalır; insan, başka insanlar ile birlikte olursa daha fazla şey güçlü ve verimli olur… Tek ve aynı yürek olmalıyız; ayrı ve aykırı sesleri dillendirmemeliyiz… Ya olduğumuz gibi ya da göründüğümüz gibi olmalıyız… Sevmede ve sevilmede aynı olmalıyız… Çocuklarımız arasında ayrım yapmamalıyız, onlara âdil davranmalıyız◼. Aynı fidanın güller açan ayrı dalları olmalıyız… Bir problemin üstesinden, ayrı telden konuşarak ya da çözüm yerine sorunu farklı tarafa çekerek aynı noktada buluşamayız, çözüm odaklı olamayız… Yaşarken ayrı ve ayrıcalıklı olmaya çaba göstermek, aynı kuralın ayrı ve farklı uygulanmasına neden durum… Yasalar, normlar herkese aynı uygulanmalı… Aynı gayretle çalışılmalı, kazanımlar hakça ve aynı ölçüde paylaşılmalı… Birbirimize darılmanın, birbirimizden kopmanın, ‘Ayran içtik, ayrı düştük?’ demenin âlemi yok… Aynı kaptan su içerken, ayrı olmak ve aykırı davranmak abesle iştigal (boş işlerle uğraşmak, boşa zaman geçirmek ve gereksiz alakasız işlerle uğraşmak)… Aynı kaptan (tastan) içenin yiyenin; aynı ağzı kullanması, aynı şeyi söylemesi, aynı düşünceyi dillendirmesi beklenir… Bu, elbette, her konuda aynı kapıya çıkan, aynı sonuca varan söylemleri kabullenmek de olmamalı… Aynı haklara sahip olmamız, aynı düşüncede konuşlanmamızı gerektirmez… Düşüncelerimizin ayrı olması, çözümde farklı seçeneklerimizin olması demek… Bir hâdise karşında aynı tepkiyi vermememiz, farklı ve ayrı ayrı davranışlar sergilememiz, normal olan durum…

Esas tehlike, ayrı olmak veya ayrı düşmek değil; ayrık otu gibi olmak! Ayrık otu gibi olmak, aynı toplumun, grubun, ailenin yüz karası oluvermektir, hak ettiğini elde edememektir, haksızlığa uğramaktır, itibarı olmamaktır, kaale alınmamaktır (önem verilmemektir, hesaba katılmamak ve sözünü etmeye değer bulunmamaktır), göz ardı edilmektir, nimetten sayılmamaktır, bir bakıma… Ayrık otu, hem faydalı hem zararlı… Ayrık otu (agropyrum repens), buğdaygillerden kökü çok derin ve sert olduğu için çok çabuk yayılan, bu yüzden tarlalarda, bahçelerde asıl bitkiye zarar veren, ayıklanması zor, kökü idrar söktürücü, çok yıllık otsu yâbanî bir bitki, bir cins çayır otu… Ayrık otunun kökü, hekimlikte idrar yolu enfeksiyonlarında ve cilt iltihaplarında etkili, idrar ve iltihap söktürücü olarak kullanılmakta… Ayrık otunun, tarlada tahıl (buğday, çavdar, arpa, yulaf gibi un elde edilen taneli bitkileri) ile aynı yerde bulunması zararlı… Ayrık otlarının, tahıldan ayırılması, ayrı tutulması gerekmekte… Ayrık otlarının temizlenmesi önemli…

           Ya aynı toplumda birlikte yaşamak zorunda olduğumuz içimizdeki ayrık otları? Daha kötüsü, ayrık otu hâline dönüşen, aynı yastığa baş koyamayan, aynı mekânda yaşarken birbirinden ayrı düşenlerin hâli… Selam, sevgi ve saygılarımla.  

https://www.stgm.org.tr/sites/default/files/2020-09/yas-ayrimciligi-kanun-onunde-esitlik-ve-cocuk-haklari-politika-belgesi.pdf




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *