HOŞ GELDİN GÖNÜLLER SULTANI

271

Çocukluğumuzun Ramazanları daha bir sıcak.. Daha bir heyecanlı.. Ve bir başka coşkuluydu sanki.

Daha Ramazan başlamadan tatlı bir telaş ve heyecan sarardı bütün mahalleyi..  Her haneyi ..

İlk teravih.. İlk Sahur.. İlk niyet.. İlk iftar için fırınlarda ikindi sonrası pide kuyruklarına girilir..

Özellikle çocukların dört gözle beklediği.. Önce dumanının görüldüğü sonra sesinin duyulduğu iftar topu ve Akşam Ezanıyla yapılan iftarın hemen ardından sokağa fırlar.. Bütün evlerin kapıları tek tek çalınır..

Küpecik küpecik,                     

 Yağdan baldan küpecik,             

Yağ olmazsa bal olsun,               

 Ev sahibi sağ olsun,                     

 Ev sahibi evde misin ?               

 Evde değil dağda mısın ? ….                                                    

 Kapı altında tırtıl,                      

Yirmi beşi ver de kurtul !               

Bize has Ramazan manisi ‘Küpecik’ söylenir, toplanan harçlıklar, çeşit çeşit şekerler eşit olarak bölüşülürdü.

***

İlk teravih illâki Ulu Cami’de.. Sonraki günlerde sırasıyla diğer camilerde kılınırdı ..  

Sesi en güzel müezzinler.. Kıraati en düzgün hocalar.. Ve,Teravih en çabuk hangi camide kılınıyorsa oraya gidilirdi. Çocukluk işte.

Sahura, davulun sesi eşliğinde,  davulcumuzun söylediği..

Besmele ile çıktım yola,            

Selâm verdim sağa sola,               

A benim ağalarım,                    

Ramazanınız mübarek ola…

Arkasından;

Eski cami direk ister,                  

Söylemeye yürek ister,             

Benim karnım tok amma,      

 Arkadaşlar börek ister…

Manilerle yarı uykulu yarı uyanık kalkardık. Bazen de annelerimiz, hadi oğlum/kızım kalk. Neredeyse top patlayacak diyerek kaldırırdı.

***

Ramazan yaza denk geldiyse teravih sonrası çay ocaklarının önüne, ulu çınarların altına serilen hasırların üzerinde.. Kışa rastlamışsa kahvehane ve çay ocaklarının köşelerinde.. Bizlerden büyüklerde mahalle ve cami odalarında sahura kadar ince belli bardaklarla içilen çayın sayısı da hesabı da tutulmaz, pehlivan tefrikası misali sohbetlerin bir türlü sonu gelmezdi.

Davulcular, Ramazanın sonuna doğru mahallenin sokaklarındaki bütün evlerin kapısının veya penceresinin önünde maniler söyleyerek az çok demeden son bahşişlerini toplardı.

***

O zamanlar, büyük/lüks otel ve salonlarda, meydan ve sokaklarda toplu iftarlar olmaz.. Konu komşu, eş dost ve çevredeki kimsesiz ve ihtiyaç sahipleriyle evlerde mütevazi iftarlar yapılır, duâlar okunurdu..

Bereketi ve güzellikleri saymakla bitmeyen nice Ramazan hatıralarını çocuklarımız, torunlarımız ve çevremizle birlikte yaşa/t/mayı pekala yapabiliriz. Onların da çocuklarına, torunlarına ve çevrelerine anlatacakları Ramazan hatıraları olur.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Kur’an Ayı Ramazan’ın birlik, beraberlik, kardeşlik, sağlık ve esenliğimize vesile olması duâ ve dileğiyle..Ramazan-ı Şerif ayınızmübarek olsun




Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *