ASIL, KOPYA, SAHTE…

1222

Asıl, bir şeyin kendisi, özü, gerçeği… Kopya, bir şeyin aynısının veya benzerinin çıkarılması, taklidi… Sahte, bir şeyin gerçeğine çok benzeyen ama onun yerine geçmeye çalışan taklit, yalancı, düzmece… Sahte kopya, insanların gerçek olmayan veya abartılı bir şekilde bir şeyi taklit etmeleri veya üretmeleri demek… Kopya ve sahte, sahtecilik suçları ile alâkalı… Sahtecilik, sahtekârlık yapmak amacıyla sahte bir belge üretmek, kullanmak, değiştirmek veya elinde bulundurmak suçu… Sahtecilik, hem ülkemizde hem de global (küresel) çapta ağır cezaları bulunan ağır bir suç… Sahtecilik yapmak için kullanılan yöntemlerden bazıları… Kart kopyalama cihazları ile kredi kartı bilgilerinin ele geçirilmesi… ATM ya da pos cihazlarına yerleştirilen kopyalama cihazları ile belge bilgilerinin kopyalanması… Bilgisayar yardımıyla oluşturulan imza sahteciliği… 

Sahte kopya, orijinal ürün veya fikirlerin izleri takip edilerek yapılmakta ve sahte bir izlenim oluşturmakta… Sahte kopya, hem ekonomik hem toplumsal açıdan geniş bir etkiye sahip… Orijinal ürünün kopyası (taklidi) olan sahtesini, pazarlarda görmek mümkün… Sahte ürün, düşük kalitesiz olan ürün… Sahte ürün, tüketici haklarını zedeleyen ürün… Maalesef sahtekârlığın en üzücü olanı, bilgili olduğunu düşündüklerimizin yaptıkları sahtekârlık… Akademik sahtekârlık… Akademik çalışmaların çalınması, sahte belgelerle başkalarının eserlerinin sahiplenilmesi… Akademik sahtekârlık, akademi dünyasındaki aldatmalar… İntihal, aldatma, iltimas (kayırma), rüşvet vb. sahtecilikler… İntihal; kaynak belirtmeden başka bir kişinin çalışmasını harfi harfine alıntılamak; uygun atıf yapmadan başkalarının fikirlerini kullanmak; internet’ten olduğu gibi kopyala-yapıştır yapmak… Sanatsal kopyalar… Ünlü sanat eserlerinin sahtelerinin yapılıp pazarlanması… Telif hakkı ihlalleri, yazılı, görsel veya dijital eserlerin izinsiz kopyalanması veya yayınlanması… Arapçada intihal, genellikle çalınmış şiir ve söz için kullanılan ‘serika’ kelimesinin eş anlamlısı, ‘es-serikātü’ş-şi‘riyye’… Sahte kopya; ekonomik zararlara neden… Sahte kopyalar, sahte ürünler veya hizmetler; tüketicilerin güveninin zedelenmesine ve kalite beklentilerinin düşmesine neden… Sahte kopyalar; üretken düşüncenin gelişmesine ve inovasyonun olmasına zarar veren durum… Sahte kopyalar, orijinal ürünlerin satışlarını düşürür ve yeni ürünlerin üretilmesini engeller… Orijinal ürünlerin veya hizmetlerin yerine geçen sahte kopyalar, haksız rekabeti yaygınlaştırır… Bütün bunları önlemin sihirli formülü, asıl olanın tercih edilmesidir… Tüketicilerin, sahte kopyaları tanıma ve fark etme konusunda bilinçlendirilmesidir; telif hakları ve fikrî mülkiyet yasalarının güçlendirilmesidir… Bunun için, sahte kopya önleme teknolojileri ve dijital izleme çözümleri geliştirilmelidir… Toplumun sahte kopya hakkında bilinçlenmesi ve etik değerlerin önemsenmesi, sahteciliğin ve sahtekârlığın panzehri… Sahte kopya; ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan ciddî bir sorun… Sorunların çözülebilmesi; üreticinin ve tüketicinin bilinçlendirilmesine, yasal düzenlemelerin yapılmasına, teknolojik çözümlerin ve etik değerlerin tek ölçüt olmasına bağlı… Bu konuda her birimiz duyarlı davranmalıyız… Sahtecilikten korunmak için önlemler almalıyız… Kart şifrelerimizi üçüncü kişilerle paylaşmamalıyız; şüpheli işlemleri hemen bankaya bildirmeliyiz… Güvenli web sitelerinden alışveriş yapmalıyız; kart bilgilerimizi, kart şifremizi, 3D secure işlem doğrulama şifresiyle paylaşmalıyız…  

Sahtekârın taktığı maske, postmodernizm tutkunluğu… Postmodernizm, insanı merkeze alan, seküler ve hümanist dünya görüşü… Sahte kopya, çalmanın postmodern darbe versiyonu… Postmodern darbe, Türkiye’de yaşanmış 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime doğrudan el koymayıp medya aracılığıyla hükümetin istifaya zorlanması süreci mâlum… Aslın yerine ikame edilen her bir şey, kopya, sahte ve sahte kopya; topluma zarar verir… Asıl irade olan demokrasinin yerine vesayetlerin ve darbelerin egemen olması, ülkemizin onlarca yıl geriye gitmesine neden olmuş! Vesayete ve darbeye dayalı yönetimler, millî iradenin kopyası ve sahtesi hükmünde… Sözüm ona demokrasi getireceğiz diye ülkelerin işgal edilip, kukla liderlerin başa getirildiği toplumların hâli belli… Tarih, kahramanlardan daha çok sahte kahramanlarla dolu maalesef… Bu, toplumları dizayn etmenin, toplum mühendisliğinin vazgeçilmez aparatı… Esas sorun, akılların kiraya verilmesi… “Akıllı olmak bir şey değildir. Önemli olan aklını kullanabilmektir.” (Descartes)… Akıllarımızı bir tarafa koyup, bize ait olmayan akıllara teslimiyet ile nereye kadar başarılı olabiliriz… Düdük çalındığında, ancak düdük olanlar itaat ederler… Sonrasında, dilli düdüklerin (çokbilmişlerin, malumatfuruşların) sözlerine itibar edilir… Her şeyin sahtesi var… Paranın, adamlığın, kahramanın… Sahtesi varsa bir şeyin, elbette aslı var… Sahteyi ve sahteliği ayırt etmenin en güzel mikyası/ölçütü mizah olsa gerek… Bir gün Nasreddin Hoca’ya köyde dolaşan sahte paraların yayıldığı söylenmiş… Nasreddin Hoca, merak etmiş; kasabaya gitmiş; sahte paraları incelemeye karar vermiş… Nasreddin Hoca, pazaryerine vardığında sahte para haberlerini duyan pazarcılar hemen Nasreddin Hoca’nın etrafını sarmış… Nasreddin Hoca, ellerindeki paraları dikkatle incelemiş; içlerinden birinin alnını öpmeye başlamış… Pazarcılar şaşırmışlar ve sormuşlar: “Hoca, ne yapıyorsun?” demişler… Nasreddin Hoca gülerek cevap vermiş: “Sahte para ile temas ettiğinde alnı kızaran dürüst bir adam buldum!” demiş… Bu, basit bir hikâyeyi akıllıca kullanıp insanların doğruluktan sapmış olduğunun mizahla vurgulanması…

Sahtekâr dense birisine, sahtekâr bile olsa bunu kabullenemez… Sahtekârın da sahte olmayan tek yüzü bu… Bir zamanlar bir şehirde ünlü bir sahtekâr yaşarmış. Bu sahtekâr, insanları kandırmak konusunda çok becerikliymiş… Sahtekâr, bir keresinde şehrin en zengin adamını hedef almış… Sahtekâr, zengin adamın evine gidip kendisini büyük bir sihirbaz olarak tanıtmış. “Size öyle bir sihir göstereceğim ki, hayatınızın en büyük servetini bana bağışlayacaksınız.” demiş… Zengin adam merakla, “Peki, hangi sihri yapacaksın?” diye sormuş… Sahtekâr gülerek, “Ben havada yürüyebilen bir insanım. Ancak bunu sadece özel koşullarda yapabilirim. Eğer bana 1 milyon dolar bağışlarsanız, o zaman bu sihri sizin için gerçekleştirebilirim.” demiş… Zengin adam düşünmüş ve kabul etmiş; 1 milyon doları sahtekâra vermiş… Sahtekâr parayı aldıktan sonra, “Şimdi büyük sihri gerçekleştireceğim.” demiş ve oradan hızla kaçmış… Zengin adam anlamış ki kendisi de sahtekârın oyununa gelmiş… Olanlar şehirde dilden dile dolaşmış… Bu hadiseden sonra, sahtekâra artık kimse inanmamış; bu sahtekârın da sonu olmuş… Aklımızı çalıştırmamanın bedeli, aklımızı çalıştırmanın bedelinden çok daha fazla…

Sınavlarda kopya çekerek kaybedilen zaman, keşki soruları çözmek için kaybedilse… Asıl o zaman, kazanan biz olacağız aslında… Aslı sahte olmaya görsün bir insanın; asıl yüzünü saklamak için ikiyüzlü üç yüzlü çok yüzlü olmak da kâr etmez, yüzlerce maskesi de olsa…  Selam, sevgi ve saygılarımla…




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *